Odatv davasının bugün görülen duruşmasında mahkeme heyeti tutuklu sanıklardan Müyesser Yıldız'ın tahliyesine, diğer tutuklu sanıkların ise tutukluluklarının devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma 14 Eylül tarihine ertelendi.

İstanbul Çağlayan Adliyesi'ndeki İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Odatv davasının bugünkü duruşmasında sanıklardan sadece Müyesser Yıldız hakkında tahliye talebi verilirken, diğer tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar verildi. Beklenen TÜBİTAK raporunun hala mahkemeye ulaşmamış olması ve TÜBİTAK raporunun beklenmesi için bir sonraki duruşmanın tam 3 ay sonraya, 14 Eylül'e ertelenmesi sanık, sanık yakınları ve sanık avukatlarının tepkisine neden oldu.

Oda TV davasında TÜBİTAK krizi
Gazetecilerin ve gazetecilik mesleğinin yargılandığı Oda TV davasında dijital delillere ilişkin beklenen TÜBİTAK raporunun mahkemeye hala ulaşmaması sanıkların ve avukatlarının tepkisine neden oldu. Duruşma sanıkların, avukatların savunmaları ve mahkeme heyetinin çapraz sorgusuyla tamamlandı.

Talep konuşmaları ve çapraz sorgu gerçekleşti
Aralarında Yalçın Küçük, Hanefi Avcı, Oda TV’den gazeteciler Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Müyesser Yıldız’ın tutuklu yargılandığı, Doğan Yurdakul, Ahmet Şık, Nedim Şener, Sait Çakır, Coşkun Musluk, Ahmet Mümtaz İdil ve İklim Ayfer Kaleli’nin tutuksuz yargılandığı Oda TV davasında sanıklar ile avukatları talep konuşmaları yaptı.

Duruşmada davanın esas savcısı Ufuk Ermertcan'ın izinli olduğu bir zamana denk gelmesi sebebiyle sanıkların çapraz sorguları sadece üye hâkimler tarafından yapıldı.

TÜBİTAK raporu davayı kilitledi!
Mahkeme heyetinin yapılan haberler üzerinden çapraz sorgu gerçekleştirdiği duruşmada dijital delillere ilişkin istenen TÜBİTAK raporunun hala ulaşmaması davanın belirsizliğini koruyor.

Gazetecilerin gazetecilik faaliyetleri üzerinden üretilen deliller arasında virüslü olduğu dört ayrı üniversite raporuyla kanıtlanan dijital deliller hakkında, sanık avukatlarının objektif olamayacağı yönündeki itirazlarına rağmen mahkeme heyetinin istediği TÜBİTAK raporunun hala mahkemeye ulaşmamasının davayı kilitlediği biliniyor.

Yalçın Küçük: “100 yıl tutun beni, o kadar gençleşiyorum”
Çağlayan Adliyesi'ndeki İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Oda TV davasının 13. duruşmasında ilk söz Yalçın Küçük’e verildi. “Biz başımıza gelecekleri görmek için Taraf, Zaman okuruz” diyen Küçük, yargılandığı davaları anlatarak, “Suçumu bana söyleyin. Engizisyon mahkemelerinde bilmez kimse suçunu” dedi. Küçük, “100 yıl tutun beni. Ne kadar tutarsanız o kadar gençleşiyorum. Yüzyıl verebilirsiniz hiçbir şey olmaz. 12 Eylül'de çıktık. 12 Mart'ta da çıktık” diye konuştu.

“Geceleri tebdili kıyafetle ülkeyi bölmeye çalışıyorum”
“En büyük cumhuriyetçi benim. Ama geceleri tebdili kıyafetle ülkeyi bölmeye çalışıyorum bu davaya göre” diyen Küçük, bu davanın Şık, Şener ve Avcı üzerine kurulduğunu belirterek tahliyelerle davanın bittiğini savundu.

"Kürtlerin yükselişi biz Türklere ait. Ben Kürtlerin yükselmesini isterim. Onlar bizim vatandaşlarımız. Ama ben yakınlaşmadım” da diyen Küçük, "Leyla (Zana) ile ilk konuşan benim. Ben Kürtlerin yükselmesini isterim. Biz kardeşiz. Biz onların renklerine saygı gösteririz, onların da bizim bayrağımıza saygı göstermesini bekleriz" şeklinde konuştu.

“Beni silin, Türkiye’nin son 50 yılında tartışma kalmaz”
Küçük, “Bizim sevgimiz bu ülkenin emekçileri içindir. Beni silin, Türkiye'nin son 50 yılında başka tartışma kalmaz. Halkımın sevgisinden ve polislerin takibinden hiçbir yere gidemiyorum” diyerek çapraz sorguda sorulan sorulara yanıt verdi. Ayrıca üye hakimlerin yaptığı çapraz sorguda Küçük’e, Oray Eğin ile yaptıkları telefon konuşmalarının tapelerinde geçen diyaloglar da soruldu.

Soner Yalçın: “Senelerdir medyanın içindeyim”
Ardından Oda TV İmtiyaz Sahibi gazeteci Soner Yalçın’ın çapraz sorgusuna geçildi. Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci tapelerdeki konuşmalardaki günlük söylemlere dair sorular yöneltti. “Gücünüz nereden geliyor?" şeklinde yöneltilen soruya Yalçın, "Medyada eşim dostum var, özel bir güçten bahsetmiyorum. Senelerdir medyanın içindeyim” dedi.

“Telefonlarımız dinleniyor diye küfürlü de mi konuşmayacağız”
Hakim Ekinci, tapelerden PKK içindeki cinsel hayat üzerine gelen bir haberi neden yayınlamadığına ilişkin soru da yöneltti. Yalçın, "Ben bugüne kadar hiçbir kişiyle ilgili ya da örgütle ilgili özel yaşanlarına girmedim, girmem de. Prensip olarak doğru bulmuyorum” yanıtını verdi. Ayrıca, "Bir başka gazetenin genel yayın yönetmeniyle ilgili yaptığınız bu konuşma etik midir?" şeklinde gelen soruya da Yalçın, "Telefonumuz dinleniyordur diye küfürlü de mi konuşamayacağız yani" dedi.

“Bu bilirkişiler bizim babamızın oğlu mu?”
Yalçın, yaptığı talep konuşmasında 4 ayrı yerden dijital verilerin virüslü olduğuna ilişkin ortaya çıkan bilirkişi raporlarına rağmen istenen TÜBİTAK raporunun mahkemeye ulaşmamasına değinerek, “Bu bilirkişiler bizim babamızın oğlu mu? Siz de ODTÜ'ye, Yıldız Teknik Üniversitesi'ne başvurabilirdiniz. Ve sizin başvurunuza da aynı bilirkişiler bakacaktı. Ama hayır, bizim onca bilirkişi raporlarının hiç önemi yok” diye konuştu.

“Devrimden Sonra filminin fragmanı bile suç delili sayılmış”
Ayrıca Devrimden Sonra filmiyle ilgili Oda TV’de yayınlanan haberinde “suç delili” olarak sunulmasına tepki gösteren Yalçın, “Öyle ki, sinemalarda gösterilen "Devrimden Sonra" filminin fragmanını bile suç delili saymışlar. Çünkü, önemli olan delil değil ki, iddianamaye ek klasörlere bir şeyler konsun işte” dedi.

“Gazetecileri hapse atmak hiçbir dönemde mahkemeye onur vermemiştir”
"Adalet çürüyor kimse adalete güvenmiyor. Hiçbir gazeteci iddianame için evet doğrudur demiyor. Cemaatin medyası bile bunu anladı" diyen Yalçın, “Biz gazeteciyiz, yanlışları gördüğümüzde bunu yalnızca doğruyu istemek için yaparız. Tek ölçümüz vardır, gerçeğe bağlılık. Ve biliyorum ki: hapiste yazdığım Samizdat'ı okuyarak kimi savcılar da önümüzdeki yıllarda soruşturma yapacaklar; bundan hiç kuşkum yok” diye konuştu.
Yalçın, “Vereceğiniz kararla bizi değil kendinizi özgüleştirin. Gazetecileri, yazarları yargılamak, hapse atmak, hapiste tutmak hiçbir dönemde hiçbir mahkemeye onur vermemiştir” şeklinde konuşmasını tamamladı.

Barış Terkoğlu: “16 ay boyunca birinin bir şey sormasını bekledim”
Oda TV Haber Müdürü gazeteci Barış Terkoğlu yaptığı talep konuşmasında, “Tutukluluğum 16 ayı doldurdu. 16 ay boyunca bana, tutuklandığım gün savcının sorduğu 5 soru dışında başka soru soran olmadı. Bu soruların bir tanesinin bile örgütle, terörle ilgisi yok. Ama nihayetinde bu sorularla tutuklandım. 16 ay boyunca da birinin bir şey sormasını bekledim. Soran olmadı” diyerek suç delili olarak yer alan telefon konuşmalarına değindi.

Ayrıca "PKK'nin içinde seks hayatı" şeklinde bir yazı yazdığının iddia edilmesi üzerine Terkoğlu, “Siz bunu çocuğunuza okutur musunuz? PKK'da seks hayatı Türk toplumuna ne katar. Açıkçası o haberin doğruluğuna da inanmıyorum” dedi.

“Yetiştireceğiz denilen TÜBİTAK raporu neden yetişmedi”
TÜBİTAK raporunun gelmemesi hakkında eleştirilerini belirten Terkoğlu, “Adli bilişimde bir günde çıkan rapor devletin en tepesinde üç aydır çıkamıyorsa o devlet çökmüştür” dedi. Terkoğlu, “Mahkemenin “yetiştireceğiz” dediği TÜBİTAK raporu 100 günde neden yetişemedi? Mahkeme TÜBİTAK’tan rapor istemek için neden 14 ay bekledi? Oysa mahkeme 100 gün ara verip raporu beklemek yerine bu süre içinde tanıkları dinleyebilir, çarpraz sorguyu tamamlayabilirdi. Fakat yapmadı! Neresinden bakarsanız bakın tüm kartlar tutukluluğun uzamasına oynanıyor” diye konuştu.

Barış Pehlivan: “Ben gazeteciyim bilgiler vahiy olarak gelmez, emek ister”
Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan yaptığı talep konuşmasında Küçük’ten “örgütsel talimat aldığı” şeklinde yöneltilen suçlama hakkında, “Bu iddialar asılsızdır. Ben gazeteciyim. Gazeteciler haber yapar, makale yazar, kitap kaleme alır, düşüncelerini açıklar. Tüm bunları yaparken de okur, araştırır, haber kaynaklarına danışır. Yani mesleğini icra ederken kullandığı bilgiler vahiy olarak gelmez, emek ister. İşte Yalçın Küçük de benim haber kaynaklarımdan biridir” dedi. Pehlivan, konuşmasının devamında yöneltilen diğer suçlamalar hakkında da savunmasını gerçekleştirdi.

“Boynumuza tasma geçiremeyince iddianame geçirmeye girişildi”
“Bu iddianame boynuna tasma takılmasını kabul etmeyenler için hazırlanmıştır. Boynumuza tasma geçiremeyince, iddianame geçirme girişimidir” diyen Pehlivan, iddianameyle gazeteciliğin yargılandığını ifade ederek konuşmasını şu şekilde tamamladı: “17 aydır bileğime takılı kelepçenin anahtarı sizde. Kullanıp kullanmamak sizin takdirinizde. Ama bu davanın açılmasını sağlayanların bilmesini isterim ki; bileğimdeki kelepçeyi çözseniz de bağlı tutsanız da, yani dışarıda da olsam içeride de olsam, boynuma kimsenin tasmasını taktırmayacağım. Çünkü onurlu ve haklı olmak kadar güzel bir şey yok.”

Müyesser Yıldız: “Benim umudum kalmadı avukat istemiyorum”
Oda TV yazarı Müyesser Yıldız da söz alarak, "Benim için artık barodan avukat talebinde bulunmayın çünkü benim bu davadan bir umudum kalmadı. Avukat istemiyorum” dedi. Yıldız, konuşmasının devamında da davayı eleştirmek adına, “Oda TV davası illa birleştirilecekse Ergenekon'la değil Cübbeli Ahmet Hoca davasıyla birleştirilsin” ifadelerine yer verdi.

Hanefi Avcı bilgisayar sunumu yaptı
Ardından Eskişehir eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı talep konuşmasını yaptı. Avcı, ayrıntılı bir bilgisayar sunumu yaparak bahsi geçen dijital verilerdeki dosya değişiklikleri, tarihleri, kullanım süreleri üzerine tüm kayıtları anlattı. Avcı, “4 word dosyasının boyutu 2,5 GB. Yıllarca yazsanız 2,5 GB’lik word dosyası oluşturamazsınız. Aslında bu 4 dosya 139 KB'dir. Bilgisayarda aynı isimli ikinci dosya kaydı mümkün değilken Oda TV bilgisayarında aynı isimli 48 dosya üretilmiş. Soner kullanıcı adıyla oluşturulan dosyalar var ancak server üzerinde "Soner" diye bir kullanıcı yok” şeklinde delillerin çarpıklığına yer verdi.

Samizdat mahkemeye “delil” olarak sunuldu
Sanıkların talep konuşmalarının ardından sanık avukatları taleplerini dile getirdi. Soner Yalçın’ın avukatı Samizdat'ı mahkeme heyetine verdi. Kitabın Yalçın'ın sorgusunun devamı olduğunu söyleyen avukata hakim Mehmet Ekinci, "Samizdat'ı okudum" dedi.

Avukat Celal Ülgen de bilirkişi incelemesinin sadece TÜBİTAK'ta yapılamayacağını belirterek, "TÜBİTAK pek çok konuda sınıfta kaldı" ifadelerine yer verdiği talep konuşmasını gerçekleştirdi.

Savcı: Tutukluluk hallerinin devamına…
Avukatların konuşmalarının ardından savcı Ufuk Ermertcan, TÜBİTAK raporunun mahkemeye ulaşmamasını gerekçe göstererek tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamını talep etti.

Mahkeme heyeti de açıkladığı kararda, Müyesser Yıldız'ın tahliyesine karar verirken, diğer tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar verdi. Davanın 14. duruşması 14 Eylül tarihinde, yani tam 3 ay sonra olacak.

(soL – Haber Merkezi)