İSTANBUL - FİLİZ KINIK

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, kapatılan Kimse Yok Mu Derneğine yönelik yürütülen soruşturma kapsamında itirafçı olan şüpheli, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi ve yetkililerinin, Pensilvanya'da yaşayan terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'e farklı bilgiler aktardığını savundu.

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü, Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosunca, kapatılan Kimse Yok Mu Derneğine yönelik soruşturma kapsamında, etkin pişmanlık yasası hükümlerinden yararlanarak itirafçı olan şüpheli M.D, örgütün Türkiye yapılanmasının Pensilvanya'ya bilgi aktarımına ilişkin beyanda bulundu.

Örgüte 1993'te girdiğini anlatan M.D, "Biz o dönemde cemaate ısındırılmaya çalışılan grup olarak görülüyorduk. Yaklaşık bir yıl sadece dini içerikli sohbetler yapılır, kimseden maddi talepte bulunmazlardı. İyice ısındırdıktan sonra gazete aboneliğinden başlayarak, maddi talepler sırasıyla gelirdi." dedi.

Toplantılarda örgüte iyice ısınan kişilere, kendilerinin yanında başkalarından da yardım toplamasının istendiğini anlatan M.D, bu süreçte Fetullah Gülen'in Altunizade'de olduğunu ve kendisiyle hiç görüşmediğini, çünkü herkesin onunla görüşemediğini aktardı.

"Kimsenin hesap verdiğini görmedim"

Şüpheli M.D, hem sohbet hem de mütevelli toplantılarına katıldığını ifade ederek, "Toplantılarda mizacım gereği soru soran ve sorgulayan birisi olduğum için hem cemaatin müntesibi heyettekiler, hem de bölgenin sorumlu imamı tarafından sürekli sohbet ve mütevelli grubum değiştirildi. Çünkü bu yapı asla soru soran ve sorgulayan kişiyi kabul etmezdi. Sorumlu imamın tüm talimatları emme basma tulumba gibi mutlak itaatle kabul edilirdi." bilgisini verdi.

Bölgenin ekonomik ihtiyaçlarının belirlendiği mali heyet toplantısına iki kez davet edildiğini belirten M.D, şunları kaydetti:

"Orada ekran görüntüsüyle bölgenin ekonomik durumu toplantıdakilere aktarılırdı. Mutlak itaat kuralı burada da geçerliydi. Ben orada da soru sorunca iyi karşılanmadım. Bu toplantılarda mali olarak toplanan himmet ve burs paralarının nereye, kimlere ve nasıl harcandığı kesinlikle anlatılmaz, sadece ihtiyaçlar ile toplanan paralar karşılaştırılır, ihtiyaç duyulan para miktarı belirlenir. Mali heyette belirlenen ihtiyaçlar mütevelli gruplarına götürülerek eksiklikler tamamlanmaya çalışılırdı. Yani mali heyet toplantısında bir hesap verme durumu söz konusu değildir. 20 yılı aşkın sürede örgüt içerisinde kimsenin hesap verdiğini görmedim. Ben de mali heyet toplantısının ikisine katıldığımda sorular sorduğum için bir daha beni çağırmadılar. Bu şekilde kısır döngüde cemaat içerisindeki hayatım devam etti. Zaten cemaate dahil olup da Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisine abone olmamak mümkün değildir. Ben de her ikisine aboneydim. 2012'de dergi, 2014'te de gazete aboneliğini bıraktım."

Gülen, kolej açılmasına sıcak bakmamış

Bu olaylar devam ederken 2013'te hükümet ile örgüt arasında dershaneler krizinin patlak verdiğini hatırlatan şüpheli M.D, şu beyanlarda bulundu:

"Bu kriz, sohbet ve mütevelli toplantılarında gündem konusu yapılmazdı. Soru sorduğumuzda ise kaçamak olarak cemaatin haklılığı ve hükümetin haksızlığı üzerinde anlatımda bulunurlardı. Bu süreçte dikkatimi çeken bir şey oldu. Özellikle 2012'de ve kısmen 2013'te bu örgüt yoğun bir şekilde kolej açmaya başladı. Yalnız bu konuda tabana aydınlatıcı bilgi verilmiyordu. Konuştuğum kişiler bu dönemde Fetullah Gülen'in kolej açılmasına sıcak bakmadığını, bunun yerine etüt merkezleri kurularak tabana yayılmasını istediğini duymuştum. Fakat Türkiye'deki örgütün önemli ve yetkili kişileri para kaynakları olan dershanelerin kapatılacağını bildikleri için para ve insan kaynağı olarak fazla miktarda kolej açmayı uygun görmüşlerdi.

Hatta kolej konusundaki görüşünün değişmesi için örgüt lideri Fetullah Gülen'e ekiplerin gittiği konuşuluyordu. Yine o dönemde edindiğim bilgilere göre Türkiye'deki örgütün etkilileri ve yetkilileri Pensilvanya'daki örgüt liderine 'Sadece dershaneler kapatılacak.' denildiğinde fazla tepkisi olmayacağı için 'Hükümet cemaate ait dershaneleri, yurtları ve evleri kapatacak.' diye bilgi veriyormuş. Zaten halka da bu şekilde bilgi vererek algı oluşturmaya çalışıyorlardı."

"Dershaneler kapanmasın diye tweet atacağız"

Şüpheli M.D, bu olaylar sırasında bir sorumlu imamın Twitter'da "Hoca efendiden talimat geldi. Dershaneler kapanmasın diye tweet atacağız." diyerek kendisinden destek istediğini belirterek, "Ben de bunun tweetle ne alakası olduğunu sordum. Kendisi bana 'Meselenin dershaneler konusu olmadığını, hükümetin daha sonra yurt, ev ve cemaatin tüm kollarını kapatarak, cemaate savaş açacağını, bu savaşa karşılık vereceklerini' söyledi. Tweet atmaya karşı çıktım. Sonraki toplantıda terörist başı Gülen'in 'Bizim tweetle falan işimiz olmaz, dershaneler kapatılıyorsa etüt merkezi açın, kolejler kapatılıyorsa üniversiteler açın' mahiyetinde sohbetini dinlettirdiler. Fakat 17-25 Aralık olayından sonra bu sohbet kaydını hiçbir yerde bulamadım." diye konuştu.

Sohbet ve mütevelli gruplarının diğer terör örgütlerindeki gibi hücre yapılanması şeklinde olduğunu anlatan şüpheli, "Bir hücre diğer hücreyi tanımaz daha doğrusu tanımaması gerekir. Hatta kendi bölgeniz dışında başka bölgeden birisi yurt içinde ya da yurt dışında insanlığa hayırlı bir iş yapsa, siz de ona yardım etseniz bu örgüt içerisinde hoş karşılanmazdı. Çünkü bu örgütün sorumlu imamlarının tek bir amaçları vardır. O da bölgeden amaç olarak belirlenen Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisi aboneliklerinin yükseltilmesi, himmet ve burs miktarı ile kurban sayısının artırılmasıdır. Mütevelli grubundaki insanların dini ve sosyal bilgilerinin yükseltilmesi kesinlikle bir amaç değildir." ifadelerini kullandı.

Mütevelli heyetindeki kişilere durumlarına göre çok sayıda Zaman gazetesine abone olmaları ya da abone bulmalarının istendiğini aktaran M.D, buradaki amacın gazete ya da derginin okunması değil, tirajının yüksek gösterilmesi olduğunu anlattı.

Şüpheli M.D, örgütün içinde olduğu süreçte 6-7 kez örgütün faaliyetleri çerçevesinde yurt dışı gezisi yaptıklarını belirterek, "Bu gezilerde amaç örgütün yurt dışındaki faaliyetleri ve kurumları hakkında insanları heveslendirmek olduğunu anladım. Bu gezilerde turistik yerler gezdirildiği gibi genel olarak kendi kurumları, okul ve yurtları gezdirilerek bir nevi propaganda yapıyorlardı." bilgisini verdi.

"Hocaefendiye soruyu, almak istediğimiz cevaba göre sorarız"

Kimse Yok Mu Derneği'nde hayır işi olduğunu düşündüğü için görev aldığını ve 2010 yılı Mayıs ayında yapılan genel kurulda yönetim kuruluna seçildiğini belirten şüpheli, "Yönetim kurulu başkanı M.Ö'ydü. M.Ö, Pensilvanya'ya yakın birisiydi. Mustafa Özcan grubu istediklerini buna yaptıramıyorlardı. Çünkü çoğu zaman Pensilvanya ve Mustafa Özcan grubu farklı istikametlerde kararlar verebiliyorlardı. 2011 yılı Mayıs ayında yapılan genel kurulda Kazakistan imamı olan Ü.Ö, yönetim kurulu başkanı seçildi. Ü.Ö. ise Mustafa Özcan grubuna daha yakındı." diye konuştu.

Şüpheli M.D, 2011'de Somali özelinde Afrika için Samanyolu TV'de canlı yayında büyük bir yardım kampanyası başlatıldığını ifade ederek, "Yanlış hatırlamıyorsam 67 milyon lira para toplandı. M.Ö. grubu özellikle Afrika imamı A.K. ile Ü.Ö'yü de yanlarına alarak Afrika'da 4 ya da 5 bölgeye külliye yapılmasını, hatta bu külliyenin içerisinde okul da bulunmasını söyledi. Bunun doğru olmadığını, yardımın amacına aykırı olduğunu, yardım paraları ile yapılan tesislerde paralı hizmet verilmesinin kesinlikle yanlış olduğunu söyledik." ifadesini kullandı.

Örgüt üyeleri ve temsilcilerinin 2014 yılı başlarında da Bank Asya'yı kurtarmak için para yatırması teklifini kabul etmediğini, örgüt lideri Gülen'in talimatından haberi olmasına rağmen uymadığını savunan şüpheli M.D, şöyle devam etti:

"Örgütün Türkiye yapılanması ile Pensilvanya, benim edindiğim bilgi ve kanaate göre farklı düşünce ve saiklere sahiptir. Bir örgüt yöneticisinin ABD'den döndükten sonra özel bir sohbet sırasında 'Biz hocaefendiye soruyu almak istediğimiz cevaba göre sorarız.' dediğini biliyorum. Dolayısıyla örgüt üyesi ve yetkililerinin Pensilvanya'ya farklı bilgiler aktardığına da kanaat getirmiş durumdayım."

Kaynak: AA