DATÇA - Türk Edebiyatı’nın usta şairlerinden Can Yücel’in 12 inci ölüm yıldönümünde eşi Güler Yücel, şairin vasiyeti olan ’Tohum Bankası’ projesini hayata geçirmek üzere harekete geçti.

Hayatının son yıllarını geçirdiği Muğla’nın Datça ilçesi, Eski Datça Mahallesi’ndeki evinde, her yıl 12 Ağustos’ta çeşitli etkinliklerle anılan usta şairin bu yılki ölüm yıldönümü, ailesi tarafından, vasiyeti olan ’Tohum Bankası’ projesine ithaf edilecek.

Can Yücel’in eşi Güler Yücel, yaklaşan 12 Ağustos anma törenleri öncesi yaptığı açıklamada, usta şairin hayatta iken kendisine üç vasiyeti olduğunu belirterek şunları söyledi:

"İlki, öldüğünde Datça’ya gömülmesi idi. Bu gerçekleşti. Şimdi, Onun dediği gibi ’Şu deniz gören mezarlığın orada’ bulunan kabrinde yatıyor. İkinci vasiyeti ise adının ’Karhaneye’ verilmemesi idi. Aklı evvel bir galerici adını resim galerisine vermek istemişti. Şiddetle karşı çıkmış, ’Karhaneye adımı vermeyin’ diye vasiyet etmişti. Gözünü para hırsı bürümüş ticari istismarcılara adının kullanılmasına hiç bir zaman izin vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz."

‘SON VASİYETİ ’TOHUM BANKASI’
Eşinin ölümünden önceki son vasiyetinin ise ’Tohum Bankası’ olduğunu anlatan Güler Yücel şu bilgileri verdi:

"Türkiye’nin kendi tohumlarının korunduğu, gelecek nesillere aktırılabileceği bir tohum bankası projesinin kurulmasını çok isterdi. Bugüne kadar bu vasiyeti gerçek olmadı. Türkiye’nin ilk yavaş kenti Seferihisar’da katıldığım bir tohum takasında bu vasiyeti gerçekleştirmek üzere girişim başlattım. Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer de bu projeye olumlu yaklaştı. Bu yıl 12 Ağustos’ta yapılacak olan anma törenlerinin, tohum bankası projesi konusuna ayrılmasına karar verdik. Çok geniş katılımlı bilimsel bir toplantı olmasını arzuluyoruz. Türkiye’nin tohum konusunda önemli bilim adamlarından biri olan, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya, o gün tohum bankası ile ilgili konferans verecek."

CAN YÜCEL’SİZ 12 YIL
Her anma yıldönümünde olduğu gibi bu yılda eşine mektup yazarak geleneği bozmayan Güler Yücel, Can’sız geçen 12 yılını anlattığı satırlarında şu görüşlere yer verdi:

"Güç geliyor, zor geliyor kırk yılı aşmış bir yaşanmışlık hakkında bir şeyler anlatmam. Tenimin sıyrıldığını hissediyorum. Zaten yaşam kendi başına bir yumak. İpin ucunu kaçırmamak için öyle bir dolanıyorsun ki yaşamın alıp götürüyor, savuruyor, dolanıyor. Sen de ipin ucunu tutmak için çabalayıp duruyorsun. ’Yaşam’ dediğimiz bu yumağı çözmesi zor. Zira sıradan bir yaşam değildi benimki. Tuhaf bir adamdı, tuhaf bir rastlantıydı karşılaşmamız, yaşamımız. Hiçbir şey sıradan değildi. Acayip gelebilir bazılarına ama bana göre çok anlamlı bir yaşamdı.

‘BİR DOĞA OLAYIYDI CAN’
Onun için olsa gerek, eskiden bana ’Can’la nasıl yaşıyorsun?’ diye sorarlardı. Benden nasıl bir cevap beklediklerini çok iyi tahmin ettiğim için bu tür soruları cevaplamaz, gözlerimi ufka daldırıp boş boş bakardım onlara. Şimdilerde ’nasıl bir şey onsuz yaşamak?’ diye soruyorlar. Yine cevap vermemeyi yeğliyorum.

Kolay mı bir doğa olayını anlatmak. Yağmurun damlalarını, toprağın kokusunu, meltemin esintisini, bir hortumun anaforunu, incir sıcağının yakıcılığını veya ayazın donduruculuğunu anlatmak ne kadar zorsa, Can’ı anlatmak da o denli zordur. Bir doğa olayıydı Can. Bütün duyuları ayakta, duygularıyla yaşar ve bir o kadar akıllı, coşkulu, heleCANlı, keyifli, sarsıcı bir yaşam. Bir o kadar da eğlenceli... İnandığını sonuna kadar savunur. Ve o kadar da doğru. Ve korkusuz.

‘ÖDLEK DEĞİLDİ’
Zaten yaşamında gıllıgışlı insanlar yanına yanaşamazdı. İnsanların ne menem olduklarını sezer, sezdiğini de onların yüzüne usturupluca söylerdi. Kimsenin arkasından konuşmaz, söyleyecek sözü varsa yüzüne söyler -hele kimi şairler gibi- öldükten sonra arkasından konuşmazdı. Ödlek değildi yani.

‘DÜŞÜNDÜĞÜNÜZÜ YÜKSEK SESLE SÖYLEYİN’
Son zamanlarda onu gerçekte hiç tanımayan insanlar, birilerine söylemeye cesaret edemedikleri şeyleri Can’a mal ederek söylüyorlar. Bugünlerde bazı insanların böyle bir cesarete ihtiyaçları olsa gerek! Hala hiç tanımadığım insanların bana telefon açıp ’bu durum karşısında Can Bey ne düşünürdü?’ diye sordukları oluyor. Ben de onlara ’ya siz ne düşünüyorsunuz?’ diye soruyorum, ’siz de düşündüğünüzü yüksek sesle söyleyin’ diyorum. ’Can ile aranızdaki fark bu.’ Çok ufak bir farkmış gibi görünse de, aslında derin bir ayırım.
Son zamanlarda dikkatimi çeken bir diğer husus da şu: Hangi kesimden olursa olsun insanlar, her türlü herzeyi yedikten sonra bir şairin mısralarına sığınıyorlar kendilerini aklamak için. Kolaysa eğer, şairler gibi yaşayın. Korkusuz, akıllı, dolanbaçsız ve kıvırtmasız!"(DHA)