Mahkemeye giderek, adil yargılama talep eden Yönetim Kurulunun, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ettiği iddia ediliyordu.

 

Bu ilk suç duyurusunun ifadesine katılamadan yeni bir “suçumuz” daha oldu.

 

Bu kez “suçu anlamak” da olası değil... Anayasanın 138. Maddesine atfen bir suçlama...

 

Meslektaşlarımızın, savunma hakkı kısıtlandığı ve meslek onuru zedelendiği gerekçesiyle duruşmaya girmemeleri üzerine, CMK gereğince “zorunlu müdafi” tayini isteyen Mahkemeye, İstanbul Barosu Başkanı tarafından gönderilen cevabi yazıda; CMK’nın ilgili maddeleri ve yönetmelik düzenlemeleri anımsatılmış, ceza muhakemesinde ilkesel olarak savunmanın seçilmiş müdafii ile yapılmasının kural olduğu vurgulanarak, sanıklarla müdafileri arasındaki vekâlet ilişkisinin herhangi bir nedenle sona erip ermediği sorulmuştu. Yanıt dilekçesinde, vekâlet ilişkisi sona ermiş ise, atama yapılabileceği de bildirilmişti.

 

İzlenen celsede sanıklara, müdafileri ile vekâlet ilişkilerinin devam edip etmediğini soran Mahkeme, “devam ettiği” yönünde bilgi alınca, İstanbul Barosu Başkanlığına yazdığı ikinci teskere ile bu ilişki devam etse de “yargının diğer iki süjesinin

görevlerini bırakamaması” örnek gösterilerek avukatların da görevlerinden ayrılamayacaklarına vurgu yapılmış, bu çerçevede önceki kararda ısrar ederek Baro tarafından zorunlu müdafi atanmasını talep etmişti. Mahkeme, bununla da yetinmeyerek, zorunlu müdafi tayin edilmemesi halinde Baro hakkında suç duyurusunda bulunulacağı hususunu da yazıya eklemişti.

 

Bu gelişme üzerine, ilk yazısı ile “yasal ve hukusal” durumu anlatamadığını düşünen Baro Yönetim Kurulu, bu kez Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bir kararını da ekleyerek, yeniden yanıt vermişti. CGK kararında daha önce bizzat İstanbul

Barosu tarafından yapılan atamanın “yasal dayanağının olmadığının” içtihat edildiği belirtilerek, “mahkeme istese bile Baronun atama yapmaması gerektiğinin” CGK kararında vurgulandığı belirtilmişti. Yazıda, Avukatlık Meslek Kuralları

da anımsatılarak, avukatın yargının diğer iki süjesinden farklı bir konumda bulunduğu anımsatılmıştı.

 

Baro tarafından yazılan yazıya “ek” olarak; CMK 107/1. Madde anımsatılmış, başkaca da yorumda bulunulmamıştı.

 

Baro Başkanlığının bu son yazısını alan Mahkeme; son derecede de açık bir CGK kararına rağmen, verdiği ara kararı ile zorunlu müdafi ataması yapılmaması nedeniyle, bir suç duyurusunda daha bulunulmasına karar vermiştir.

 

Ceza Genel Kurulunun kararı şöyledir: “Sanığın vekâletname ile görevlendirdiği ve azledildiklerine veya müdafilikten istifa ettiklerine ilişkin dosyada bir bilgi ve belge bulunmayan müdafileri bulunmakta iken, yerel mahkemenin istemi üzerine sanığa baro tarafından müdafi görevlendirilmesinin yasal dayanağı bulunmamaktadır”


(2011/5 E - 2011/25 K. 29.03.2011)

 

Yazının tam metni ve CGK kararı için tıklayınız.