Kim ne dedi? Ne yaptı? Ne anlama geliyor?

ANKARA

BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, dün Diyarbakır’da yapılan grup toplantısında “Büyük bir savaş tehlikesi var” dedi. Fırat Haber Ajansı’nın dünkü haberine göre Demirtaş, “Kürdüyle, Türküyle, Müslümanıyla, gayrimüslimiyle, Alevisiyle, Sünnisiyle Türkiye tehlikeli bir noktadır. Bu tehlikeli gidişatı durduracak tek şey Kürt sorununun çözümüdür” diye konuştu.

İRAN

PJAK’ın İran’ın Türkiye sınırındaki Maku ilçesi kırsalında bir polis aracına düzenlediği mayınlı saldırıda 5 İran polisi hayatını kaybetti.

DHA’nın dünkü haberine göre Maku Kaymakamı Hamid Ahmediyan, Türkiye sınırındaki bir elektrik arızasını gidermek için bölgeye giden 5 kişilik polis teknik ekibinin dönüşte PJAK üyelerince döşenen mayınlı tuzağa düşürülerek öldürüldüğünü bildirdi. Yetkili önceki gün öğleden sonra meydana gelen olayda, patlamanın şiddeti ile polislerin kullandığı aracın tamamen parçalandığını söyledi. Aynı ilçede geçen hafta liderliğini bir Türkiye vatandaşının yürüttüğü 7 kişilik PJAK’lı grup etkisiz hale getirilmişti. 

PKK

PKK tepe yöneticisi Murat Karayılan, İran’ın Kandil’e yoğun saldırılarını durdurduğunu, PJAK’ın da eylemlerini hafiflettiğini söyleyerek “Eğer İran devleti saldırılarını tekrar başlatmazsa, gerilla güçleri de saldırı yapmayacak. Bir daha çatışmanın olmaması için bazı ek tedbirler de alıyoruz. HRK’yı sınır hattından alarak daha geriye çekeceğiz. Onun yerine bizim HPG güçleri yerleştirilecek” dedi. Karayılan, İran ile savaşmak istemediklerini ancak yeniden saldırması halinde bu kez PKK ile çatışacağını belirtti. Fırat Haber Ajansı’nın dünkü haberine göre Karayılan ABD’nin, hem İran’ın hem de PKK’nın zayıflaması için Kandil harekâtını desteklediğini ileri sürdü. Karayılan, Kürt yazar Kemal Burkay’ın Türkiye’ye dönüşüyle ilgili olarak “Mevcut duruşu ve üslubu çözüme değil, AKP siyasetinin güçlendirilmesine hizmet etmektedir” dedi.

Öcalan’ın avukatları ‘hava muhalefeti’ nedeniyle dün İmralı’ya gidemediler.

Halk İnisiyatifi, Öcalan’la görüşmenin gerçekleşmemesine tepki göstererek eylem çağrısı yaptı. Fırat Haber Ajansı’nın dünkü haberine göre yapılan açıklamada İran’ın Kandil harekâtının ABD ve Türkiye destekli olduğu ve TSK’nın 26. sınır ötesi operasyon hazırlığı yaptığı ileri sürülerek “Gelişecek savaşın Türkiye kentleri ve metropollerde Devrimci Halk Savaşı esasına göre yürütüleceği” belirtildi.

GELİŞMELER NEYE İŞARET EDİYOR

Karayılan’ın İran’a karşı mücadele eden PJAK’ın askeri kanadı HRK’nın sınır hattından çekilerek yerine PKK’nın askeri kanadı HPG’nin yerleştirileceğini açıklaması, örgüt yöneticilerinden Duran Kalkan’ın Kandil harekâtına ilişkin 7 Ağustos’taki değerlendirmesi göz önüne alındığında nafile bir taktik girişim olarak görünüyor.

Kalkan, İran’ın Kandil harekâtının Sri Lanka’da Tamillere uygulanan tarzda bir imha sürecinin ilk adımı olduğunu söylemiş ve planın Türkiye tarafından da desteklendiğini, sonbaharda Irak sınırındaki PKK kamplarına TSK’nın operasyon yapacağını ifade etmişti.

Tahran’ın PKK ile PJAK arasındaki biçimsel farkı önemsemeyeceği, dolayısıyla KCK olarak HRK’yı sınırdan çekip yerine HPG’yi yerleştirmeye muktedir olan yapıyı “bir ve aynı” değerlendireceği için bu girişimden etkilenmeyeceğini ve Kandil’e dönük saldırısını devam ettireceğini beklemek gerekiyor.

PKK’nın, kendisinin de rahatça yapabileceği bu hesaba rağmen böyle bir taktiğe başvurması hem İran saldırısının kendi açısından büyük bir tehdit oluşturduğunun teyidi anlamına geliyor hem de örgütün İran-Türkiye-ABD-Irak/Bölgesel Kürt Yönetimi cephesinde gedik açmaya ihtiyacına işaret ediyor.

Halk İnisiyatifi’nin açıklaması, 27 Temmuz tarihli “İran Kandil’e yüklendi, TSK operasyonları hızlandı” başlıklı Kuzey Irak Güncesi’ndeki analizi teyit eder şekilde PKK’nın bir sınır ötesi harekât olması halinde topyekûn saldırıya geçeceğini ilan ediyor.

5 Kasım 2007 tarihindeki Bush-Erdoğan görüşmesinin ardından uluslararası kuşatma altına alınan örgütün yaklaşık 4 yıl sonra ve ilk defa askeri planda ciddi bir tehditle karşı karşıya kaldığı hissediliyor.

PKK’nın bu sürecin sonunda İran ve Türkiye’ye karşı ayakta kalması halinde bölgede yenilmez bir ‘efsane’ haline dönüşeceği göz önüne alındığında hem Tahran’ın hem de Ankara’nın kendisini sınır içi ve ötesinde ‘çok sert’ hareket etmeye mecbur hissedeceği fark ediliyor.

Demirtaş’ın sözünü ettiği ‘büyük savaş’ın tam da bu olduğu anlaşılıyor...

Radikal