BİR “BASKI” MI VARDI?

                                    DURUP DURUKEN NERDEN ÇIKTI BU “BÜYÜKŞEHİR” DEĞİŞİKLİĞİ?

                                                        FİİLİ EYALET TUZAĞI MI VAR?

 

A-BELEDİYELER:

1.  Büyükşehir Belediyesi değil, Büyükil Belediyesi denmelidir.

Önce şunu söylemek gerekir ki “Büyükşehir Belediyesi” adlandırması artık yanlıştır.

Bunun yerine “Büyükil Belediyesi” adını kullanmak doğru olacaktır.

Çünkü, “Şehir-Kent” kavramı,   Nüfusunun çoğu ticaret, sanayi, hizmet veya yönetimle ilgili işlerle uğraşan, genellikle tarımsal etkinliklerin olmadığı yerleşim alanı, kent, site.” anlamındadır.

İl ise, içinde köy, kasaba, kent de bulunabilen merkezi yönetimin en büyük mülki idare biriminin adıdır.

Yeni Kanun’la büyükşehir belediye sınırları il mülki sınırları olarak genişletildiğine göre bu belediyelere bundan böyle “Büyükşehir” değil de “BÜYÜKİL –Tümil-Bütünil- BELEDİYESİ” demek doğru olacaktır.

Çünkü, adlandırma şeye, dile ve terminolojiye uyar olmalıdır.

 

Bu bölümde şu soru haklı olarak sorulabilir: Mademki “şehir ölçütleri” değil “il nüfusu” temel alındı, öyleyse kalan elli iki  il neden “Büyükşehir”  yapılmadı?

 

2.  İl Özel İdareleri ve buna içindeki İl Genel Meclisleri kaldırıldı.

Buna göre hemen söylenebilir ki, 22 “Büyükşehir”de Merkezi Yönetim güçlendirildi ve dolayısıyla yerel yönetim zayıflatıldı.

Çünkü, valinin vesayet denetimi olsa da bile, gerek oluşum sürecindeki siyasal yarış ve deneyim ve gerekse bütçeyi yönetme bakımından il genel meclisleri ildeki en önemli yerel yönetim kuruluşlarındandı.

 

3.  Belde belediyeleri kapandı, mahalleleri ile büyükşehir ve ilçe belediyelerine bağlandılar.

Her ne kadar beldenin kendi kendini yönetmesi ve demokrasi kadrolarının yetişmesi bakımından okul olarak görülse bile, seçim ve yönetim uygulamalarının önemli ölçüde bu amacı gerçekleştirmeden uzak kaldığı, belde halkı arasındaki siyasal görüş farklılıklarının kan davasına dönüşecek değin keskinleştiği, sosyal yaşamı böldüğü, ayrıca kamu kaynaklarının yasa ve hukuka aykırı biçimde harcandığı yerlere dönüştüğü de söylenebilir.

 

Yine köyler de mahalle olarak içinde bulundukları belediyeye bağlandı.

Köy muhtarları, “mahalle muhtarı” oldular.

Böylece, tüzel kişiliğiyle dava ehliyeti, tasarruf ehliyeti, vergi salma gibi yetkileriyle “muhtariyet” durumundan, tüzel kişiliği olmayan mahalle muhtarlığı statüsüne sokuldular.

 

Belde ve köylerin tüzel kişiliklerinin kaldırılarak mahalleye dönüştürülmelerinin, Devlet’in, kırsalda demokratik olmayan aşiret vb. yerel otoritelerin güçlerinin zayıflamak amacından kaynaklandığını söylemek olasıdır.

 

4.  İlçe belediye sınırları ilçe sınırlarına genişledi, ancak bu belediyelerin yetkileri daraltıldı.

Büyükşehir belediyesiyle iç içe geçmiş ilçe belediyesinden, büyükşehir merkeziyle arasında 50-100 km. uzaklığı olan ilçe belediyelerine geçildiği halde, yeni Kanun, önceki Büyükşehir Belediyesi Kanunundaki yetkilerden daha az yetki tanınmıştır.

 

Önceki Yasa’nın 7. maddesinde a’dan başlayıp z’ye kadar uzayan bentlerde sayılan Büyükşehir Belediyesi görev ve yetkilerinden, uygun gördüklerini büyükşehir belediye meclisi kararıyla  ilçe belediyelerine devredebilmeleri veya birlikte yapabilmeleri önceki Yasa’da olanaklı iken yeni Yasa ile sadece l,s,t bentlerinde yazılı “terminal, otopark mezarlık, toptancı hali, mezbaha” yapmak işletmek” gibi basit görev ve yetkilerini ve temizlik, numaralandırma işlerini ancak devredilebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Mevcut Yasa’nın 7/g maddesinin yeniden düzenlenmesiyle, mahalleleri (Şimdiki köylerin ve beldelerin) ilçe belediyesine bağlayan yollar, meydan, bulvar, cadde ve ana yolları yapmak, bakım ve onarımını, temizliğini, karla mücadelesini yürütmek, hatta meydan, bulvar, cadde ve sokak adlarını vermek gibi görevler büyükşehir belediyelerine verilmiştir.

Hizmetlerin yerine getirilmesi bakımından belediyeleri arasında uyum ve koordinasyonu sağlamak, bu konuda belediyeler arasında ihtilaf çıktığında yönlendirici ve düzenleyici kararlar almak yetkisi büyükşehir belediye meclisindedir.

 

Ayrıca söylemek gerekir ki “merkezin uzağındaki” ilçe belediyeleri büyükşehir belediyesi kapsamına alınmakla, önceki Yasa’ya göre merkezle içi içe olan ilçe belediyeleri için normal sayılsa da bile uzak ilçe belediyeleri bakımından yadırganacak bir durum ortaya çıkmış, ilçe belediyeleri “eften-püften” işlere bakan belediyeler konumuna getirilmiştir.

Öyle ki, Büyükşehir Belediyesi Yasa’sında ilçe belediyelerinin görev ve yetkilerini sıralamaya beş harf yetmiştir.

 

Bu durumda Büyükşehir belediyelerinin ilçe belediyelerinin  “amiri-ağabeyi” durumunda olduğunu söylemek abartı sayılmamalıdır.

 

B-YATIRIM İZLEME VE KOORDİSYOM MERKEZLERİ:

     Yeni Yasa’yla büyükşehir belediyelerinin bulunduğu illerde tüzel kişiliği olan İl Özel İdareleri kaldırılmış, yine tüzel kişiliği olan Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezleri (YİKM) kurulmuştur.

 

Bu merkezlere oldukça geniş görev, yetki ve sorumluluklar yüklenmiştir.

YİKM’ler Ankara’nın büyükşehirdeki beyni, eli, kolu, ayağı iken, ilin “çelik çekirdeği”, deyim yerindeyse “derin bürokrasisidir”.

Büyükşehirdeki yatırımların yapılması, izlenmesi ve denetlenmesi, afet ve acil yardım durumunda hizmetlerin koordinasyonu, yürütülmesi; ilin tanıtımı, ildeki kamu kurumlarına kılavuzluk edilmesi, hukuki destek sağlanması ve bunların DENETLENMESİ amacıyla valiye bağlı Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezleri kurulmuştur.

Hemen belirtmek gerekir ki Bakanlar Kurulu kararıyla büyükşehir belediyesine bağlı ilçeler ile BAŞKA İLLERDE DE  YİKM’ler kurulabilecektir.

YİKM’ler, merkezi idarenin adli ve askeri teşkilat dışında taşradaki tüm birimlerinin etkinliği, verimliliği ve performansı ile ilgili her yıl rapor hazırlar valiye verir; vali de kendi değerlendirmesini katarak raporu Başbakanlığa ve ilgili bakanlıklara gönderir.

 

YİKM’lerin hukuk, afet-acil yardım, yatırım izleme, rehberlik ve denetim, strateji ve koordinasyon birimi ve idari birimleri bulunmaktır.

YİKM’ler, valinin belirleyeceği bir vali yardımcısı tarafından vali adına ve valiye karşı sorumlu olarak yönetilir.

Bu merkezler özel bütçelidir, genel bütçe gelirlerinden pay alır.

 

Bu “merkezlere” neden gerek görüldü?

Bir sigorta olarak mı düşünüldü?

Örneğin, Güneydoğuda büyükşehir olmayan illerde belediyeler eliyle bir “fiili durum” söz konusu olduğunda, bu merkezlerin yetkisiyle, o il yönetiminin “iplerini” tekrar ele geçirmek için mi acaba?

Evet, bu ihtimal, bir ihtiyati tedbir olarak akla yakın geliyor.

C-DEĞERLENDİRME:

1.  Büyükşehir Belediye Başkanı Eyalet Başkanı mı?

2.  Büyükşehir belediye başkanı tüm ilin oyuyla seçilecek, tüm ili temsil edecek, tüm ilin başkanı olacak.

3.  Tüzel kişiliği olan belde belediyeleri kapatıldı, yine tüzel kişiliği olan köyler kapatıldı.

     İlçe belediye başkanlarının yetkileri daraltıldı; adeta büyükşehir belediyelerinin birer şubesine dönüştürüldü. İlde başka otorite kalmadı.

Büyükşehir Belediye Başkanı tek egemen.

Öyleyse tam da eyalet başkanı!

GÖRÜNTÜ buna uyuyor.

Bu durum, Güneydoğuda özerklik talep eden iç ve dış baskı çevreleri için tatmin edici olabilir.

Ancak, “projenin” üç boyutunun tamamlanmadığı, şimdilik “şekil”den ibaret olduğu söylenebilir.

4.  Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezlerinin durumu:

    Bu kuruluşlar, Başbakanlığa ve ilgili bakanlıklara sıkı sıkıya bağlı, merkezi yönetimin ildeki beyni, eli, kolu, ayağı; il bürokrasisinin de adeta çelik çekirdeği.

5.  İl Genel Meclisleri kaldırıldı, kırsaldan gelen siyasal temsilcilerin il idaresinden pay almasına son verildi.

Öyleyse, merkezi idare ildeki gücünü büyükşehir belediyeleri dışında kimseyle paylaşmıyor.

6.  Yeni Yasa’ya göre Bakanlar Kurulu kararıyla büyükşehir olmayan illerde de Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezleri kurulabilecek.

Buna neden gerek görüldü acaba?

Güneydoğu’da büyükşehir olmayan illerde belediyeler eliyle bir “fiili durum” olduğunda bu “merkezler” eliyle yönetim iplerini ele geçirmek için mi acaba?

 

D. SONUÇ OLARAK:

 

Eğer, “eyaletçi” bir parti, hükümet kurulmasında anahtar durumuna gelir de dayatırsa veya “başka şantajlarla” Güneydoğu illerindeki Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezlerinin bürokratlarını belirlemede karar sahibi olunursa ne olacak?

Bu riskin olmadığı söylenemez.

O taktirde, “sigorta atmış”, büyükşehir belediyesi başkanı tek egemen durumuna gelmiş ve FİİLİ EYALET gerçekleşmiş olur. 01.04.13

 

Aziz Milletime borç duygularımla ve en derin saygılarımla sunarım.

 

Av. Selahattin Sarıoğlu

TBB Delegesi

Malatya Barosu Önceki Başkanı