Macit Öztürk, iki günde dört hastane gezdirildi, Ankara Numune’de ise kaderine terk edildi
Mahkûm ölürse ‘doğaldır’
© Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, sevk edildiği Ankara Numune Hastanesi’nde kaderine terk edilen mahkûmun ölümüyle ilgili olarak kimseyi kusurlu bulmadı. Savcılık soruşturma sonucunda, Macit Öztürk’ün “doğal” nedenlerle öldüğünü belirtti.
ALİCAN ULUDAĞ
ANKARA - Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, sevk edildiği Ankara Numune Hastanesi’nde kaderine terk edilen mahkûmun ölümüyle ilgili başlattığı soruşturmada kimseyi kusurlu bulmadı. Savcılık yaptığı soruşturma sonucunda, mahkûm Macit Öztürk’ün “doğal” nedenlerle öldüğünü belirterek takipsizlik kararı verdi.
İnebolu M Tipi Kapalı Cezaevi’nde “adi suçtan hükümlü” olarak kalan 59 yaşındaki Macit Öztürk isimli mahkûm, yakalandığı akciğer rahatsızlığı nedeniyle 16 Eylül 2010’da önce İnebolu Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Yapılan muayenede Öztürk’e “Tüberküloz” teşhisi konuldu ve Kastamonu Devlet Hastanesi’ne gönderildi. Kastamonu’daki hastane de hastalığın ileri bir aşamaya gelmesi nedeniyle Öztürk’ü Ankara Atatürk Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ne sevk etti. Burası da “mahkûm koğuşu bulunmaması” nedeniyle Öztürk’ü, Numune Hastanesi’ne sevk etti. Böylece iki günde dört hastane dolaştırılan Öztürk, Numune’ye 17 Eylül’de yatırıldı. Ancak Öztürk hastaneye yatırıldıktan 1 gün sonra 18 Eylül günü hayatını kaybetti. Aynı mahkûm koğuşunda tedavi gören Sincan F Tipi Cezaevi’nde kalan Dursun Kaş, avukatı ve yakınlarına yazdığı mektupta çarpıcı iddialarda bulundu. Öztürk’ün hastanede kaderine terk edildiğini öne süren Kaş, mektubunda şunları belirtti:
“Yanımıza getirilmesinden sonraki ilk bir saat içinde önce oksijen, sonra peş peşe 3 poşet serum ve 3 poşet de kan verildi. Bunlar o kadar hızlı veriliyordu ki, neredeyse 3 poşet kan 10 dakika içinde bitti... Kan verildikten sonra daha kötü kusmaya ve titremeye başladı. Ondan sonra da bir ağrı kesici yapıldı ve bir daha da sabaha kadar gelip soran olmadı.”
‘Numara yapıyordur’
Kaş, Öztürk’ün durumunun kötüleşmesi üzerine müdahale edilmesi için kapıya vurduklarını, ancak gelen olmadığını da belirterek “Sabaha kadar en az 10-15 kez kapıyı dövüp gelip müdahale etmelerini söylememize rağmen doktor gelmediği gibi, sağlıkçı da mazgaldan bakıp geri gitti. Sabah kontrole gelen sağlıkçılara, neden gelip ilgilenmediklerini sorduğumda, biri ‘numara yaptığını, hasta adamın öyle yumruğunu sıkamayacağını’ söyleyip gitti. Sağlıkçılar gittikten yaklaşık bir saat sonra Macit kalkıp lavaboya gitmek isterken düştü. Biz kaldıramadığımız için hemen kapıyı dövüp sağlıkçıyı çağırdık. Aradan 5 dakika geçmişti ki, ‘ölmüş’ dediler. Herhangi bir şey yapılmadan sadece nabza bakarak ‘ölmüş’ deyip, üstünü kapatıp, ‘Doktor gelip bakacak’ deyip gittiler. Ama doktor gelmedi. 2 saate yakın ölüyü yanımızda beklettikten sonra yine kendileri alıp götürdüler” diye konuştu.
‘Kimsenin kusuru yok’
Öztürk’ün ölümüyle ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Savcılık yaptığı soruşturma sonucunda, olayda kimsenin kusuru olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Savcılık takipsizlik kararında, “Ölen Macit Öztürk’ün kendisinde mevcut akciğer enfeksiyonu ve bilaterel bronşektaziye bağlı solunum ve dolaşım yetmezliği sonucu, yani doğal nedenlerle öldüğü, olayda kusur ya da kasıt isnat edilebilecek kimse olmadığı anlaşılmakla kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi” denildi.
161 kişi öldü
Öztürk’ün ölümü; gözleri bir kez daha hapishanelerdeki hasta tutukluların durumuna çevirdi. İnsan Hakları Derneği’nin hasta tutuklulara ilişkin hazırladığı raporda, 2010 yılında 161 mahkûmun cezaevlerinde hayatını kaybettiği anlatıldı. Raporda, Cumhurbaşkanı’nın cezaevlerinde tedavisi mümkün olmayan mahkûmlar için bu yetkisini kullanması gerektiği önerisi yapılarak “Adalet Bakanlığı bürokrasisi ve özellikle de Adli Tıp Kurumu’nun ölümlere seyirci kaldığı” belirtildi.
Cumhuriyet