Yargıçlar Sendikası İstanbul Temsilcisi Hakim Nuh Hüseyin Köse, tutuklu hakimler için Birgün Gazetesi'ne yazdı.

Sena ve Ömer...Belki de dünyanın en güzel gülen çiftiydiyler onları Çankırı savcısı ve yargıcı olarak tanıdığımızda. Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun sürgün zamanlarındı Cemaatçilerin ağırlıkta olduğu HSYK'nin, önüne gelen Atatürkçü'yü biçtiği, cemaatçi müfettişlerin kendi 'adamları'na pekiyi notlar verirken, 'öteki' belledikleri yargıç ve savcıların sicillerini onarılamaz şekilde bozduğu zamanlardı. Çok genç ve meslekte yeni olmalarına rağmen cemaat zulmünden çekinmeden, Çankırı'nın iki sürgünü: Ömer Faruk Eminağaoğlu ve kendisine yapılanlardan yorgun düşüp, emekli olduğu gün bu lanet yaşama veda eden Cumhuriyet Savcısı Haluk Görgü'yle dostluk kurdular.

Nâzım Hikmet'in Balaban'ı ressam yaptığı gibi, Eminağaoğlu ile temasları da Ömer ve Sena'yı Yargıçlar Sendikası üyesi yaptı. Bebekleri Zeynep'i de alıp Sendika'nın neredeyse tüm etkinliklerine şevkle katıldılar. Ömer'in diyalektik felsefeyi özümsemiş sağlam altyapısı ile yazdıkları, sendika içinde gençlere dair umutlarımızı taze tutmamızı sağlıyordu.

Ömer'le Sena'yı tutukladılar malum darbe girişimi sonrası. Tutuklarken hiç bir somut gerekçeden bahsetmediler. Dedikodu bile isnat edilmedi. Tıpkı 1971 darbesi sonrası, Ziverbey Köşkü zındanında ''Fransızca bilmediğini'' kanıtlamasını istedikleri İlhan Selçuk gibi, FETÖ'cü olmadıklarını kanıtlamaları isteniyordu onlardan. Büyük olasılıkla 2014 HSYK seçimleri sırasında, Hükümet tarafını tutan ve bu nedenle diğer meslektaşları hakkında hazırladıkları ihbar fişlerini 'merkez'e gönderen bir 'yargı mensubu' nun kızgınlığı ya da yanlış yorumunun cezasını çekiyorlar. Oysa, 2014 HSYK seçimlerinde Cemaatçiler, bir oyu bile boşa götürmemek için yıllık izinlerini kullanıp cemaat adaylarına oy toplarken, Sena ve Ömer Sendika adayları için çalıştılar. Dahası, Bingül'de Sendika adaylarının tamamına oy veren iki kişi Sena ve Ömer'di. Şimdi, bu iki genç insanın yaşamını belki de kendini aklamak telaşındaki emekli bir cemaatçinin yanlış bir istihbaratıyla alt üst ediyoruz. Ve Sendikalarının onlara bir yararı dokunmuyor, dokunamıyor. Çünkü bu ülkenin muhalefetinin, barolarının, işçi ve memur sendikalarının da umrunda olmadı YARSAV'ın bile kapatılması.

Zeynep üç yaşında şimdi. Babasının cezaevinde görevli olduğunu sanıyor. İtiraz üzerine salınan annesi Sena'yı teselli ediyor. Markete gittiklerinde çorap bile almış babasına, ayağı üşümesin diye. Ömer'in anne ve babası yaşlı. 80 yaşındaki babası hastaneye kaldırılmış. ''ikimize de isnat edilen suç aynı, beni alıp Ömer'i salın da babasını görsün ölmeden önce son kez'' diye dilekçe vermiş ikinci bebeğine hamile Sena. İkisini de meslekten çıkarmışlar. Malvarlıklarına el konulduğu için ev bile kiralayacak durumları yok.

İnsanlık, adil olmayı hiçbir zaman beceremedi. Cezalar, çoğunlukla siyasi davalarda eylemin karşılığından daha fazla oldu. Bugün de, İktidar ile onun eski dışardan ortağı cemaat arasındaki kavganın ceremesini çekenlerin arasında masumların olduğunu düşünmek vicdanları yoruyor. Ömer ve Sena'nın durumunda olanlar için yapabileceğim tek şey bu satırları yazmaktı. Yargıç olmanın da kar etmediği bir ülke, zaman, olaylar kesitinin içindeyiz. Yargı hiç olmadığı kadar perişan durumda. FETÖ'nün 'tarla bakmaya giden'! İmamı olduğu bildirilen adamın delil yokluğundan salınması sonrası, kararı veren yargıcın da açığa alınması tüm yargıçları ürkütmüşe benziyor. Şu aralar kendilerini korumanın en iyi yolu tutuklama taleplerini koşulsuz kabul etmek. Aklıma Yargıç Marshal’ın “ Gençliğimin daha ilk çağlarından bugüne gelinceye kadar iman ettiğim ve inandığım bir şey var ise, o da şudur ki, ... bir millete bu yeryüzünde yüklenecek en büyük cehennem azabı ve en zalim ceza, ... bağımsızlığından mahrum bir adalet cihazıdır.” sözleri geliyor bu günlerde yine sık sık. Tıpkı, 2007- 2013 Türkiyesi’nde olduğu gibi.

Biraz sonra Kurban Bayramı tatiline gitmek üzere hazırlık yaparken aldım Ömer'in mektubunu. Niğde Maphusanesi'nden geliyor. Üzerinde 'Görülmüştür' damgası var. ''adil yargılanırsam, bu davanın şüphelisi değil, müştekisi olduğum anlaşılacaktır'' diye yazmış Ömer. Bir de, ''Kurban Bayramınız kutlu olsun'' Senin de olsun Ömer, dünyanın zenginlerinin dünyayı bölüşmek için çıkardıkları oyunların, cemaatlerin, savaşların ve onların dolaylı etkilerinin kurban ettiği tüm kurbanların Kurban Bayramları kutlu olsun.

Kaynak: Haber Kaynağı