Ulucanlar Kapalı Cezaevi’ne 26 Eylül 1999 tarihinde devlet güçleri tarafından yapılan katliamda 10 tutuklu öldürülmüş, 78 tutuklu yaralanmıştı. Katliamın ardından hazırlanan otopsi raporunda, "Ölümlerin çoğunun kafa ve kalbe sıkılan kurşunlarla meydana geldiği, cesetlerde ağır darp izleri bulunduğu, kemiklerinin kırık olduğu, yedi kişinin yivli silah, üç kişinin de av tüfeğinden çıkan saçmalarla hayatını kaybettiği" belirtilmişti.

Meclis Araştırma Komisyonu'nda hazırlanan raporda da, “asker ve polisin ölüm ve yaralanmaya sebebiyet veren aşırı güç kullandığı’’nı belirterek, suçluların yargılanmasını istemişti.

Hrant Dink cinayetinde adı geçen Yarbay Ali Öz, o dönemde Ankara İl Jandarma Alay Komutan yardımcısı olarak, katliamı yöneten isimdi.

Ali Öz’ün yürüttüğü katliamda ölen tutsaklardan İsmet Kavlaklıoğlu’nun ailesi, İçişleri ve Adalet Bakanlığı aleyhine tazminat talebiyle Ankara 5. İdare Mahkemesi’ne başvurdu.

İdare Mahkemesi, tutsakların yaşam hakkının devlet yükümlülüğü altında olduğunu vurgularken idarenin ‘ağır hizmet kusuru’ nedeniyle aileye toplam 5 bin TL tazminat ödemesine karar verdi.

Karar iki bakanlık tarafından temyiz edilince dosya Danıştay 10. Daire’nin gündemine geldi. Danıştay, idare mahkemesinin kararını onadı. Ancak Daire olayı hizmet kusuru değil cezaevinde yıllarca birikmiş yapısal sorunların bir sonucu olarak değerlendirdi.

Danıştay’ın aileye tazminatı onaylayan kararına İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı itiraz etti.

SİLAHLARA TAŞLARLA DİRENDİKLERİ İÇİN

Davaya bakan Ankara 5'inci İdare Mahkemesi askerlerin müdahalesine tutukluların direndiği ve bu sırada ‘mahkumların; taş, demir, sopa ve ateşli silah kullandıkları, bu tür malzemelerin mahkumlarca temin edilmiş olması nedeniyle devletin kusurlu olduğunu gerekçe göstererek anne ve babaya manevi zarar nedeniyle 2 bin 500'er lira ödenmesine karar verdi. Davalı bakınlıklar tarafından temyiz edilen dosyaya bakan Danıştay 10'uncu Dairesi, devletin, müdahalenin zorunlu hale gelmesinden kusursuz, cezaevlerinin bu hale gelmesinden dolayı 'kusur' olduğunu belirterek kararı onadı. Her iki bakanlık da kanun yararına düzeltme başvurusunda bulunarak Danıştay 10'uncu Dairesi'nden, kararını gözden geçirmesini istedi. Daire bu kez 'devlet kusursuz' diyerek devleti akladı.

ASLAN KATLİAM NASIL OLDUĞUNU ANLATIYOR

Operasyon günü cezaevinde tutuklu olan Cenker Aslan, yaşadığı dehşet anlarını şöyle anlatmıştı:

Normalde koğuşta 30 tutuklu kalıyordu. Ancak 80 kişi sığdırılmıştı. Bu nedenle yeni bir koğuş istedik ancak taleplerimiz karşılanmadı. Bunun üzerine boş bir koğuşu işgal etmek zorunda kaldık.

Daha sonra geceyarısı başlayan operasyon sırasında, ilk önce kulelerden biz kurşun yağmuruna tuttular. Kulelerden kurşun yağdıranlar sivil giyimliydi. Kurşunlara hedef olan olduğumuz için biz de taş atarak karşılık verdik. Yataklardan barikat yaparak kendimizi korunmaya aldık.

Kurşun yağmurunun dinmemesi üzerine koğuştan çıktı. Avluda kurşun yağmuru artarak devam ediyordu. Habib Gül ve Ümit Altındaş bu sırada vuruldu. Kurşun yağmurunun yanı sıra gaz bombaları da atılıyordu.

Avludaki köpük insan boyuna ulaşmıştı ve ölen arkadaşlarımızın cesetleri köpükler arasında kayboldu. Kurşun sesleri kesilince görevliler telle kaplı 4. koğuşun avlusunun üzerine geldiler ve başımıza uçlarını sivrilttikleri kiremitleri attılar. Sonra ağır yaralılara ve ölülere itfaiye kancaları takarak yukarı çektiler. Askerler ve gardiyanlar 200 metrelik daracık bir koridor oluşturmuşlardı. Ellerimizi arkadan kelepçeleyip bu koridordan dipçik ve demir darbeleri eşliğinde geçirdiler. Bu sırada sol gözümü demir çubuklarla çıkardılar. Dışarı çıkınca hepimizi üst üste yığdılar. Taban tamamen kan içinde kalmıştı. Bu sırada İsmet adındaki bir arkadaşı ayağa kaldırıp kaburgalarını kırdılar ve kafasına vurarak öldürdüler.”

ÖLDÜRÜLEN TUTSAKLAR

Devletin katliamı sonucunda Abuzer Çat, İsmet Kavaklıoğlu, Ahmet Savran, Aziz Dönmez, Halil Türker, Mahir Emsalsiz, Önder Gençaslan, Nevzat Çiftçi, Ümit Altıntaş, Zafer Kırbıyık yaşamını yitirmişti. Operasyonda tutuklananlar, özel olarak hamama götürülerek, işkencelerden geçirildiler, vücutlarının çeşitli yerlerine çiviler çakıldı, elektrikli hızarla tutukluların boyunların kesilmişti. Sağ kalan mahpuslar yaralı halde zorla sürgün ile çeşitli cezaevlerine sevk edilmişti.

ANF NEWS AGENCY