İSTANBUL - Gülsüm İncekaya

Dış politika uzmanları, ABD, Kanada, Ukrayna ve AB ülkeleri ile NATO'nun eş zamanlı olarak Rus diplomatlara yönelik “sınır dışı” kararlarını ikinci bir "Soğuk Savaş"ın tetikleyicisi olarak değerlendirirken, Rusya ile Batı arasında yeni bir "Berlin Duvarı" inşa edilmeye çalışıldığına dikkati çekiyor. Uzmanlar, kontrollü bir şekilde "iki kutuplu dünya" hedeflendiğinin de altını çiziyor.

İngiltere'de yaşayan eski Rus ajanın ölümünün ardından İngiltere ve Rusya arasında başlayan gerginlik, dünyaya yayılıyor.

İngiltere'nin, çifte Rus ajan Sergey Skripal'ın zehirlenmesine tepki olarak 23 Rus diplomatı sınır dışı etme kararının ardından, ABD de 60 Rus diplomatın sınır dışı edileceğini ve Seattle'daki Rus Büyükelçiliği'nin kapatılacağını açıklamıştı. Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ise AB'ye üye 14 ülkenin Rus diplomatları sınır dışı etme kararı aldığını duyurdu.

NATO da bünyesindeki 7 Rus diplomatın akreditasyonunu iptal ettiğini açıklarken, Moskova ise suçlamaları reddediyor. Öte yandan bazı AB ülkelerinin de bu yönde hazırlık içinde olduğu belirtiliyor.

Uzmanlar, Rusya ile ABD ve AB arasında başlayan ajan krizini AA muhabirine değerlendirdi.

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, ABD, Kanada, 14 AB ülkesi ve Ukrayna’nın eş zamanlı olarak Rus diplomatlara yönelik ''sınır dışı'' kararının arkasında ABD'nin küresel hedeflerinin olduğunu ifade ederek, ABD’nin ''Yeni Dünya Düzeni'' inşa sürecinde Rusya’yı hedef aldığını söyledi.

Prof. Dr. Erol, alınan kararların ABD’nin Rusya ve Çin’i hedef alan politikasından kaynaklandığını belirterek, ''Bu kararla birlikte kriz; İngiltere-Rusya arasındaki bir kriz olmaktan çıkıp, hızlı bir şekilde Batı-Rusya arasındaki bir krize dönüştü. Gelişmeler, küresel bazda daha derin bir krize gebe görünüyor.'' dedi.

"ABD sistematik bir şekilde Rusya-AB krizi üretiyor"

Prof. Dr. Erol, ABD'nin 2013 yılından itibaren sistematik bir şekilde AB-Rusya arasında kriz inşa politikasını yürüttüğünü anlattı.

Kırım’ın 2014'te işgali ve Doğu Ukrayna sorunu üzerinden ABD'nin ''Rusya tehdidi'' üretmeye çalıştığını vurgulayan Erol, şunları söyledi:

''ABD, Rusya tehdidi üzerinden AB ve NATO üzerindeki etkisini artırdı. İngiltere-Rusya arasında yaşanan 'Sergey Skripal Krizi', ABD’nin izlediği bu politika ile büyük ölçüde örtüşüyor. Sonuçları itibarıyla ABD’nin çıkarlarına hizmet etmektedir. Nitekim ABD, 'Sergey Skripal Krizi' ile Batı üzerindeki zayıflayan etkisini, nüfuzunu tekrar artırırken; dağılma aşamasına gelen Batı Blokunu, bildik bir 'öteki' olan Rusya tehdidi üzerinden tekrar toparlama sürecine girmiş görünmektedir. Bu bağlamda 'çok kutuplu' bir dünya düzeni içerisinde birer kutup olarak yer almayı hedefleyen İngiltere ve Almanya bir kez daha ABD çekim merkezine girmiştir. Brexit ile ABD ekseninden ayrılmaya çalışan ve çok kutuplu yeni dünya düzeni sürecinde başlı başına bir kutup olmayı hedefleyen İngiltere bir kez daha ABD’nin etki alanına girerken, dolaylı bir şekilde tekrar AB ile zoraki bir iş birliğine sürüklenmiş görünmektedir.''

Prof. Dr. Seyfettin Erol, Almanya'nın da İngiltere gibi ABD etkisinden kurtulmaya çalıştığını ve çok kutuplu yeni dünya düzeni sürecinde bir kutup olmayı hedeflediğini aktardı.

Rusya -İngiltere arasında başlayan ve tüm AB ülkelerini bağlayan bu krizin, dolaylı bir şekilde Almanya'ya darbe vurduğu görüşünü dile getiren Erol, ''Almanya bu kriz ile birlikte hem 'Doğu’ya Doğru' hem de 'Batı’ya Doğru' (AB enstrümanı bağlamında) politikaları büyük ölçüde darbe aldı. Almanya’nın Doğu’ya doğru politikasının iki önemli sacayağından biri olan Rusya sütununun eski günlerine dönmesi pek mümkün görünmüyor. Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, Batı içerisindeki bölünmenin ve hatta yeni bir liderlik mücadelesinin önüne İngiltere-Rusya arasında yaşanan “Sergey Skripal Krizi” ile geçen ABD; bu bunalımı Batı-Rusya ve Rusya ile birlikte hareket eden Blok arasında yeni bir “Berlin Duvarı” inşası için önemli bir fırsat olarak kullanırken, kontrollü bir iki kutuplu dünyayı hedefleyen 'Yeni Soğuk Savaş'ı da Rusya üzerinden başlatmış görünmektedir. Bu da akıllara bu krizin çıkışı ve seyri ile ilgili çok fazla soru işaretini getirmektedir.'' değerlendirmesini yaptı.

"Bu krizde kazanan İngiltere"

ANKASAM AB-Balkanlar Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Nuri Korkmaz ise İngiltere’nin Salisbury kentinde Rus istihbarat çalışanı Sergey Skripel ve kızının zehirlenmelerinin sadece İngiltere-Rusya ilişkilerini değil, Rusya-AB ilişkilerinde de gerginliğe yol açtığını söyledi.

Kırım’ın ilhakından sonra Rus yayılmacılığından rahatsız olan AB ülkelerinin ambargolarla Rusya'yı izole etmeye çalıştıklarını belirten Korkmaz şöyle konuştu:

''Brexit süreci ile AB’den uzaklaşan İngiltere, casus krizi ile birlikte AB ile olan ilişkilerinin geliştirmeye başladı. Nitekim gerek Fransa gerekse Almanya kriz sırasında İngiltere’ye olan tam desteklerini açıkça belirttiler. Fakat burada da AB’nin 27 üyesinin tam anlamıyla birlikte hareket ettiklerini söylemek doğru olmaz. Çünkü enerji açısından tamamen Rusya’ya bağımlı olan ülkeler ve tarihsel açıdan Rusya ile yakın ilişkileri olan ülkeler bu sürece dahil olma konusunda isteksiz davranıyor."

Doç. Dr. Korkmaz, Rusya ile İngiltere arasında başlayan ve tüm dünyaya yayılan krizin en fazla İngiltere'nin işine yaradığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

''Bununla birlikte casus krizinde Theresa May’in AB’nin desteğini kazanmasına kuşku ile bakan taraflar da mevcuttur. Rusya Skripel olayında sorumlu olmadığını beyan ederken İngiltere casus krizindeki durumun Soğuk Savaş döneminden daha kötü olduğunu belirtmiştir. Bu krize bakıldığında esas kazananın İngiltere olduğu açıktır. Çünkü Brexit sürecine girilmesiyle birlikte 27 AB ülkesini karşısına almış gibi görünen ve Avrupa kıtasında yalnızlaştığı izlenimi yaratan İngiltere’nin, ajan kriziyle AB ülkelerinin desteğini arkasına alması yalnızlaşmadığı ve Avrupa’da destekçilerinin olduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır.''

"Skripal saldırısını İngiltere yapmış olabilir" iddiası

Başkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Sezgin Mercan ise bir süredir zincirleme bir reaksiyona dönüşen Rus diplomatların sınır dışı edilmesinin en önemli nedeninin Batı ülkelerinin Rusya’nın bölgesel ve küresel politikalarından duyduğu rahatsızlıktan kaynaklandığını söyledi.

Başta ABD olmak üzere çoğu Batı ülkesinin Rusya’nın Kırım’daki varlığından, Suriye’deki etkinliğinden, enerji sektöründeki manevralarından rahatsız olduğunu belirten Mercan, ''Benzer şekilde Rusya da Avrupa merkezli siyaseti eleştirmekte, ABD’nin tek taraflılığına itiraz etmekte ve adeta alternatif bir siyaset üretme iddiasıyla bölgesel ve uluslararası nüfuzunu arttırmaya çalışmaktadır. Karşılıklı güvensizlik, bu tutumları beslemektedir.'' görüşünü aktardı.

Mercan, Rusya'nın Skripal saldırısı ile ilgili iddiaları ısrarla reddetmesinin saldırıyı İngiltere'nin yapmış olabileceği olasılığını da akıllara getirdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

''İngiltere, ABD ve çoğu Avrupa ülkesinin tutumundan anlaşılacağı üzere genel kanının Skripal’in zehirlenmesinin arkasında Rusya’nın olduğu iddiası var. Birçok ülkede sınır dışı vakasının olması, hükümetlerin bu konuda ikna olduklarına ya da zehirlenmenin arkasında Rusya’nın olduğuna inandıklarına işaret etmektedir. Eğer durum gerçekten buysa Rusya’nın, özel olarak da Putin’in, gerek istihbarat faaliyetleri açısından Batı’ya, gerek kurumsal bütünlük ve tutarlılık açısından kendi kurumlarına ve personeline ve de muhaliflerine güçlü olduğu mesajı vermeye çalıştığı öne sürülebilir. Rusya her ne kadar İngiltere’nin suçlayıcı iddiasını reddetse de, Batı ülkeleri Rusya’nın itirazlarını ikna edici bulmamaktadır. Rusya’nın iddia ettiği gibi Skripal olayının arkasında İngiltere’nin olması durumu...Eğer durum buysa, Batı ülkelerinin uluslararası alanda Rusya’ya güvenilmez ülke imajı üzerinden prestij ve etkinlik kaybı yaşatma isteğiyle böyle bir eyleme giriştikleri düşünülebilir. Bunun arkasından, yakın çevresinde iş birliği ağları üzerinden Rusya’yı yeni bir çevreleme politikasıyla sarma yolu izlenebilir.''

İç hesaplaşma, yasa dışı aktörler veya mafya olasılığı

Sezgin Mercan, saldırı ile ilgili üçüncü bir olasılığın da söz konusu olabileceğini ifade ederek, ''Bu saldırı, Rusya'daki yasa dışı aktörler, mafya veya yeni ya da eski bir iç hesaplaşma kapsamında gerçekleştirilmiş olma olasılığı da çok yüksek. Yönetimin bu gibi aktörler üzerinden dolaylı olarak meseleye karışması da olasılık dahilinde sayılabilir.'' dedi.

AB ile Rusya arasında daha önceden öne çıkan karşılıklı bağlılık esasına dayalı ilişki tipinin bu krizle birlikte sarsılacağını ifade eden Mercan, şu görüşleri paylaştı:

''Bu bağlılıkta enerji, küresel ekonomi, ticari ilişkiler ve uluslararası güvenlik konularında ayrışmalar ve ulusal öncelikler çok daha fazla öne çıkarılabilir. Zaten AB yaptırımlarıyla aralarda kesintiye de uğramıştır. Rusya AB’nin ve önde gelen üye ülkelerin normatif yönünü çok daha fazla eleştirebilir. Dışlanması ise Batı’ya nüfuz yollarını kapatabilir. Avrupa ülkeleri enerjide alternatifler yaratarak Rusya’ya bağımlılığı azaltmak isterken, ekonomik olarak ülkeyi zorlayabilir. Bunlar olurken Rusya AB’nin Ukrayna, Belarus, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan gibi ülkelerle yürütmeye çalıştığı politikaları engelleyici tutumunu daha fazla hissettirebilir. Rusya’nın 2009’da ilan ettiği Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde 2020’ye kadar Rusya ile AB arasında uluslararası güvenlik alanında iş birliği devam etmesi ilkesi boşlukta kalabilir. Rusya’nın NATO irtibatını devam ettirme potansiyeli, örgütün diplomat sayısını azaltma kararıyla sarsılabilir.

Kısa süre içinde Rusya’nın da Batı ülkelerine benzer şekilde ülkedeki bazı diplomatları sınır dışı edeceği ve ülkeye bazı kişilerin girişinin engellenebileceği öngörülebilir.Silahsızlanma anlaşmaları konusunda ABD ile olan gerginlik daha da artabilir. Tepkisini zamana yayarak, bölgesel ve küresel krizler esnasında başka vesilelerle de gösterebilir. Yine de, karşılıklı olarak diplomatik temsilin tam anlamıyla ortadan kaldırılmayacağını beklemek yerinde olacaktır. ''

"Saldırı Rusya'ya karşı düzenlenen bir komplo"

ANKASAM Avrasya Araştırmaları Masası Başkanı Dr. Dinmuhammed Ametbek de ''AB ülkelerinin ve ABD’nin davayı hiç sorgulamadan İngiltere’ye destek vermesi bu olayın Rusya’ya karşı düzenlenen büyük bir komplonun parçası olduğunu göstermektedir.'' dedi

Ametbek, İngiltere hükümetinin saldırıda kullanılan kimyasal maddenin Rusya tarafından üretildiğini iddia ederek suçu Rusya'ya fatura ettiğini savunarak, şunları söyledi:

''Rusya uluslararası hukuk zemininde hareket etmek istiyor. Diğer bir ifadeyle İngiltere Rusya’yı muhatap almak istemiyor. İngiltere’nin Rus diplomatları sınır dışı etme durumuna gelince, Rusya tarafı kaç Rus diplomat sınır dışı edilirse, o kadar İngiliz diplomatın Rusya’dan sınır dışı edileceğini bildirdi. Ancak Moskova bu sınır dışı etme olayının 'Skirpal işi' ile ilgisi olmadığını düşünüyor.

Rus Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova bu sorunu İngiltere’nin Rusya’ya karşı özel olarak başlattığı kampanya olarak nitelendirdi. Burada 'Skirpal işi' bahane olarak kullanılıyor. Rusya Savunma Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, İngiltere toprağında Rus vatandaşına kimyasal silahla saldırmanın Rus çıkarına olmadığı belirtiliyor.''

Rus Savunma Bakanlığı sözcüsünün, Skripal’in ölümünde kullanılan kimyasal madde ile Rusya’nın bir ilişkisi olmadığına dair açıklamasını anımsatan Ametbek, ''Bu arada Rusya, İngiltere’nin Porton-Down şehrinde kimyasal silah gelişimi laboratuvarın çalıştığına dair bilgileri dünya kamuoyunun dikkatine sunuyor. Rus resmi yetkililer tarafından yapılan açıklamalar ve bu açıklamalar ışığında Rus basınında yapılan tartışmalarda, İngiltere’nin Rusya’yı zor duruma düşürmek için 'Skipal davası'nı düzenlemiş olabileceği ve daha sonra bu olayı etkin bir şekilde kullanmakta olduğu belirtilmektedir." dedi.

Kaynak: AA