Bize parmaklarımızı saymayı siz öğrettiniz, benimkiler hep dokuz çıkardı...

Asyadan büyük göçü önce sizden dinledik...

Anadoluya gelişi, yaylalara kurulan çadırları siz anlattınız...

Mustafa Kemali...

Kağnıları...

Askerlere çarık diken kadınları...

Büyük zaferi anlattığınızda, heyecandan küçük ellerimizi birbirinin içine geçirip ağlamamak için dudaklarımızı ısırdık...

*

Her şeyi önce siz öğrettiniz...

Aradan çok zaman geçti, yıllar birbirini kovaladı, dönem değişti, birçok şey tepetaklak, eskisi gibi değil...

*

Öğrettiklerinizin çoğunun doğru olmadığını söylüyorlar şimdi:

Mustafa Kemalin diktatör olduğunu...

Cumhuriyetin cinayetler işlediğini...

O dönemin yargılanması gerektiğini...

Anayasadaki Türkkelimesinin yanlış olduğunu...

Cumhuriyet devrimlerinin işe yaramadığını...

O minnet ve saygıyla andığımız zamanlarda, işlenmiş suçlar ve günahların çok ve büyük olduğunu...

Doğru mu öğretmenim?..

*

Doğru değilse...

Çocuklara baştan anlatın...

Yerkürenin özgür, onurlu, çağdaş, uygar insanı olarak yürüdüklerinde, bunu kime borçlu olduklarını bilsinler...

Çocuklar gerçeği öğrensinler...

Toz kondurmayın büyük devrime...

Ancak çocuklara aktarılarak yaşar devrimler...

Sarı saçlı, mavi gözlü yiğidimizi gördüklerinde, göğüslerini gere gere, O bizim önderimiz desinler...

*

Bugün Öğretmenler Günü...

Kutlu olsun...

Her birimizin yüreğinde bir öğretmen sevgili gibi yatar...

Bilirsiniz...

Bize güneşin doğudan doğduğunu, ayın dönüşünü, mevsimlerin gelişini, çiçeklerin açışını, karın yağışını, şimşeğin çakışını, kuşların yuva yapışını da siz öğretmiştiniz...

Minnettarız...

*

Şarkılarımız vardı...

Peltek peltek söylerdim...

Şimdi bize dağ başını duman almadığını, gümüş derenin akmadığını, güneşin ufuktan şimdi doğmayacağını söylüyorlar...

Doğru mu öğretmenim?..

Cumhuriyet/Bekir Coşkun