Size, parasız eğitim istediğim için 18 aydır tutuklu kaldığım ve Tekirdağ 2 No’lu F Tipi’nden zorla, yerlerde sürüklenerek sürgün getirildiğim Kandıra 1 No’lu F Tipi’nden yazıyorum. Sürgün edilenlerin arkasından soruşturma açıldığını duyunca şaşırır mısınız bilmiyorum ama benimle birlikte sürgün edilen herkese aylara varan görüş cezaları verildi. Sebebi ise sürgün edilirken, “buna karşı gelişimiz”miş!
Ben ve Berna, Anayasa’nın güvence altına aldığı eğitim hakkını “parasız” talep ettiğimiz ve bunu bu ülkenin en ilgili makamında yer alan Başbakan’a bir pankartla duyurmak istediğimiz için 1,5 yıldır tutukluyuz. Son mahkememizde mütaalasını okuyan ve bu eylemimizi, düşüncenin ifadesi olarak değerlendirip tahliyemizi ve beraatimizi isteyen savcıya rağmen, mahkeme heyeti her defasında ve ısrarla “tutukluluğun devamına” kararı alıyor. Kararın altında, parasız eğitim talebini yargılamak yatıyor. Hatta öyle ki, Edirne Savcısı bizim için masa açıp imza toplayan arkadaşlarımızın “suçu ve suçluyu övmek” iddiası ve örgüt propagandası yaptıkları gerekçesiyle yargılanmalarını istiyor.
Bu nasıl hukuk, adalet anlayışı ve zihniyet? Daha davamız kesinleşmeden ve buna dair hüküm verilmeden nasıl suçlu oluruz ve nasıl bizim serbest bırakılmamız için imza toplayanlar bu suçu övebilir?
Sürekli demokrasiden, hak ve özgürlüklerden bahsedenlerin gerçek yüzü bu davaya bakıldığında rahatlıkla görülebilir. Ülkemizdeki milyonlarca öğrenci gibi bizlerin de yakıcı sorunu olan eğitimin paralı olması, öğrencileri akademik çalışmalar yerine bu sorunla boğuşmaya itiyor. Parası olmadığı için kilometrelerce yol yürüyen, yemek ve yurt parası bulamadığı için okuldan sonra çalışmak zorunda kalan öğrencilerin sayısı, azımsanmayacak ölçüde. Harç parasını çıkarabilmek uğruna, inşaatlarda hayatlarını kaybeden öğrenciler hâlâ akıllarda.
Yeni bir eğitim dönemi başladı. Bu aynı zamanda birilerinin ceplerini doldurma zamanı demek. Har(a)ç, katkı payı, kayıt parası vb. o kadar meşrulaştırıldı ki! Arada bir “Sakın para ödemeyin. Zorla alan olursa bize bildirin” diye açıklamalar yapılıyor. Ama bunun denetimi kesinlikle yapılmıyor.
Eğitimin ticarileştirilmesine, bir sektör ve rant alanı haline getirilmesine ses çıkarmak, buna karşı olmak, yıllara varan hapis cezalarıyla yargılanmayı getiriyor. Yoksul halk çocuklarının okuyamadığı bu ülkede, zenginler için daha çok özel okul açılıyor. Bu okullar binbir çeşit reklamlar eşliğinde pazarlanırken buna sessiz kalabilmek mümkün mü?
Bizler bu adaletsizliğe karşıyız. İnsani bir hak olan eğitimin eşit ve parasız olmasını istediğimiz için aylardır tutukluyuz. Bu tutuklulukla beraber, üniversite öğrencisi olan ben ve Berna’nın öğrenim hakkı da gasp edilmiş oldu. Tutukluluk sürecinde yaşadığım işkence ile birlikte yıllara varan görüş ve iletişim cezaları verildi. Tüm bu yaşanılanların nedeni, “demokratik” bir ülkede anayasal bir hak olan eğitimin “parasız” olmasını istemek! Bunların karşılığı ise 15 yılla yargılanmak! Peki, kimden yana bu “demokrasi, adalet ve eşitlik” sözleri?
“Padişahım çok yaşa!” demeyenlerin çoğu bizim gibi hapishanelerde. Ancak savcının “Sanıkların eylemleri, anayasal düşünceyi açıklama ve ifade etme sınırları içindedir” diye belirtmesine rağmen “suçu işlediklerine dair kuvvetli şüphe!” nedeniyle “tutukluluğun devamına” kararı manidardır. “Ferman yazıldı, cezanız kesildi” anlayışı hüküm sürüyor. Herhalde bu dava nezdinde bu talebi tekrar edenlere gözdağı, bizlere ise “had” bildirmek isteniyor. Biz tüm bunlara rağmen haklı ve meşru talebimizin arkasındayız.
19 ayımızı dolduracağımız 6 Ekim günü, Beşiktaş Adliyesi 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde beşinci mahkememiz görülecek. Bu davayı sahiplenen herkesi sizin aracılığınızla davet ediyorum.

RADİKAL