Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, İçişleri Bakanı Muammer Güler’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde Gezi direnişine destek vermek amacıyla eylemlere katılanlar hakkında Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan fezlekeyi sordu.

Kürkçü, güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddet neticesinde dört kişinin öldüğünü 8 bin kişinin yaralandığını ve 23 kişinin tutuklandığını hatırlatırken fezlekede yer alan şu ifadelere dikkat çekti:

“Eylemlere katılan şahısların çoğunluğunun örgütsel bir yapı içerisinde olmamasından dolayı, Hükümet karşıtı basın-yayın kuruluşları, gazeteciler, sivil toplum örgütleri, taraftar grupları ile sanat camiası mensupları ve marjinal gruplar tarafından eyleme katılan şahıslar kışkırtılmış ve yönlendirilmiştir.”

“TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği), ÇHD (Çağdaş Hukukçular Derneği), TTB (Türk Tabipleri Birliği), Ankara Barosu, İHD (İnsan Hakları Derneği), ATO (Ankara Tabip Odası) gibi hükümet muhalifi sivil toplum örgütleri; eylemci gruplara kamuoyu desteği sağlamaya ve Yargı ve Ankara Emniyet Teşkilatı üzerinde psikolojik baskı oluşturmaya çalışmışlar, eylemcileri Ankara’daki müdahalelerde Polis tarafından yapıldığı iddia edilen orantısız güç kullanımı ile ilgili, savcılığa bireysel olarak suç duyurusu yapılması yönünde teşvik etmişlerdir.”

“Sivil toplum hedef gösteriliyor”

Meslek odaları ve demokratik kitle örgütlerinin bu ifadelerle hedef gösterilmesinin yanı sıra, aynı fezlekede, birçok milletvekili, haber ajansı, yasal parti, öğrenci grupları ve dergi okurlarının da hedef alındığına dikkat çeken Kürkçü, insanların olayların “kışkırtılmasında” ve “örgütlenmesinde” yer aldıkları gerekçesiyle suçlandıklarını ifade etti.

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye için de bağlayıcı olan içtihatlarına göre ‘düzensiz ve izinsiz protestolar da dahil olmak üzere toplanma ve bir araya gelme özgürlüğü demokrasilerde bir temel haktır’ ve ‘halk protestolarında kanun uygulayıcı kurumların rolü göstericilerin haklarını ve onların ifade ve toplanma özgürlüğünü korumaktır.’

“Oysa Ankara Emniyet Müdürlüğünce hazırlanan fezlekeyle protesto eylemleri suç ilan edilmekte ve Türkiye’nin belli başlı meslek örgütleri, demokratik ve açık siyasal mücadele yürüten politik kuruluşları ve hak savunucuları kolektif suç isnadı altında bırakılmaktadır.

“Fezlekenin başka bölümlerinde de internet ve sosyal medya üzerinden iletilen protestolara katılma çağrıları suç delili gibi gösterilmiş, örgütlenme hakkı bir demokratik hak değilmişçesine suç olarak tarif edilmiştir.

“Hükümete muhalif olmak, polis şiddetine karşı hukuki yollara başvurmak fezleke genelinde suç unsuru olarak tarif edilmiş, bunun için mesleki gerekleri yerine getirmek suç delili olarak sayılmıştır.”

Sorular

* Bakanlığınızca, “hükümete muhalif olmak” suç mudur? 

* Bakanlığınızca, polisin orantısız kuvvet kullanması, şiddete başvurmasına karşı suç duyurusunda bulunmak suç mudur?

* Bakanlığınızca şiddet mağdurlarına hukuki yolları göstererek “suç duyurusunda bulunmalarını sağlamak” suç mudur?

Fezlekede sayılan meslek ve demokratik kitle örgütlerinin görev ve sorumluluklarını yerine getirmeleri, bakanlığınızca suç olarak tarif edilmekte midir?

* Yasal partilere üye olmak, dergi okuru olmak, hükümet politikalarına karşı muhalefeti örgütlemek, Bakanlığınızca suç olarak mı görülmektedir?

* Sosyal medya üzerinden hükümet karşıtı propaganda yapmak, protestolara katılım çağrısı yapmak, Bakanlığınızca suç olarak tarif edilmekte midir?

Apaçık bir hukuksuzluk belgesi olan bu fezlekeyle ilgili olarak Bakanlığınızca herhangi bir hukuki/idari inceleme başlatmış mıdır? Başlatmışsa incelemenin sonucu nedir? (EKN)