İddianameye göre 28 Şubat tutanakları savcılığa gönderilmedi

MGK ‘sır’ dedi, vermedi

ALİCAN ULUDAĞ

ANKARA - 28 Şubat soruşturmasını yürüten Ankara TMK savcısı Mustafa Bilgili, mahkemeye sunduğu iddianamede, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 28 Şubat döneminde “irtica ile mücadele etmek” amacıyla yürüttüğü bütün faaliyetleri “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçunun delili olarak açıklarken, “mevzuat hükümlerine göre TSK irtica ile mücadele edemez” dedi. İddianamede, REFAHYOL hükümetini devirmek üzere kurulan Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan’ı yargılattığı öne sürüldü. 28 Şubat 1997’de yapılan MGK toplantısında “TSK tarafından hazırlanan baskı içeren tedbirlerin kurulun sivil üyelerine dayatıldığı” öne sürülen iddianamede, BÇG’nin 2009’a kadar faaliyetlerini sürdürdüğü bildirildi. İddianameye göre, Milli Güvenlik Kurulu (MGK), 28 Şubat 1997’de yapılan MGK toplantısı tutanaklarını “devlet sırrı” olduğu gerekçesiyle savcılığa göndermedi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi; 1309 sayfalık, 103 sanıklı 28 Şubat iddianamesini dün kabul etti. İddianamede, suçun delilleri olarak başta Batı Çalışma Grubu’nun kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin çeşitli belgeler sıralandı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 28 Şubat döneminde irtica ile mücadele etmek için yürüttüğü faaliyetler ile bunlara ilişkin raporlar da suç delilleri olarak iddianameye yazıldı. Bu konuda MİT, Emniyet ve YÖK’ten gelen irtica raporları da yer aldı.

‘BÇG 2009’a kadar çalıştı’

İddianamede, savcılığın Genelkurmay ile yaptığı yazışma sonucunda Jandarma Genel Komutanlığı ve Jandarma bölge komutanlıklarının “BÇG’nin istediği bilgi ve belgeleri 13 Mart 2009 tarihine kadar gönderdiği” kaydedildi. Batı Eylem Planı’nın içeriğinden bahsedilen iddianamede, BÇG’nin Erdoğan’ı yargılattığı öne sürülürken şu değerlendirme yapıldı:
“Batı Çalışma Grubu, siyasi partiler ve belediyeleri takip etti. Bu konuda Genelkurmay Psikolojik Harekât Dairesi ve Özel Kuvvetler Komutanlığı kullanıldı. O dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve şuan Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak hakkında BÇG aleylerinde basında birçok haber çıkardıkları ve bunları yargılattıkları, bu faaliyetlein belgede belirtildiği gibi tedricen artan örtülü ve psikolojik harekat tedbirinin uygulandığını göstermektedir. Bu planın hazırlandığı tarihte REFAHYOL hükümeti devam etmekte olduğundan BÇG kapsamında hazırlanan eylem planları ve yürütülen bütün çalışmaların seçimle işbaşına gelmiş meşru hükümetin devrilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır.”

‘Tanklar hükümete karşıydı’

İddianamede, Sincan’da yürütülen tankların, planlı bir tatbikat olmadığı, hükümete karşı bir eylem ve askeri müdahalenin habercisi olduğu öne sürüldü. İddianamenin “hukuki değerlendirme” bölümünde ise olayın neden cebir ve şiddet kullanarak hükümeti devirmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu konusu irdelendi. Bu konuda şu değerlendirme yer aldı: “Hükümeti takip ve devirmek için kurulan BÇG’yi kuran, yöneten ve görev alan şüphelilerin çoğunun TSK’de silahlı kişiler olması, hükümet üyeleri aleyhinde yukarıda belirtildiği gibi cebir, şiddet ve tehdit içerikli beyanlarda bulunmaları, ülkenin başkenti olan Ankara’nın en işlek caddelerinde yurt savunmasında kullanmaları gereken zırlı araç ve tankları hükümete karşı yürütmeleri, hükümet istifa ettikten sonra da şüphelilerin vermiş olduğu brifinglerde BÇG’nin sivil demokratik güçler, partiler, TBMM ve diğer kuruluşları harekete geçirdiklerini ve 18 Haziran 1997’de REFAHYOL hükümetinin istifa etmek zorunda kaldığını, bu çalışmanın bir operasyon olarak icra edildiği ifade etmeleri karşısında cebir ve şiddet unsurunun gerçekleştiği ve böylece suçun oluştuğu anlaşılmaktadır.”