GAZİANTEP - Adsız Günebakan

Gaziantep'te Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) Kürtleri etkilemek için kurduğu Dünya TV'ye yönelik soruşturmada, tanık olarak ifade veren eski çalışanlardan F.Ç, örgütün medya yapılanması ve PKK ile olan ilişkileri hakkında önemli bilgiler paylaştı.

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ'ye bağlı Kürtçe yayın yapan Dünya TV'nin eski genel müdürü firari sanık Remzi Ketenci ile yönetim kurulu üyesi tutuksuz sanık İbrahim Ö. hakkında yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame 7. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

Dava dosyasında, tanık olarak ifadesi yer alan televizyon kanalının eski çalışanlarından F.Ç'nin verdiği bilgiler, FETÖ ile terör örgütü PKK arasındaki bağlantıyı bir kez daha ortaya koydu.

Tanık F.Ç, örgütle dershanede tanıştığını ve Şanlıurfa'da üniversitede radyo televizyon bölümünde okuduğu sırada da örgüt evinde kaldığını belirtti.

Örgüt evinde kaldığı sürede her akşam toplantı düzenlendiğini kaydeden F.Ç, "Toplantılarda Fetullah Gülen'e ait vaaz kasetleri izlettirilir, kitapları okunur. Kitabı olmayanlara almaları konusunda baskı yapılırdı. Hiçbir öğrenci doğruyu düşünmesi için yalnız bırakılmazdı, muhakkak yanında biri olur ve Fetullah Gülen'le ilgili bilgiler anlatılır, otokontrol sistemiyle bu yapının fikirleri doğrultusunda düşünmesi, hareket etmesi sağlanırdı. Hatta Fetullah Gülen'in Peygamber Efendimizi rüyasında gördüğü ve kendisine 'bu dünyadaki temsilcisi/kardeşi olduğunu' söylediği anlatılır, söylemlerinin sünnet gibi kabul edilmesi ve yerine getirilmesi istenirdi." ifadelerini kullandı.

Üniversiteden mezun olduktan sonra Zaman gazetesi, Cihan Haber Ajansı gibi FETÖ'nün medya kurumlarında muhabir, kameraman ve reklamcı olarak çalıştığını anlatan F.Ç, uzun bir süre maaş almadan ve sigortasız çalıştırıldığını öne sürdü.

F.Ç, gazete abonelikleri ve reklamlar için topladıkları paralara karşılık makbuz vermediklerini vurgulayarak, "Bazı büyük şirket sahipleri, cemaate ait yayın organlarından geldiğimiz için abonelik olsun ya da olmasın hamiline kesilmiş çekler vererek, bu yayın organlarına bariz şekilde destek veriyorlardı. Bazen de yüklü miktarda nakip para veriyorlardı. Ben de aldığım para ve çekleri H.A'ya (Zaman gazetesi Şanlıurfa yetkilisi) elden teslim ediyordum." bilgisini verdi.

Gaziantep'e 2010 yılında geldiğini ve TRT Şeş'e paralel kurulan Dünya TV'de Remzi Ketenci'nin sekreteri olarak işe başladığını dile getiren F.Ç, şunları anlattı:

"Remzi Ketenci ve mali sorumlu İ.B, Gaziantepli iş adamlarıyla sürekli irtibat halindeydiler ve televizyonun kuruluşuyla ilgili giderleri iş adamlarından temin etmeye çalışıyorlardı. Büyük firmalar da Dünya TV'nin kuruluş aşamasında maddi ve manevi destek verdiler. Çoğu kez hamiline yazılı çek ve nakit para verdiler. Bunların karşılığında da hem televizyonun yönetim kurulunda görev aldılar hem de Samanyolu TV'de firmalarıyla ilgili özel haberler yapılarak reklamları yapıldı. Bu iş adamlarının maddi destekleriyle Dünya TV 2010 yılı mayıs ayında faaliyete geçti."

İŞKUR'dan destek almış, maaş vermemişler

Dünya TV'de maaş almadan ve sigortasız çalıştıklarına dikkati çeken F.Ç, şunları kaydetti:

"İşe başladıktan sonra Remzi Ketenci, ben ve benim gibi çalışan 48 arkadaşa, 'İŞKUR'dan proje karşılığı ücret alacağız. Bunu cemaatimiz için, televizyonun giderleri için kullanacağız. Üç ay daha maaş istemeyin, sonra hem maaşınızı hem de sigortanızı yapacağız.' demesi üzerine, yıllardır bu yapıya ait iş yerlerinde sigortasız ve ücretsiz çalıştığımdan, sonunda düzgün bir işim ve gelirim olacak diye tamam dedim. Benimle birlikte tüm arkadaşlara değişik belgeler okutulmadan imzalatıldı. İŞKUR'dan gelen paralar muhasebeci İ.N'nin hesabına aktarılmaya başlandı. Bir süre sonra Remzi Ketenci ile muhasebecinin gelirleri belli olduğu halde, gelirlerinden daha yüksek harcama yapmaya, lüks ev ve araçlar almaya başladılar. Hatta Dünya TV'deki diğer müdürlerin de yaşam tarzları belirttiğim şekilde değişti. Bunu İŞKUR'dan alınan paralardan ve iş adamlarından aktarılan paralardan yaptıklarını düşündük.”

F.Ç, bu dönemde katıldığı örgüt toplantılarında, verilecek himmet miktarlarının kura ile belirlendiğini ifade ederek, kendisine de bin 500 lira himmet çıkmasına rağmen geliri az olduğu için 500 lira ödediğini bildirdi.

Bir dönem yaşanan maddi sıkıntı dolayısıyla Dünya TV'nin yönetimi ve muhasebesinin Samanyolu TV'ye devredildiğini belirten F.Ç, "Bundan sonra Gaziantep ve 22 il sorumlusu olan Mehmet Kocatürk kendisine bağlı olan tüm bölgelere Dünya TV için bütçe oluşturmaları ve toplanan himmet paralarının aylık olarak gönderilmesi talimatı verdi. Bunun üzerine çok yüksek miktarlarda paralar yine muhasebeci İ.N'nin hesabına aktarılmaya başlandı. Dünya TV'yi iş adamlarına hoş göstermek için diğer illerden televizyona geziler düzenliyor, insanların gözlerini boyuyorlardı." şeklindeki bilgileri verdi.

"İnternet Andıcı" sitelerini taklit etmişler

F.Ç, televizyona devlet desteğiyle canlı yayın aracı alındığını vurgulayarak, kazanılan paraların televizyonun genel müdürü ve muhasebecisi tarafından keyfi kullanıldığına işaret etti.

Örgütün, o dönem Star gazetesi başyazarı olan Mehmet Altan'ı iş adamlarına konferans vermesi için Gaziantep'e getirdiğini kaydeden F.Ç, "Konferansta Mehmet Altan'a ben eşlik ettim. Samimi bir ortamda Başbakan ile arasının nasıl olduğunu sordum. Bana 'Bize uysa, akıllı olsa çok iş yapacağız ama akıllı olmuyor.' dedi. Ben de kendi kendime bir Başbakan köşe yazarından emir mi alacak diye düşündüm. Sonrasında bunun da Fetullah Gülen örgütünün bir oyunu olduğunu anlamış oldum." ifadelerine yer verdi.

F.Ç, örgütün 2010'da sözde bölge imamı Mehmet Kocatürk'ün emriyle 20 ilde "İnternet Andıcı" sitelerine benzer siteler kurarak kamuoyunu yönlendirdikleri bilgisini paylaşarak, siteleri kuran ve yöneten İ.Y'nin daha sonra Dünya TV'de işe alındığını anlattı.

Bu sitelerde yayımlanan gizli bilgilerin devlet içindeki örgüt mensuplarından sağlandığına dikkati çeken F.Ç, "Bu tür yayınlar hükümeti zor durumda bırakıyordu. Amaç da zaten buydu. Ancak yayınların paralel bir düşünceyle yapılmadığı farklı kesimlerce yapıldığı hissi verilmesi sağlanarak, cemaat ile bağı hissettirilmiyordu." değerlendirmesinde bulundu.

"PKK yöneticilerini övücü nitelikte haberler yaptık"

Terör örgütü PKK yanlısı haberler yaptıklarını dile getiren F.Ç, şöyle devam etti:

"Mart 2013'te Remzi Ketenci, beni ve kameraman N.K'yi yanına çağırarak, canlı yayın aracıyla Almanya, Norveç, Danimarka, Fransa, Hollanda, Belçika ve İsveç'e gitmemizi istedi. Bu ülkelerde Türkiye'den kaçmış, aranan PKK yöneticileriyle görüşmemizi istedi. 'Sözde baskı görmüş Kürtler adına yayınlar yapın, onları dinleyin, dertleriyle ilgileniyormuş gibi yaparak orada yaşayan PKK sempatizanlarına şirin gözükün.' diye talimat verdi. Biz de bu ülkelere giderek, Türkiye tarafından kırmızı bültenle arandığını öğrendiğim, PKK yöneticisi olduğunu söyleyen birçok kişiyi övücü nitelikte haberler yaptık. Hatta Almanya'da Kürtçe 'Riburu' isimli programda PKK'nın sözde eski komutanlarından birini ince ruhlu, sanatçı ruhlu biriymiş gibi gösterecek röportaj yaptık."

F.Ç, 17-25 Aralık sürecinde Dünya TV'nin kapandığını, kendisinin de İstanbul'da Samanyolu TV'de çalışmaya başladığını anlatarak, "Hidayet Karaca'nın tutuklanmasıyla cemaat yayın organları adliye önlerinde görev yapmaya başladı. İdareciler bize, 'Polise güler yüzlü olun ancak onları zor durumda bırakacak yayınlar yapın. Halkın gözüne iyi gözükerek polisi kışkırtın ve size zarar vermesini sağlayın.' diyerek personeli devletle karşı karşıya getirmek istediler. Hatta özel servislerle cemaat yandaşı vatandaşları adliye önüne getirerek devleti sıkıntıya sokacak hoş olmayan görüntüler sergilediler." şeklindeki bilgileri paylaştı.

Kaynak: AA