Anadolu Ajansı’nda (AA) çalışma hayalleri kurduğumız yıllardı ve o hayallerimiz gazeteciler olarak hep seçim günlerinde yıkılır, daha doğrusu yerini ‘İyi ki AA’da çalışmıyoruz’rahatlamasına bırakırdı.

Günler öncesinden kimin hangi ilçe ya da il seçim kurulunda görevli olduğunun belirlendiği, sınava girer gibi seçimden önce görevli olduğumuz okulları, adliyeleri görmeye gittiğimiz yıllardı. Ne kadar süreceği belli olmadığı için çantalara bisküvi, sigara ve telsiz bataryası, yedek fotoğraf filmi konulan yıllardı.

Sandıklar kapandıktan sonra seçim merkezinde görevli hakimin gösterdiği yerde sonuçları almak için beklerken görürdük onları, önceden hazırlanmış, oyları yazmak için not defterleri, yedek kalemleri ve AA’nın her muhabirine oyları toplarken hata yapmamaları için zimmetli verilmiş kocaman hesap makinalarıyla gözümüze kurtarıcı gibi görünürlerdi.

AA muhabiri varsa bizim üzerimizdeki yük kalkar ve o bazen sabahlara kadar sürecek hesap kitap işlerinden yırttığımızı anladığımız an, o hesap makinalı meslektaşlarımızı gördüğümüz andı.

Aynı rakamları hata yapmamak için defalarca toplar, not alır ve hem haber yazdırır hem sandık sonuçlarını seçim merkezine bildirirlerdi.

O kadar çok soru vardı ki…

Yıllarca böyle devam etti sonra bir gün seçim işlerinin ülkedeki en yetkili kişisi, kendisini pür dikkat dinleyen Türkiye’ye, AA’nın sonuçları kendilerinden almadığını bilgisini ortaya döküverdi.

Oradaki muhabirler ya olayın ciddiyetini anlamadığından ya anlamak istemediğinden devam sorusu gelmedi ve şok dalgası sosyal medyada katlanarak büyüdü.

Doğru ya, o kadar çok soru vardı ki?

YSK değilse kimden alıyordu, kimden alabilirdi?

YSK’dan almadığını hiç açıklamadı AA, hep “YSK sonuçlarını abonelerimize duyuruyoruz” dedi. Hatta ‘İstanbul krizi’yaşanırken bile YSK verilerinde yaşanan bir soruna işaret etti.

Ama işte Sadi Güven, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak o cümleleri kurmuştu.

Ben hala gazeteci olsaydım ve haber merkezi beni oraya göndermiş olsaydı, tahmin edilenin aksine, AA’nın sonuçları kimden aldığını sormazdım asla.

Tek soru: Kaç seçim, referandum, halk oylaması bu şekilde oldu, kaç yıldır AA YSK verileri diyerek YSK’ya ait olmayan verileri Türkiye ile paylaşmıştı?

Bu sorular o an sorulmadığı için unutulacağı anlamına gelmez, çünkü aslında YSK başkanı herkesin aslında tahmin ettiği şeyi açıkladı.

Şüphe hep vardı ama AA gibi bir çınardan böyle bir şey beklenmediği ya da AA yönetiminin en büyük suçlardan birini işlemiş olacağı, insanların inanmakta zorlandığı bir düğümdü.

Şimdi en önemli soruyu en sona bırakalım: Veriler kimin ve kaynağı ne?

Sondan başlayalım, diyelim ki AA seçim sonuçlarını Tapu Kadastro ya da Kanarya Sevenler Derneği’nden aldı. Bir yerden aldı sonuçta. Peki nasıl aldı?

Doğru ya bunlar kolay operasyonlar değil, AA yetkilileri ‘saha’diye bir ifade telaffuz etti. Sahadan veri gelmediğini belirtti.

Sahadan veri almak demek, bizim hesap makinalı AA muhabiri ablalarımız, ağabeylerimizin yaptığı iş demekti. Yeni bir durum değil yani, ama başka bir sorunumuz var. Eğer böyle yapılsaydı, eskiden olduğu gibi seçimin sonucu ancak sabaha doğru netleşebilirdi, eleman sayısı belli, o zaman eskiden diğer haber ajanslarının yaptığı gibi günlük, parçabaşı eleman mı kiralandı?

Evet mantıklı; yaklaşık 20 bin kişi gerekiyor tüm ülkeden o hızda veri girmek için. Tamam, verdik parasını, aldık eleman. Ama başka bir sorun çıktı şimdi.

Daha doğrusu yavrulayan bir sorumuz oldu.

İlki, AA sahadan veri topladıysa ve bu elemanlar görünmez değilse, birilerinin, diğer gazetecilerin ülkenin bir yerinde bu elemanlara denk gelmesi gerekir, doğal olan bu.

AA hala belli merkezlerde muhabir görevlendiriyor ama bu arkadaşlarla konuştuğumuzda artık kendilerinin oy sayımı, veri işiyle ilgilenmediğini, oy kullanan tanınmış kişilerden yorum alma, asayiş olaylarını takip etme ya da birileri gelip giderse diye görevlendirildiklerini öğrendik.

Peki kısa bir özetle devam edelim.

AA, “Sahadan veri alıyoruz” dedi, “Sonuçlar YSK’nın” dedi; YSK ise “Bizden almıyorlar” dedi. Ayrıca sahada veri toplayan AA görevlisi gören bir Allah’ın kulu yok.

Eskiden sabahlara kadar süren sayım, ilk bir iki saatte bitiyor, bu hızı sağlamak için eleman gerekiyor ama AA muhabiri sayısı yetmiyor ve sahadaki AA muhabirleri oy sonucu takip etmiyor.

Buraya kadar tamamız, devam edelim.

Tartışmalar alevlenince geçmiş yıllarda AA, “Tabii ki bizim çalışan sayımız bu hızı sağlamak için yetmez, o yüzden bu hizmeti outsource ettik, hizmet satın aldık” deyiverdi.

Son dört beş yıldaki seçimlerde de aynı tartışmalar yaşandığı ve açıklama yapmak gerektiği için AA, “Ben bu hizmeti satın alıyorum” dedi.

Dedi de şirket yok, yani bilgisi yok.

Kaç kişi, nasıl bir şirket, faaliyet alanı ne, unvanı ne, ödenen bedel ne, ödeme evrakı nerede, ödeme nasıl yapıldı, şirket aldığı ücret karşılığında ajansa hangi hizmeti, hizmetleri vermeyi taahhüt etti, sözleşme nerede, sözleşme şartları nedir.

Doğru tahmin ettiniz, bu soruların hiçbirine yanıt verilmedi.

CHP’li Gürsel Tekin olayın üzerine gitti ve TBMM’de konuyla ilgili soru önergesi verdi.

Ama yine AA’dan yanıt, daha doğrusu bu soruların yanıtı gelmedi.

Olmayan bir şirkete para ödendiyse ve bu şirket yoksa para kime ödendi? Şirket yoksa, elemanlar da yok, o zaman bir iki saat içinde nasıl sonuç verildi?

İki açıklama AA yönetimini bağladı ve hangi manevrayı yaparlarsa yapsınlar dönüp dolayıp konu aynı yere geliyor.

Sahadan nasıl sonuç topluyor?

Kimin sonucunu topluyor?

AA çalışanları o dönem bir şey daha anlatırdı.

Eski seçim çalışmalarında testler, hazırlıklar, kimin nerede görevli olduğu, hangi hakimle irtibat kuracağı gibi yığınla detayları içeren çalışmalar, hazırlıklar yapılırmış, hem de seçimden aylar önce.

Şimdi bir yerden veri aldın, birileri vasıtasıyla aldın hadi bu soruları geçelim.

Bu veriyi nerede, nasıl işledin, nasıl kümüle ediyorsun, nasıl yedekliyorsun, nasıl saklıyorsun, abonelerine nasıl ulaştırıyorsun?

Hepsi karanlık, bu soruların hiçbirinin yanıtı yok.

Kocaeli'de Büyükşehir adayının seçim aracına taşlı saldırı! Kocaeli'de Büyükşehir adayının seçim aracına taşlı saldırı!

AA her seçim sonrası kendilerine haksızlık edildiğini, işlerini düzgün yaptıklarını, istatistik bilimiyle açıklanamayan oy geçişkenliklerini de saymazsak (yüzde 90’den sandık açmak) gün sonunda YSK verisiyle kendi verilerinin aynı olduğunu, suçlama yapanlara karşı hukuki yollara başvuracağını söylediği açıklamayı kopyala yapıştır gönderiyor(du).

Sadi Güven’in büyük sırrı ifşasına kadar…

Şimdi AA Başkanı Şenol Kazancı haklı olarak eleştirilerin odağında ve bilindik açıklamalar açıklamalar dışında yeni bir şey yok.

YSK’nın “Bizden veri almıyorlar” açıklaması üzerine bile suskunluk yemini edilmiş gibi.

Bir de işin abone kısmı var, bizlere AA seçim öncesi elemanlarını göndererek seçim paketi pazarlar, bunun karşılığında tüm medya kuruluşlarından hizmet bedeli alır.

E parasını aldın da bana verdiğin veri YSK verisi değil.

Şimdi bu veri kimin verisi? Zaten Bu işte tek yetkili kurum olan YSK dışında kimin verisi olabilir ki?

Can alıcı soruya gelmeden şunu belirtmekte fayda var: Bu olayın AA’nın son seçim çalışması olduğunu düşünmek için çok yeterli sebebimiz var artık, TV olarak neden ben kaynağı belli olmayan datalar için AA’dan seçim hizmeti alayım?

İkincisi YSK kendi itibarını bile refüze edebilme potansiyeli olan bu olayı bir daha yaşamamak için büyük olasılık “Ttüm medya kuruluşları gelsin, ben bir merkez kurdum YSK içinde, anlık verileri size dev ekranlardan sunayım” diyecek.

Tekrar ana soruya gelelim.

Türkiye’de YSK dışında kim olabilir bu kaynak?

STK’lar, özel şirketler, oyveotesi gibi oluşumlar, siyasi partiler… Hangisi acaba?

Siyasi partiler? Evet YSK, sonuçları eş zamanlı olarak siyasi partilere açtığını zaten açıklamıştı, normal prosedür de bu. Ama YSK’dan almak varken neden ilk kaynağı baypas edip YSK’nın verdiği siyasi partiden alsın AA? Anlamsız. Hadi diyelim ki oldu. O zaman zaman farkını nasıl açıklayacağız?

Doğru ya, YSK Başkanı, “AA yüzde 90’lara geldiğinde biz daha yeni girişe başlamıştık” demedi mi?

Yani YSK siyasi partiye verdi, AA da siyasi partiden aldı. Peki zamanda geri gitme icat olmadıysa YSK’nın bile girmediği sonucu AA nasıl YSK’nın sonuç verdiği siyasi partiden aldı?

Bu sorular böyle devam ederken YSK başkanının açıklamalarının üzerine bir açıklama daha geldi.

Kimden, AKP İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak’tan.

“İlk defa bizim sistemimizle seçim kurullarındaki sistem arasında böyle bir farkla karşı karşıyayız.”

Bizim sistem? AK sandık?

Eksik parça

AA’nın muhabirleri sandık sonucu girmiyor ama AA yönetimi “Sahadan veri akışında sorun oldu” diye açıklama yapıyor.

“YSK verisinde akış kesildi” diyor AA yönetimi ama YSK başkanı “AA benim müşterim değil” diyor.

Peki Şenocak ne diyor, sorunu itiraf edip “İlk kez YSK ile bizim yazılımımız arasında fark oldu” demiyor mu?

İşte eksik parça bu açıklama, AA’nın başkanı Şenol Kazancı da biliyor ki aslında YSK ile hiç işleri olmamıştı, çünkü YSK, sandık sonuçları yağmaya başlayınca “Bu sonucu bekletin bu Kadıköy sonucu, oradan Esenler tutanağını uzatın bana” demez. “Bizim simülasyona göre Kadıköy, Beşiktaş, Avcılar’ı tutup, Fatih, Bağcılar’ı girersek, AKP yüzde 55 ile bu işi bitirir” de demez.

“Yüzde 98’de takıldık, veri girersek AKP kaybedecek” hiç demez.

Kazancı hem abonelerini hem tüm ülkeyi kandırmış

Artık anlaşılıyor ki Şenol Kazancı hem biz abonelerini hem de tüm ülkeyi kandırmış. Sonuç YSK’nın değil, hizmet alımı yaptıklarını iddia ettiği elemanlar ortada yok, sonuçlar AKP aleyhine dönünce de fişi çekivermiş.

Şenocak’ın anlattığı o kriz anı işte AA’nın veri akışını dondurduğu yüzde 98,8 anı.

AA’nın, kaç seçimdir bilinmez, ‘AK sandık’tan veri çekip abonelerine ve tüm Türkiye’ye sonuç geçtiği anlaşılıyor. Evet, eninde sonunda YSK sonuçlarıyla örtüşüyordu ama en sonda. Yani yüzde 80’le başlat sonra finişi YSK sonuçlarıyla örtüşecek şekilde yüzde 51 ile kapat. Sonra da “Kardeşim bakın benim sonucum YSK ile aynı değil mi? Hatasız çalıştım, neden eleştiriyorsunuz?” diye açıklama yap.

Ne zamana kadar? Sadi Güven’in ifşaatına kadar.

Açıklama zorunluluğu

Şimdi Kazancı tüm ülkeye ve bu hizmeti karşılığı para aldığı abonelerine nereden veri aldığını, nasıl işlediğini, nasıl dağıttığını şeffaf bir şekilde açıklamak zorunda.

Son serzeniş de Sadi Güven’e… AA’nın senden veri çekmediğini açıklamak için neden çamurun üzerine sıçrama tehlikesini bekledin? Neden ilk seçimde “AA’nın dağıttığı benim verim değil” diye açıklama yapmadın?

Artık soruların yanıtlarından önemli olduğu bir çağda yaşıyoruz ve Kazancı’nın yanıtlaması gereken belki de en masum soru “Kaç seçimdir bu sistemle sonuç geçtiniz?” olabilir.

O hesap makineli meslek büyüklerimizle final yapalım.

Bazen 48 saat geçer, biz eve gider gelir nöbet değişir yemek yer duş alıp döner ve o hesap makinesini, ekranında bir sürü rakam, üzerine dökülmüş simit susamlarıyla masada görür ve rahatlardık.

“AA iyi ki burada ve ben iyi ki AA’da çalışmıyorum” derdik.

Arkamızda, 48 saattir uykusuz çalıştığını yürümeye mecali kalmamış ayaklarını yere sürüyerek çıkardığı sesten fark edip dönüp göz göze geldiğimiz meslektaşlarımız.

  • “Bitmedi mi ağabey?”
  • “Toplama yaparken çarşaf listeden aldığım sonucu iki kez kontrol ediyorum.”
  • “Ne zaman eve gideceksin?”
  • “Ne evi? Benim ajansa geçtiğim sonuçlar YSK’nınkinden tek oy bile farklı çıksa, sandığı bağlayamam. Ajansa nasıl dönerim?”

Saygınlık satın alınamaz.

Ve maalesef AA, 100 yıldır biriktirdiği kredisini kötü niyetli yöneticiler eliyle bir anda sıfırlama tehlikesine çok yakın.

Kaynak : http://www.diken.com.tr/hengameye-giden-skandal-yskdan-degilse-aa-verileri-kimden-aliyordu/