İSTANBUL

Yıldız Teknik Üniversitesi Balkan ve Karadeniz Araştırmaları Merkezi (BALKAR) Müdürü Prof. Dr. Mehmet Hacısalihoğlu, uluslaşma sürecinde en önemli parametrenin milliyetçilik olduğunu vurgulayarak, "Milliyetçilik akımı Balkan kavimlerini birbiri ardına etkilemeye başlamış ve oradaki uluslaşma sürecinin ana dinamiğini oluşturmuştur." dedi.

Milli Türk Talebe Birliği Konferans Salonunda gerçekleştirilen ''Balkanlarda Uluslaşma Hareketleri ve Türkiye'' konulu konferansta konuşan Hacısalihoğlu, 1789 Fransız Devrimi ile ortaya çıkan eşit vatandaşlık ve milliyetçilik anlayışının 1790'li yıllarda Osmanlı Hristiyanları üzerinde etkili olmaya başladığını anlattı.

Osmanlı'da 1804'te başlayan Sırp ayaklanmasının ilk milliyetçi isyan ve 1821'de başlayan Yunan isyanıyla 1830'da kurulan ilk bağımsız devletin Yunanistan olduğunu hatırlatan Hacısalioğlu, ''Balkanlar'da 1804'te başlayan ulus devletlerin kuruluş süreci günümüze kadar devam etmiş ve en son 2008 yılında Kosova bağımsızlığını ilan eden son Balkan devleti olmuştur.'' diye konuştu.

Avusturya Krallığı içinde yaşayan Sırplar, Hırvatlar ve Romenler'in devrimden ilk etkilenen milletler olduğunu aktaran Hacısalihoğlu, bunlara eş zamanlı olarak Osmanlı Rumlarının ve bunların yüksek öğrenim için Avrupa'ya giden kuşaklarının milliyetçilik düşüncesiyle tanıştığını ifade etti.

''Uluslaşma sürecinde en önemli parametre milliyetçilik''

Balkanlar'da milliyetçilik düşüncesinin etkisinin en geç ulaştığı milletin Bulgarlar olduğuna ve Arnavutların ise ancak 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında milliyetçi olarak tanımlanabilecek bir hareket başlattıklarını anlatan Hacısalihoğlu, şunları kaydetti:

''Bu uluslaşma sürecinde en önemli parametre milliyetçiliktir. Milliyetçilik akımı Balkan kavimlerini birbiri ardına etkilemeye başlamış ve oradaki uluslaşma sürecinin ana dinamiğini oluşturmuştur. Osmanlı yönetimi milliyetçilik hareketlerini imparatorluğun birliğine ve bütünlüğüne karşı bir tehdit olarak görmüştür. Bu tehditle baş edebilmek için milliyetçiliğin argümanlarını kullanmıştır. Eşit vatandaşlık, milliyetçi konseptin sunduğu insanları cezbeden faktörlerden bir tanesidir. Osmanlı bunu 1839 Tanzimat Fermanı, 1856 Islahat Fermanı cizyenin kaldırılması, 1869 Osmanlı Vatandaşlık Kanunu ve kanunu teyit eden 1876 anayasasıyla sağlıyor. Osmanlı bu şekilde milliyetçiliğin taleplerinden olan eşit vatandaşlığı yerine getirmiş oluyor.''

Gayrimüslimlere zorunlu askerlik uygulaması getirildiğini ve vatanın savunulması için herkese eşit hak ve görevler verildiğini anlatan Hacısalihoğlu, vatan kavramının yaygınlaştırıldığını ve 2. Abdülhamit döneminde Osmanlı'yı tek bir parçada resmeden haritanın ilk kez okullara asıldığını söyledi.

Milliyetçiliğin en güçlü argümanının millet ve milli kimlik olduğununu vurgulayan Hacısalihoğlu, ''Osmanlıcılık düşüncesi diye bir şey ortaya çıkıyor. Bu düşünceye göre bir Osmanlı milleti var ve bu millet etnisite ve din üstü bir kimlik. Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Türk, Bulgar, Ermeni bunlar alt kimlikler. Bu düşünceye göre imparatorluk Osmanlı milletini oluşturduğunu söylüyor.'' ifadelerini kullandı.

''Osmanlı büyük güçlere karşı başarılı politika izledi''

Prof. Dr. Hacısalihoğlu, büyük devletlerin Osmanlı'ya yönelik emperyalist politikalarının Balkan ulus devletlerinin kurulmasında diğer önemli bir faktör olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

''19. yüzyılda İngiltere, Osmanlı'nın çöküşünü önlemeye yönelik bir politika izlemiştir. Fakat 1826'da Yunanistan'ın kurulmasına karşı çıkmıyor. İngiltere'nin Osmanlı'yı ayakta tutma düşüncesi mutlak ve sınırsız değil. Rusya ise Osmanlı Devleti'ni fiilen Balkanlar'da yıkan güçtür diyebiliriz. Milliyetçilik düşüncesiyle güçlü bir akım ortaya çıkmış fakat Balkan devletlerinin kuruluşunu bizzat büyük güçler askeri müdahale ve diplomasiyle yönetmişlerdir. Osmanlı büyük güçlere karşı başarılı bir politika izledi.''

Balkan ulus devletlerinin kurulma sürecinde Osmanlı'nın içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullara da değinen Hacısalihoğlu, sözlerini, ''Osmanlı'da millet sistemi dediğimiz sistem içinde kültürel bir özerkliği olan gayrimüslimler, Osmanlı yönetimi altında dini kimlik ve kültürlerini koruyabilmiş ve bu sayede modern milliyetçilik akımlarının etkisiyle kendi ulusal kültürlerini oluşturabilmişlerdir." diye tamamladı.

Muhabir: Zeynep Rakipoğlu

Kaynak: AA