ANKARA - AYNUR EKİZ

Doç. Dr. Funda Selçuk Şirin, gazeteci yazar Falih Rıfkı Atay'ın 1958'den sonraki yazıları takip edildiğinde, iktidar ile muhalefet arasındaki gerilimin zirve noktaya ulaşmış olduğunun görülebileceğini belirterek, "Hatta bir darbe çığırtkanlığının yapıldığını söylemek de mümkündür. Darbeye giden süreçte ortamın gerginleşmesine katkı sunan isimlerden biri Atay olmuştur." değerlendirmesinde bulundu.

Kocaeli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Şirin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarına ve Cumhuriyet döneminin önemli gelişmelerine tanık olan Falih Rıfkı Atay'ın, gazeteciliğe 1912'de Tanin gazetesinde başladığını söyledi.

Atay'ın 1923'ten ölümüne kadar Atatürk'ün en yakınındaki isimlerden biri olduğunu hatta "Çankaya'nın kalemşoru" olarak isimlendirildiğini anlatan Şirin, "Atatürk'ten sonra Milli Şef İsmet İnönü'nün de en yakınındaki isimlerden biri olarak yerini korur. Tek partili rejimin en ateşli ve içten savunucularından olan Atay, 1945 sonrası değişen ortamda muhalefete ılımlı yaklaşmış, Demokrat Parti’nin (DP) kuruluşunu desteklemiştir. Ancak zamanla bu destek yerini ciddi ve ağır eleştirilere bırakmıştır." dedi.

DP'ye "Dini, politikaya alet ediyor" eleştirisi

1960 askeri darbesine giden sürecin Atay'ın yazılarından takip edilmesinin mümkün olduğunu kaydeden Şirin, Atay'ın 1952'de Bedii Faik Akın ile birlikte çıkarmaya başladığı Dünya gazetesi ile DP iktidarına karşı önemli bir muhalefet odağı oluşturduğunu belirtti.

Atay'ın, DP'yi "dini politikaya alet etmek", "halkı aldatmak ve avlamak" ile suçlayan eleştirilerine işaret eden Şirin, "Okuma yazma bilme oranının düşüklüğü, halkın DP'ye ilgisinde önemli bir neden olarak gösterilir. Cahil halk kolayca aldanabilmektedir. DP’nin, özellikle kırsal kesimlerden gördüğü ilgi ile bu durum arasında bağlantı kurulur. Atay, bu noktada çağdaş ve laik bir zorunlu ilköğretim sürecinin gerekliliğini ortaya koyarken eğitim ile dönüştürülecek hatta 'terbiye edilecek' halk yaklaşımını bu tarihlerde de koruduğunu görürüz." ifadelerini kullandı.

"DP'nin otoriterleşmeye başladığı eleştirisi 1952'de başlar"

Atay'ın, DP'nin demokrasi anlayışı için "çoğunluk istibdadı", "ekseriyet tiranlığı" ifadelerini kullandığını kaydeden Şirin, Atay'a göre demokrasinin "kayıtız şartsız bir ekseriyet hakimiyeti değil bir haklar ve hürriyetler eşitliği" olduğunu söyledi.

DP iktidarının giderek demokrasiden uzaklaşarak otoriterleşmeye başladığı eleştirisinin 1952 gibi erken bir tarihte gündeme gelmeye başladığına dikkati çeken Şirin, "DP'nin 'demokratik bir rejim görüntüsü altında esasen tek partili bir rejim' yaratmaya başladığı yaklaşımı, 1954 seçimleri öncesi ve 1957'den sonra Atay yazınının baskın söylemlerinden bir olur." diye konuştu.

"Özgürlük ve güvenlik eleştirilerini halk ciddiye almadı"

Şirin, seçim yasasının değişmesi gerektiği vurgusunun 1952'den itibaren gündeme getirildiğini hatırlatarak, 1954 seçimlerinden sonra mevcut seçim yasasının ciddi bir temsil sorunu yarattığı ve demokratik bir rejimin yerleşmesi önünde büyük bir engel olarak görüldüğünü kaydetti.

DP'nin zaferi ile sonuçlanan 1954 seçimi sonrasında Atay'ın, CHP’nin seçimlerdeki başarısızlığını, "Söylemlerinin halkta karşılık bulmamış olması" üzerinden açıkladığını dile getiren Şirin, "Bu tespit gayet sağlıklı bir tespittir. Zira Feroz Ahmad'ın da belirttiği gibi CHP'nin özellikle özgürlük ve güvenliğin olmadığı yönündeki seçim öncesi propagandası, kendisini dört yıl önceye nazaran daha güvende hisseden ortalama vatandaş tarafından pek ciddiye alınmamıştır." değerlendirmesinde bulundu.

DP iktidarına "partizanlık" eleştirisi

Atay'ın 1954 seçimleri sonrasında DP iktidarını ve gelmiş olduğu noktayı eleştirmek için "partizanlık" ya da "partizanlık rejimi" ifadelerini yoğun olarak kullandığını aktaran Şirin, şöyle devam etti:

"İktidarın muhalefetten rahatsız olduğu yaklaşımı canlı tutularak durum eleştirilir. Muhalefetin gerekliliği ile birlikte ele alınan iktidarın muhalefete tahammülsüzlüğü, hatta muhalefeti bir tehdit olarak görmesi eleştirileri, aynı zamanda 1954'ten sonra gündeme getirilmeye başlanan 'Ordudaki huzursuzluk ve komplo' söylentileri ile de ilgilidir. Bu tarihlerde özellikle Ortadoğu'da bazı gelişmeler gündemdedir ve Atay da köşe yazıları ile bu gelişmelere dikkati çektiği gibi iktidarın muhalefete yaklaşımını da eleştirir."

"Korku üreterek, gündem değiştiriliyor" iddiası

Ordu içindeki gizli yapılanmalar ve komplo iddialarının da "İfratçı partizanların uydurması" olarak değerlendirildiğini belirten Şirin, "1957 seçim kampanyasında bu açıklamalar yoğun olarak kullanılır ve iktidarın amacı, 'Korku üreterek halkın meşgul edilip, ekonomik sıkıntıların arttığı ortamda gündem değiştirmek' olarak gösterilir." dedi.

DP'yi destekleyen ortalama vatandaşa ulaşılabilecek bir kapı araladığı için "Ekonominin kötüye gittiği" eleştirilerinin karşılık bulabildiğine dikkati çeken Şirin, Atay yazınında gittikçe daha yoğun bir şekilde mevcut iktidarın ekonomi politikalarının eleştirilmeye başladığının altını çizdi.

"Seçim sistemi ve seçim güvenliği en önemli sorun"

Doç. Dr. Şirin, 1957 seçim sonuçlarının Atay'ı umutlandırdığını kaydederek, yazılarda muhalefetin başarısının ön plana çıkarıldığını söyledi.

"9 subay olayı"yla, ordu içindeki huzursuzluk ve bir darbe ihtimaliyle gündemin değiştiğini hatırlatan Şirin, Atay'ın da konuyu köşe yazılarında ele aldığını söyledi.

Atay'ın iktidarın serbest ve dürüst seçimler yolu ile değişmesini savunduğunu belirten Şirin şunları kaydetti:

"Hatta İnönü ve CHP adına da konuşur. Ne partinin ne de İnönü'nün 'seçim dışı herhangi bir yöntemle bir iktidar değişimi' istemediği savunusunu yapar. Ancak en az seçim vurgusu kadar yoğun bir şekilde dikkat çekilen durum da bu meşru yolda bazı pürüzler bulunduğu olur. Özellikle 'seçim sistemindeki sorunlar' ve 'seçim güvenliği meselesi', seçimler bağlamında en önemli problemler olarak gösterilir. DP'nin bu iki büyük problem karşısındaki tavrı seçimlerle ilgili problemlerin 'ısrarla halledilmediği ve yanlışlıklarda diretildiği' şeklinde ortaya konularak eleştirilirken bizzat bu tavrın 'komplo yaklaşımları ve darbe söylentileri' üzerinde etkili olduğu iddiasında bulunulur. Konu ile ilgili yazılarda DP’nin tuttuğu yolun yanlışlığı özellikle Nasır ve Mısır tecrübesi üzerinden de gösterilmeye çalışılır."

"Bu yazılar, darbenin ayak sesleri gibidir"

Erken seçim ihtimalinin belirmesi ile başlayan mitinglerde CHP ve İsmet İnönü'ye karşı yapılan engellemeler ve protestoların, Atay'ın üslubunu daha da sertleştirdiğini ifade eden Şirin, "Atay, konu ile ilgili yazılarında yaşananların aslında iktidarın muhalefete tahammülsüzlüğünün ve onu susturma isteğinin yansıması olduğu yaklaşımını canlı tutarken İnönü ve onun tarihsel kişiliğini de ön plana çıkararak hayli etkili bir seçim propagandası yapmış olur." değerlendirmesini yaptı.

Şirin, Atay'ın bir yazısındaki "Bu memlekette ne ihtilalci muhalefet vardır ne de ihtilalcılığı tahrik eden basın. Bu memlekette havayı bulandıran tek amil, kanunsuz partizanca baskılardır." ifadelerini hatırlattı.

DP'nin "demokrasi düşmanı" olarak ilan edildiğini vurgulayan Şirin, "Atay'ın 1958'den sonraki yazıları takip edildiğinde iktidar ile muhalefet arasındaki gerilimin zirve noktaya ulaşmış olduğu görüleceği gibi darbenin ayak seslerini işitmek de mümkündür. Hatta bir darbe çığırtkanlığının yapıldığını söylemek de mümkündür. Darbeye giden süreçte ortamın gerginleşmesine katkı sunan isimlerden biri Atay olmuştur." yorumunu yaptı.

"Atay'a göre, ordu 'ikinci milli kurtuluş devrini' açtı"

27 Mayıs 1960 darbesi sonrasındaki Atay 'ın, darbenin haklı gerekçelerini ortaya koymaya, darbenin meşruiyetini kanıtlamaya çalıştığını kaydeden Şirin, şöyle konuştu:

"Atay'ın darbe sonrasındaki ilk yazısı 28 Mayıs 1960 tarihlidir ve 'Ordu Vazife Başında' başlığını taşır. Kardeş kavgasına son vererek tarihi bir görevi yerine getiren muzaffer Türk ordusu, büyük bir buhranı önleyerek ülkeyi uçuruma sürüklemekten kurtaran kahraman olarak gösterilir. Atatürk Türkiyesi'nin ufuklarını karartan büyük tehlikenin' önüne geçilmiştir. Atay, darbe ifadesini kullanmayı tercih etmez. Onun yerine 'ihtilal, inkılap, milli inkılap devri ya da aydınlar ihtilali' gibi kavramları kullanır. Atay’a göre Türk ordusu, yapmış olduğu ihtilal ile 'İkinci milli kurtuluş devrini' açmıştır. 'Şerefli Türk ordusu bir dikta rejimi kurmak için değil Anayasa ve insan hak ve hürriyetlerini çiğneyen bir partizanlık diktası rejimine nihayet vermek üzere harekete geçmiştir.'"

"Yassıada'da yargılanmayan DP'lileri gazetesi aracılığıyla yargılar"

Şirin, Yassıada yargılamalarını yakından takip eden Atay'ın, sürecin "öç alma değil ama bir hesap verme" mantığı ile sürdürülmesi gerektiğini ve "mesullerin bu hesabı vermesi gerektiğini" savunduğunu söyledi.

Atay'ın, henüz işin başında Adalet Partisi'ni DP zihniyetini devam ettirdiği için rejimin geleceği noktasında tehlike olarak gördüğünü belirten Şirin, "Atay, DP'nin devamı olarak gördüğü partileri eleştirmek için 'kuyruk' ifadesini kullanır. 'Önceki devrin hastalıklarını taşıdıklarından' demokratik rejimin geleceği için tehlikeli gösterilen yeni partilere bizzat Yassıada duruşmaları üzerinden gözdağı verilir. Adeta bir yargıç gibi davranan Atay, Yassıada'da yargılanmayan DP'lileri gazetesi aracılığıyla yargılar gibi davranır." diye konuştu.

Kaynak: AA