Uzun süredir beklenen demokratikleşme paketi Başbakan Erdoğan tarafından açıklandı. Hukuk penceresinden paketi yerimizin el verdiği ölçüde değerlendirdiğimizde, aşağıdaki noktalara değinmek uygun olacaktır.
Nefret suçuna ağır ceza: Sayın Başbakan bu konuda şunları söylüyor: “Yeni süreçte nefret ayrımcılık yaşam tarzına müdahale gibi suçlarla daha etkin biçimde mücadele etmeye başlıyoruz. Belirli suçların cezalarını daha da artıyoruz. Belirli suçlar, kişinin dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi, dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse cezası daha da ağırlaşacak. Kişinin belli haklarını kullanmasını engelleyenleri ceza kapsamına alıyoruz. Bu sebeple işlenen suçun cezasını bir yıldan üç yıla kadar artırıyoruz.” Nefret suçunun ceza sistemimize alınması olumlu bir adımdır. Ayrımcılık TCK’nin 122’nci maddesinde düzenlenmişti. İhtiyaca göre değiştirilmesi, her ülkenin yasaları kendi sosyal ihtiyaçlarına tabidir, kuralına uygun bir çözümdür. Bu noktada gözden kaçırılmaması gereken husus şu olmalıdır: Günümüzde ceza hukukunda üzerinde durulan en hassas noktalardan biri, suç normlarının açıklık ve belirginlik taşımalarıdır. Bu sonuç sağlanırsa, bireyin özgürlükleri de güvence altına alınmış olur.
Kişilerin özel bilgilerine güvence: “Getireceğimiz bir başka yenilik. Kişisel verilerin korunması hakkında. Yasal güvence getiriyoruz. 12 Eylül 2010’daki anayasa değişikliğiyle güvence getirmiştik. Şimdi uygulama için taslağı hazır olan kanunu Meclisimize gönderiyoruz. Kişilerin özel bilgileri ilgisiz kişiler tarafından kullanılamayacak.” Sayın Başbakan bu konuda şunları söylüyor. Bu çözüm de TCK’de daha önce düzenlenmiş bulunan hususlara açıklık getirdiği takdirde, faydalı olacaktır.
Yukarıdaki başlıklar pakette yer alan konular. Gönül isterdi ki, demokratikleşmeden söz ederken, aynı kapsamda yer alan bazı hususlar da “tamir” edilseydi. Nasıl mı? İşte ilk akla gelenler.
l Aynı işlevi gören 3 ayrı ağır ceza mahkemesi yerine tek ağır ceza mahkemesi, yani kısaca özel görevli ağır ceza mahkemelerinin ve terörle mücadele mahkemelerinin kaldırılması.
l Kısa süre önce Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik yapılarak tercümandan yararlanma konusunda atılan adımda, bir yasal hatanın düzeltilmesi. Kısaca, tercüman giderinin yargılama gideri sayılarak parasının peşin olarak bu hizmetten yararlanan kişiden alınmaması.
l Çok eskiye dayanmayan bir uygulamayla, asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalarda savcıların görev yapmamalarından geri dönülmesi. Bu yolla özellikle savunmanın yargılamada kamu iddiacısı olan savcıların düşüncelerini öğrenebilmeleri ve hizmeti daha iyi görebilmelerinin sağlanması.
Ele almam gereken konular elbette bu kadar değil, fakat yer sorunu yazıyı noktalamayı zorunlu kılıyor.
Cumhuriyet