1) Bir medya kuruluşunda toplam yabancı sermaye payı yasayla yüzde 25ten yüzde 50ye çıkarılmaktadır. Ayrıca yabancı bir kişi 2 medya kuruluşuna birden ortak olabilecektir. Medyanın stratejik bir sektör olduğu göz önüne alındığında söz konusu maddenin zaman içinde ülkenin başına iş açması olasıdır.

2) Yasa, reçeteye tabi olmayan ilaçların ve tedavilerin televizyon reklamlarını serbest bırakmaktadır. Türkiye gibi eğitim seviyesinin düşük olduğu bir ülkede böyle bir düzenleme son derece yanlıştır. Kısa süre içinde televizyon ekranları mucize etkiye sahipilaç reklamları ile dolacak, ancak bunun karşılığında halk hem sağlığından hem parasından olacaktır.

3) Yasa, Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde yayın yapılmasını serbest bırakmaktadır. Yani dileyen yayın kuruluşu Türkçenin yanı sıra Kürtçe ile diğer dil ve lehçelerde yayın yapabilecektir. Böyle bir düzenlemenin ülkenin birliği, bütünlüğü açısından sakıncalı olabileceğinin yeterince değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.

4) Yayınların müstehcen olamayacağı hükmü de yasada yer almaktadır. Müstehcenliğin net bir tanımı yapılmadan böyle bir hüküm getirilmesi keyfi uygulamaların yolunu açacaktır. RTÜK üyeleri kendi dünya görüşlerine göre müstehcenliği algılayacak ve yayın kuruluşlarına ağır cezalar verebilecektir.

5) Yasada, alkol kullanımını özendirici yayın yapılamayacağı belirtilmektedir. Televizyon dizilerindeki yemek sahnelerinde içki görünmesini engelleyecek, rakı yerine ayran ve şarap yerine şerbet içilmesini zorunlu kılacaktır.

6) RTÜKün yayın kuruluşlarının reklam gelirlerinden aldığı yüzde 5lik pay yasayla yüzde 3e düşürülmektedir. Sadece Anadolu medyasına yönelik olması gereken hüküm tüm medyayı kapsayacak biçimde yasalaşmıştır.

7) Yasaya göre, frekans ihaleleri, yasanın Resmi Gazetede yayımlanmasından itibaren 2 yıl içinde yapılacaktır. Böylece, 1994 yılından bu yana kamuya ait bir değer olan frekansları bedava kullanan yayın kuruluşları 2 yıl daha hiçbir bedel ödemeyeceklerdir. Frekans ihalelerinin bugüne kadar yapılmayışı nedeniyle ülkenin uğradığı kayıp yaklaşık 20 milyar dolardır. Anlaşılan bu kayıp önümüzdeki yıllarda artarak sürecektir.

8) Yasa, RTÜK üyelerinin seçimindeki bugünkü yapıyı değiştirmemiştir. Yani TBMMde çoğunluğu elinde bulunduran parti 9 RTÜK üyesinden 5 ya da 6sını seçebilecektir. Yasa, tarafsız ve özerk bir kurum olması gereken RTÜKü yine siyasetin tam ortasında bırakmaktadır.

9) Yasayla TRT yayınlarının denetimi bir zamanlar olduğu gibi yine RTÜKe verilmektedir. Yani bir kamu kuruluşu, bir diğer kamu kuruluşunun yayınlarını denetleyecektir. Üstelik TRT yayınlarında ihlal olduğunda uyarı yapılacak, başka bir müeyyide olmayacaktır.

10) Bugün TRT genel müdür adayları ile yönetim kurulu adaylarını belirleme görevi RTÜKe aittir. Yasa bu düzenlemeyi de değiştirmemiştir. Bir diğer deyişle TRT genel müdür ve yönetim kurulu üyeleri yine siyasi etkilerle belirlenmiş olacaktır.

11) Yasa, Milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda başbakan veya görevlendireceği bakana geçici yayın yasağı getirmeolanağı tanımaktadır. Eski yasada da olan bu hüküm basın özgürlüğüne aykırıdır, keyfi uygulamalara yol açabilecek niteliktedir.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dilerim yasayı bir kez daha gözden geçirilmek üzere Meclise geri gönderir.

Cumhuriyet