İSTANBUL - Nuran Erkul Kaya

Garanti Bankası Proje ve Satınalma Finansmanı Birim Müdürü Emre Hatem, enerjide yatırım ve finansman açısından orta vadede yeni bir fırsat penceresi bulunduğunu belirterek, "Elektrik üretim yatırımlarında 2002-2017 yıllarında toplam 55 milyar dolar kredi kullanıldı, bunun 22 milyar doları Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) dışı projelere verildi. YEKDEM dışı projelerde geri ödenmesinde problem yaşanan yaklaşık 12 milyar dolarlık kredide şu an yeniden yapılandırma var ancak enerji sektörü 2021-2022 gibi büyük yatırımlar için yeniden sinyal vermeye başlayacak." dedi.

Hatem, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, son 5 yılda enerji sektöründe talep öngörüldüğü kadar hızlı artmadığı için arz fazlası oluştuğunu ve bunun da piyasadaki elektrik fiyatlarının düşmesinde etkili olduğunu söyledi.

Enerjide fiyatları belirleyen unsurlardan en önemlisinin maliyet olduğunu anımsatan Hatem, petrol fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak maliyetlerin de ciddi şekilde düştüğünü ifade etti.

Şu anda, YEKDEM dışında kalan enerji projelerinde kredilerin geri dönüşünde bazı sıkıntılar yaşandığını aktaran Hatem, şöyle konuştu:

"Elektrik üretiminde 2002-2017 yıllarında yapılan 80 milyar dolarlık yatırım için 46 milyar doları Türk, 9 milyar doları yabancı bankalardan olmak üzere toplam 55 milyar dolar kredi kullanıldı. Bunun 22 milyar dolarının çoğu doğalgaz, yerli ve ithal kömür santrallerini kapsayan YEKDEM dışı projelere verildi. Bu 22 milyar doların bakiyesi şu anda 18 milyar dolara düştü. Kalan 18 milyar dolarlık kredinin çoğunluğunun geri ödenmesinde bazı problemler yaşanıyor. YEKDEM dışı projelerde geri ödenmesinde problem yaşanan yaklaşık 12 milyar dolarlık kredide şu an yeniden yapılandırma var. İyi ki YEKDEM yasalaşmış çünkü o sayede özellikle rüzgar ve hidroelektrik projeleri yapılabildi. 55 milyar dolarlık kredinin de yüzde 60'ını YEKDEM projeleri oluşturuyor ve bu projelerin geri ödemelerinde hiçbir sorun yok. Çünkü fiyat garantisi var. Bu açıdan YEKDEM Türkiye için çok doğru bir mekanizma oldu. Bundan sonra Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ile devam edecek."

"YEKDEM tüketicinin faturasını düşürdü"

Hatem, kendi geliştirdikleri Elektrik Fiyatları Projeksiyon Modeli üzerinden yaptıkları hesaplamada, YEKDEM olmasaydı maliyetlerin ciddi şekilde artacağını gördüklerini de dile getirdi.

Geçen yıl YEKDEM'e giren projeler için tüketicinin megavatsaat başına ortalama 7,8 dolar/cent ödediğini, fakat elektriğin piyasa fiyatının 4,5 dolar/cent seviyesinde olduğunu anımsatan Hatem, şöyle devam etti:

"Aradaki farkı geçen yılki tüketimle çarptığımızda tüketici 2,5 milyar dolarlık bir fatura ödedi. Bu, tüketiciden YEKDEM projelerine aktarılan bir fon transferi gibi oldu. Eğer YEKDEM olmasaydı bankalar bu projeleri finanse edemeyecekti ve bu yatırımlar yapılamayacaktı. Bunların yerine doğalgaz, belki de ithal kömür yatırımları yapılacak ve dolayısıyla daha pahalıya elektrik üretilecekti. YEKDEM projelerini sistemden çıkarıp onların yerine bu doğalgaz, ithal kömür gibi projeleri sisteme koymuş olsaydık önümüzdeki 10 yıllık dönemde tüketicinin faturası ortalama yıllık 3 milyar dolar artacaktı. Yani aslında YEKDEM tüketicinin faturasını düşürdü. Aynı zamanda, yenilenebilir yerine doğalgaz yapacaktık ve doğalgazı ithal edecektik. Bunun için de yıllık 2,5 milyar dolar da ithalata ödeyecektik. O yüzden, YEKDEM Türkiye ekonomisine çok ciddi katkı sağladı, tüketiciye de aynı şekilde. Bundan sonra revize edilerek devam ettirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun revizesi de YEKA gibi ihale edilmesi olur, ama fiyatların eksiye düşmesine engel olunması için ihale katılımcılarına 'elektriğini kaçtan satarsın?' sorusu sorulmalı çünkü kimse elektriğini eksi fiyattan satmak istediğini beyan etmez."

"Yılda 2-3 bin megavat devreye girer"

Hatem, YEKA ile gelecek dönemde yılda 2-3 bin megavatlık bir kurulu gücün devreye girebileceğini öngördüklerini belirterek, "Yani, gelecek 10 yılda 20-30 bin megavatlık bir kapasite girebilir ama bunun neredeyse tamamı YEKA projeleri olacak. Son yapılan YEKA ihalesindeki fiyat bizi çok umutlandırdı. YEKA'lardan yeni kapasite devreye girdikçe, hem tüketici hem de üretici için fiyatlar aşağı gelecek. Yani, tüketici artık yenilenebilir enerji projelerini sübvanse etmiyor. O yüzden bundan sonra da bu YEKA stratejisinin devam etmesi hem bizim enerji ihtiyacımızı karşılar hem de tüketicinin maliyetlerini aşağı çeker." değerlendirmesinde bulundu.

Hatem, YEKA ihalelerinde fiyatlar çok düşük de çıksa sabit fiyattan 15 yıl alım garantisi bulunduğu için bankalar açısından da finanse edilebilir olduğunu, bu projelerin yabancı bankalar tarafından da kredilendirilmek istenildiğini aktardı.

Rüzgar ve güneş enerjisi YEKA bazlı projelerle büyürken, jeotermal ve biyokütle gibi diğer kaynaklar için de "elektriğini kaçtan satarsın?" sorusu yatırımcılara yöneltilerek yapılan ihalelerle fiyatın belli bir süreliğine sabitlenebileceğini anlatan Hatem, ayrıca hem rekabet olacağı için fiyatların düşeceğini hem de yatırımcı ve bankalara güvence verilebileceğini söyledi.

"Depolamayla termik santral yapmaya gerek kalmaz"

Her yıl devreye alınacak 2-3 bin megavatlık kapasite girişine rağmen piyasadaki elektrik fiyatlarının yavaş yavaş artacağını öngördüklerini vurgulayan Hatem, şunları kaydetti:

"Bundan sonra tüketim arzdan daha hızlı artacak. Bugüne kadar tam tersiydi. Geçen yıl elektrik tüketimi yüzde 7’nin üzerinde büyüdü. Her yıl bu seviyede büyümek kolay değil ama önümüzdeki 10 yılda ortalama yüzde 4,5 seviyelerinde büyüme öngörüyoruz. Şu an elimizdeki kapasite fazlası (rezerv marj) yüzde 40'lara yakın. Bu geçtiğimiz yıllarda yüzde 15-20'lere kadar inmişti. Yüzde 15-20'lerde de 'yatırım yap' sinyali geliyor demektir. Şu an biz en üst noktadayız ve bu yavaş yavaş eriyecek. 2021-2022 gibi enerji sektörü büyük yatırımlar için yeniden sinyal vermeye başlayacak. Yani bu üç-dört yıl arz güvenliği açısından rahatız ama tüketim böyle artmaya devam ederse, YEKA'ları yapsak bile baz yük ihtiyacı yeniden gündeme gelecektir. Şu an elimizde bir fırsat penceresi var, acelemiz olmadan bu baz yük ihtiyacını termik santrallerle mi yoksa depolamayla mı karşılayacağız bunu değerlendirebiliriz. Depolama teknolojisi geliştikçe ve maliyetler düştükçe, belki de biz hiç termik santral yapmak zorunda kalmayacağız."

Hatem, Türkiye'nin gelecekte rüzgarda 50 bin, güneşte 60 bin megavatı bulabilecek kapasite potansiyelinin "ekonomik açıdan finanse edilebilir" olduğunu da sözlerine ekledi.

Kaynak: AA