AB Komisyonu 2013 Türkiye İlerleme Raporu'nu kabul etti. Raporda Türkiye'ye siyasi eleştiri yapılmazken, Kıbrıs sorununa çözüm bulunması çağrısı yapıldı. Raporda, Gezi olaylarından herkesin ders çıkarması gerektiği belirtildi.


BAĞIŞ: BAYRAMDAN SONRA...
Raporun yayınlanmasından önce bir açıklama yapan Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, “Avrupa Birliği bugün ilerleme raporunu yayınlayacak. Israrımıza rağmen bizim bayramımızda yayınladığı için ben bayram sonrasına kadar raporla ilgili yorum yapmama kararı aldım” demişti.

GEZİ OLAYLARI
Gezi Parkı olaylarına da değinilen raporda, İstanbul'un merkezindeki bir projeye karşı başlayan protesto olaylarının daha geniş taleplerle farklı şehirlere yayıldığı ve protestocular arasında "az da olsa şiddete başvuranların" görüldüğü anlatıldı.

Belgede, "Türkiye'de büyüyen ve aktif bir sivil toplum var. Mayıs-haziran döneminde İstanbul'da ve diğer şehirlerdeki Gezi Parkı protestoları aktif ve canlı vatandaşlık olgusunun ortaya çıkışını gösterdi" tespitine yer verildi.

AB, güvenlik birimlerinin olaylar sırasında aşırı güç kullandığını belirtirken, insan hakları ihlalleri iddialarıyla ilgili olarak görevden uzaklaştırma ve idari soruşturma uygulamalarının devreye sokulduğunun altını çizdi.

“GENEL OLARAK UZLAŞMAZ TUTUM BENİMSENDİ”
Avrupa Komisyonu, raporunda hükümet için “Hükümet, demokratikleşme ve siyasi reformlara olan taahhüdüne genel olarak bağlı kalmayı sürdürdü” dedikten sonra “kilit” Bakanların AB entegrasyonuna yönelik politikaları koordine ettikleri Reform İzleme Grubu’nun iki defa toplandığına işaret ettikten sonra şu sitemde bulunuyor: “Ancak, ayrıştırıcı siyasi iklim hakim olmaya devam etti. Hükümet, özellikle Mayıs sonunda ve Haziran başlarındaki protestoların sırasında vatandaşlara, sivil toplum örgütlerine ve şirketlere yönelik kutuplaştırıcı bir ton dahil, genel olarak uzlaşmaz bir tutum benimsendi.”

CUMHURBAŞKANI GÜL: “UZLAŞICI ROLÜNÜ KORUDU”
Raporun Cumhurbaşkanı Gül’ün yaklaşımını değerlendirildiği bölümünde “Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin siyasi yelpaze ve toplumda uzlaşıcı rolünü korudu, barışçıl toplantı ve muhalif olma hakkını savunduğu Mayıs ve Haziran aylarındaki gösteriler sırasında dahil, kutuplaşmaya karşı uyardı” ifadeleri kullanıyor. Raporda Gül ile ilgili şu görüşler de dile getiriliyor:
“Aynı zamanda Türkiye’nin AB’ye katılım perspektifi doğrultusunda siyasi reformların yapılması gereğini vurgulamayı sürdürdü.

Cumhurbaşkanı ayrıca, ülkenin Güneydoğusunda terör ve şiddete son vermeyi amaçlayan barış sürecine aktif destek verdi ve sürecin nihai hedefi, Türkiye’nin demokratik standartlarını yükselmek olarak tanımladı.”

Raporda ayrıca, Türk hükümetinin “kilit politikalar ve yasalar” benimsenirken “yeterli konsültasyonlarda bulunmadığı” savunuluyor ve bunun örneği olarak “Büyükşehirler Yasası”, içki satışını sınırlandıran yasaya dikkat çekiliyor. “Yoğun konsültasyonlar”ın yapıldığı Yabancılar Yasası ise bir “istisna” olarak gösteriliyor.

ANAYASA, YASAMA: “KAPSAYICI YAKLAŞIM LAZIM”
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yeni Anayasa ile ilgili yaptığı çalışmalara değinilirken 60’ya yakın madde konusunda mutakabat sağlandığı vurgulandıktan sonra “Komisyon’da yapılan görüşmelere veya yapılan sunumlara ilişkin tutanaklar yayınlanmadı. Komisyon, Venedik Komisyonu’na henüz danışmadı” deniliyor.
Üzerinde henüz uzlaşılmayan konuların da sıralandığı raporda TBMM’nin iç tüzük reformuna ilişkin çalışmalar da “olumlu” olarak niteleniyor. Buna karşın yasama konusunda “daha kapsayıcı bir yaklaşım” gereği vurgulanıyor ve “Seçim ve siyasi partiler ile ilgili hukuki çerçeve, Avrupa standartlara uyumlu hale getirilmeli” deniliyor.

KIBRIS ÇAĞRISI
Son taslakta Avrupa Komisyonu, Türkiye'nin Kıbrıs sorunun çözümü için sergilemiş olduğu tutumundan memnuniyetini dile getirmişti.

2013 Türkiye İlerleme Raporu'nda ise, Türkiye'ye Kıbrıs sorununa mutlaka çözüm getirmesi yönünde çağrı var.

Demokratikleşme paketi ve yargı reformu, olumlu bir şekilde rapora yansıdı. Raporda Mor Gabriel manastırının arazisinin iadesi ve seçim yasasında yüzde 10 barajının gözden geçirilmesi gibi unsurların "memnuniyet verici" olduğu belirtildi.

Demokratikleşme paketinin olumlu karşılandığı raporda, buna karşın Türkiye’deki adalet sistemine yönelik ciddi eleştiriler de yer aldı.

"Hükümetin daha fazla demokratikleşme ve siyasi reformlara yönelik taahhüdünü koruduğu" mesajının verildiği raporda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 30 Eylül'de açıkladığı demokratikleşme paketine atıf yapıldı. Paketin içeriğine detaylı şekilde yer verilen belgede, "demokratikleşme paketinin Avrupa standartları göz önünde bulundurularak uygulanmasının kilit önem arz ettiği" vurgulandı.

Yargı reformu paketlerine geniş yer ayrılan raporda, üçüncü ve dördüncü yargı paketlerinin Avrupa standartlarıyla uyumlu uygulanması halinde Türkiye'deki ifade özgürlüğüne olumlu katkıda bulunacağı belirtildi.

Raporda, Türkiye'ye "parlamento-sivil toplum" ve "hükümet-sivil toplum" ilişkilerini sistematik, kalıcı ve yapısal danışma mekanizmalarıyla geliştirmesi tavsiye edildi.

AB'nin önem verdiği konular arasında yer alan sivil-asker ilişkileri bu yılki raporda da yer aldı. Sivillerin güvenlik birimleri üzerindeki kontrolünün daha sağlamlaştığının belirtildiği belgede, Genelkurmay Başkanı'nın görev alanına girmeyen siyasi konularda baskı uygulamaya çalışmaktan kaçındığına işaret edildi.

Yeni anayasa hazırlama çalışmalarının sürdüğü ancak uzlaşıya varılan madde sayısının 60'la sınırlı kaldığına dikkat çeken AB, kuvvetler ayrılığı, etnik referans içermeyen vatandaşlık tanımı gibi önemli siyasi konularda uzlaşı sağlanamamış olmasını not ediyor. AB, anayasa hazırlık sürecinde netlik ve şeffaflık eksikliği olduğu yönündeki görüşünü de metne yansıttı.
     
"ÇÖZÜM SÜRECİ"
Çözüm sürecine de değinilen raporda, "hükümetin terörü durdurma ve ülkeyi terk eden PKK üyelerine güvenli geçiş sağlama konusunda kararlı hareket ettiği" belirtiliyor.

Belgede, "Hükümetin barış süreci inisiyatifi dönüm noktası oldu ve Kürt aktörlerin güçlü katılımı sağlandı. Güneydoğu'nun ekonomik ve sosyal kalkınmasını kolaylaştıracağı umudu paralelinde Kürt meselesi ve çözüm yöntemleri genişçe tartışıldı" ifadesi kullanıldı.

İFADE VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
İfade ve basın özgürlüğü alanındaki gelişmeler bu yıl da İlerleme Raporu'nda eleştirilen unsurlar arasında yer aldı. Eleştirel gazeteciler aleyhine devlet yetkililerince açılan davaların ve farklı sektörlerde yoğunlaştıkları için bilginin serbest dolaşımının çok ötesinde çıkarları olan medya sahiplerinin yaygın otosansüre neden olduğu ifade edildi.

ERGENEKON DAVASI: “SİYASİ İNTİKAN İDDİALARIYLA LEKELENDİ”
Çok az sayıda iddianamenin mahkemelerce reddedilmesi olgusuna da vurgu yapıldığı raporda yargı sistemine ilişkin eleştirilerin, KCK ve Ergenekon gibi “yüksek profili” davalar için de geçerli olduğu savunuluyor.

Bunun ardından Ergenekon davası üzerinde duran Komisyon, ilgili İstanbul mahkemesinin müebbetler dahil sanıklara verilen cezalara dikkat çekildikten sonra şu değerlendirmelerde bulunuyor:

“Mahkeme kararı, demokratik biçimde seçilmiş hükümetlere zarar vermeyi amaçlayan bir suç örgütünün varlığını kabul ediyor. Daha önce dile getirilen Türk yargı sisteminin kusurları, kararın Türk toplumunun tüm kesimlerince kabul edilmesini baltaladı ve siyasi intikan iddiaları ile lekeledi.”

“BİRÇOK GAZETECİ, ÖĞRENCİ HALA CEZAEVİNDE”
Raporun yargı sistemine ilişkin bölümünde de “birçok gazeteci, akademisyen, öğrenci ve insan hakları savunucusu TCK’nın 314. maddesi dahil olmak üzere haklarında getirilen suçlamalar nedeniyle cezaevinde kalmayı sürdürdü” deniliyor.

Muhalefetin TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun Uludere olayına ilişkin raporuna itiraz ettiğine dikkat çekilirken raporda “34 sivilin ölümünden sorumlu olanları saptanmadığı” kaydediliyor.

ALEVİLER: “SOMUT ADIM YOK”
Avrupa Komisyonu, azınlık hakları, Alevilerin karşılaştığı sorunlar, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmaması ve Kıbrıs sorunu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısı adalet sistemindeki aksaklıklar gibi konularda da daha önceki belgelerde yer alan tespit ve eleştirilerini büyük ölçüde korudu.

Avrupa Komisyonu, 2009 yılında başlatılan “Alevi Açılımı” konusunda “somut adımların atılmadığı”nı düşünüyor. Cemevlerinin ibadet yeri olarak tanınmadığına, Diyanet İşleri Başkanlığının benimsendiği, “cami tek ibadet yeri” görüşünün üst düzey yetkililerin tekrarlandığını ve mahkemelerde dile getidildiğini kaydeden Komisyon, “Alevilerin algısı, memuriyet ve eğitim sistemi dahil kendilerine ayrımcılık yapıldığı yönünde” diye yazıyor.

 "TÜRKİYE STRATEJİK ORTAK” VURGUSU
Avrupa Komisyonu tarafından İlerleme Raporu'yla açıklanan Strateji Belgesi'nde de dış politika alanında Türkiye'yle sürmekte olan işbirliği ve diyaloğun önemine vurgu yapılıyor.

Türkiye'nin, enerji güvenliği açısından da olmak üzere stratejik bir konuma sahip olduğu ve önemli bir bölgesel rol oynadığı ifade edilen belgede, "Türkiye aday ülke ve AB için stratejik bir ortak. Türkiye geniş ve dinamik ekonomisiyle AB'nin önemli bir ticaret ortağı ve gümrük birliği sayesinde AB'nin rekabet edebilirliğinin değerli bir tamamlayıcısı" deniliyor.

Belgede, AB-Türkiye ilişkilerinin potansiyelini tam anlamıyla kullanmanın en iyi yolunun aktif ve inanılır bir katılım müzakeresi çerçevesinde mümkün olduğu kaydediliyor.

Katılım müzakerelerinin yeniden ivme kazanmaya ihtiyaç duyduğu ve bu çerçevede bölgesel politikalarla ilgili 22 numaralı başlığın açılmasının üç yıllık durgunluğun ardından önemli bir adımı temsil ettiği vurgulanıyor.

Siyasi iklimdeki kutuplaşmaya ve uzlaşı eksikliğine dikkat çekilen belgede, Türkiye'nin AB'yle ilişkilerinde öncelikli konuların başında yer alan vize muafiyeti konusuna da değiniliyor.

Belgede, ilişkilere yeni bir ivme kazandırabilecek ve her iki taraf için da somut yarar sağlayabilecek vize liberalizasyonunun ilk adımlarının geri kabul anlaşmasının imzalanması ve eşzamanlı olarak vize diyaloğuna başlanması olduğu belirtiliyor.

SURİYE KRİZİ
Dış politikada Türkiye'nin özellikle geniş komşuluk alanında önemli bir rol oynadığının altının çizildiği belgede, "Daha birleşik bir muhalefet oluşturulmasını destekleyerek ve ülkelerinden kaçan Suriyelilere yaşamsal insani destek sağlayarak Suriye konusunda özellikle önemli bir rol oynadı" denildi.

Türkiye'nin işleyen piyasa ekonomisi olduğunun kaydedildiği belgede, AB müktesebatına uyum bağlamında iyi ilerleme sağlanan alanlar malların serbest dolaşımı, mali hizmetler, enerji, bölgesel politikalar, bilim ve araştırma ile eğitim ve kültür olarak sıralanıyor.