Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, cumhurbaşkanının mevcut yetkilerinin fazla olduğunu, bu yetkilerin azaltılıp parlamenter sistemin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Gül, “Benim şahsi görüşüm başkanlık sistemine mesafeli” dedi.
Başkanlık tartışmasının Türkiye’nin gündemi olmadığını, zaten Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da bir soru üzerine bunu gündeme getirdiğini kaydeden Gül, tartışmaların iyi olduğunu söyledi. Başkanlık sistemi konusunda bir anlamda TÜSİAD gibi düşündüğünü hatırlattığımızda ise “TÜSİAD da söylüyor başkaları da söylüyor” yanıtı verdi.
Gül, 16 yıl sonra Endonezya’ya gelen ilk cumhurbaşkanı oldu. Başkent Cakarta’da otelde bir grup gazeteci ile sohbet eden Gül’ün sorulara verdiği yanıtlar özetle şöyle: 

Kürt sorununa çözüm
Kürt sorununun çözümü konusunda iki yıl önce ilk mesajı vermiştiniz. Milli birlik projesiyle gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin en önemli konusudur. Hükümetin içindeyken de böyle bakmışımdır, Cumhurbaşkanı olarak da böyle görmüşümdür. Bu konuyu kendi meselemiz olduğu için, kendi içimizde konuşarak Türkiye’nin meselesi olmaktan çıkarmamız lazım. Vicdanı olan herkes iki yıldaki gelişmeleri görür. Zaten dışarıdan da görülüyor. O günlerden bu günlere çok güzel şeyler de oldu. Eskiden dışarıdan karışırlardı, şimdi karışacak neden bulamıyorlar ancak sıkıntılar acılar hâlâ yaşandığına göre umarım seçimden sonra bu konuya yeniden bakılır. 

Suriye, Yemen, Mısır ve Libya’daki olaylar karşısında Türkiye yol göstericiliğe aday mı?
Türkiye’nin belki de yapacağı en iyi şey dolaylı katkılarıdır. O da Türkiye’nin her bakımdan kendisini güçlendirmesidir. Demokrasi, insan hakları ve ekonomisini Türkiye’nin konsolide etmesidir. Böyle oldukça çevremize etkisi inanılmaz olmuştur. İnanın ki Türkiye’nin içindekilerden daha iyi takip etmektedirler. Bizim sorumluluğumuz sadece kendi halkımıza karşı değil. Çok geniş coğrafyayadır. Başarısız olmaya hakkımız yok. Türkiye tüm enerjisini demokrasi, insan hakları ve ekonomiye vermeli. Bu çevremize çok katkı yapacaktır. Standartlarımızı yükseltmemiz lazım. 

Bölgedeki gelişmeler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mısır’a ilk giden liderlerden biriyim. Çok açık konuştum. Mısırda çok geniş bir çevreyle konuştum. Mısır’da işlerin yoluna girdiği kanaatindeyim. Mısır ordusunun başındakiler realiteyi görmüşler. Mısır halkının ne istediğini, coşkusunu biliyorlar. Bu da korkulacak bir şey değil ve bu süreci götürüyorlar. Anayasa değişikliği yaptılar. Sene sonunda seçim yapacaklar. Mısır’ın Arap ülkeleri üzerinde de etkisi büyük. Benim Doğu’yu ve Batı’yı bilen bir geçmişim oldu. Tüm İslam ülkelerini yakından tanıma imkânım oldu. Özellikle krallarla tek kaldığımızda kendileriyle bu konuları açıklıkla konuştum. 

Suriye’deki gelişmelerden kaygı duyuyor musunuz?
Bir ülke ile 800 km. sınırınız ve akrabalığınız varsa o ülkede ne olup bittiği bizim için önemlidir. Suriye’nin istikrarsızlığa girmesini istemeyiz. Suriye’yi yönetenler de köklü reform ihtiyacının farkındalar. Nasıl yapılacağı noktasındalar. “Özgüvenle hareket ederseniz lehinize olur” dedim. Akdeniz’e açık hiçbir ülke kapalı rejimle devam edemez. Hepsi açık toplum olacak. Umarım kaosa müsaade etmeden bu geçiş yumuşak biçimde olur. 

Başkanlık sistemine mesafeli mi duruyorsunuz?
Türkiye’nin her şeyin tartışıldığı konuşulduğu bir ülke olması önemli. Bu da konuşulabilir, bu da tartışılabilir. Konuşulmasında yarar var. Bilim adamları konuşuyor, bilenler anlatıyor. Herkes detaylı bilerek karar veriyorsa, konuşuyorsa bu önemli. Ancak şu anda da gündemde olan bir konu değil. Soru üzerine gündeme geliyor. Herkes konuşabilir, söyleyebilir. Benim şahsi görüşüm başkanlık sistemine mesafeli … Türkiye’de demokrasiye yeni geçiş yapılıyor olsa parlamenter sistem söz konusu olmasa, belki o zaman daha uygun olabilirdi. Başkanlık çok farklı bir sistem. Yasama tamamen bağımsız. Siyasi partiler de bu günkü gibi olmayacak. 

TÜSİAD da cumhurbaşkanının yetkilerinin fazla olduğunu söyledi…
Bugünkü anayasada cumhurbaşkanının bütün görevleri bir müdahale döneminden sonra, askeri dönemden sonra, o günkü genelkurmay başkanı cumhurbaşkanı seçilince, geçiş dönemi olması nedeniyle geniş tutulmuş. Cumhurbaşkanı parlamenter sisteme göre daha geniş tutulmuş. Ben de cumhurbaşkanının yetkilerinin fazla olduğunu düşünüyorum. 

Endonezya’da demokrasi tecrübesinden sistemde askerlerin ağırlığının azalmasından söz ettiniz. 27 Nisan benzeri olaylar Türkiye’de geride kaldı diyebilir miyiz?
Hiç tereddüt yok. Onlar eski Türkiye’de idi geçmişte kaldı. Şimdi yeni Türkiye var. O veya ona benzer hiçbir şeyin tekrarlanacağına ihtimal veremem.

Erdoğan referandumla geçiş istiyor
Başbakan Tayyip Erdoğan, başkanlık sistemi istediğini birçok kez dile getirmişti. Erdoğan en son Londra’dayken Bloomberg TV’deki söyleşisinde, “Başkanlık sistemini destekliyor musunuz” sorusu üzerine “Bu tabii tartışılan bir konu. Bu bireysel olarak demokratik bir anlayış içerisinde halkımın talebi doğrultusunda benim yıllar önce belediye başkanlığım döneminde ileri sürdüğüm bir konudur. Halkın böyle bir talebe olumlu yanıt vermesi halinde böyle bir adım atılabilir” dedi. “Referanduma sunacak mısınız” sorusuna ise Erdoğan, “Sunulabilir. Şu anda hemen sunulsun diye bir şey söz konusu değil. Bu, seçim öncesinde de zaten gündemimizde değil. Seçim sonrası konuşulabilecek şeyler” yanıtını verdi. Cumhurbaşkanı Gül ise soru üzerine, başkanlık sisteminin gündemde olmadığını söylemişti. Devlet Bakanı Faruk Çelik, Erdoğan’ın görüşlerine katıldığını açıklamıştı. Çelik, Gül ile Erdoğan’ın sözlerinde çelişki olmadığını savunmuştu.

Endonezya’yla stratejik ortaklık
Cumhurbaşkanı Gül, Endonezya seyahatine büyük önem veriyor.
Türkiye gibi bölgesinde güçlü olup da dünyada söz sahibi olmak isteyen bir ülkenin ekonomisinin de güçlü olması gerektiğini ifade eden Gül, “Kalkınmasını sürdürülebilir kılacak bir ülkenin kendisinde olmayan doğal kaynakları dünyanın başka yerinde garanti etmesi lazım. Çin’in, Hindistan’ın, Kore’nin Afrika’da yaptığı gibi” dedi. Türkiye’nin sadece bir transit ülke olduğunu, petrol ve gazda geçiş ülkesi olmanın yetmeyeceğini belirten Gül, “Petrolün kokusunu alıp da üretimini yapamamak Türkiye’nin en büyük noksanı. Boru geçiyor diye övünüyoruz” dedi.
Gül, şöyle konuştu: “Türkiye ve Türk işadamları daha burayı keşfedemedi. Türk firmaları Çin’e giremiyor. Çünkü teknolojide bizden hızlılar. Ama buraya teknoloji transfer edebilirler. Savunma sanayi ile çok ilgililer. Siyasi ilişkilerimiz mükemmel. Ziyaretimin asıl amacı ekonomik. Burada stratejik ortaklığı açıklayacağız. Türkiye büyümesini devam ettirecekse daha sağlam ve az maliyetli kaynaklara ulaşması lazım. Burayı fark etmeliyiz. Yoksa yarın çok geç olur.” 

‘Nükleerde çok geciktik’
Gül nükleer santral konusunda da görüşlerini aktardı: “Nükleer enerjide çok geciktik. Finlandiya çevreye çok duyarlı bir ülke. Enerjinin yüzde 27’sini alternatif kaynaklardan karşılıyor ama şu anda altıncı nükleer reaktörü yapıyorlar. Enerji açığımız var. Petrolün yüzde 95’ini dışardan alıyoruz. Dökme suyla değirmen dönmez, bunu düşünmek lazım.”


Radikal