Cüneyd Altıparmak • Avukat

“Hükümet sistemi” kavramı için net bir tanım mevcut değildir. Ancak, genel olarak; devlet içindeki kuvvetlerin dağılımı ve düzenlenişi bakımından rejimlerde uygulanan kural ve kurumlar sistemine denmektedir. Modern dünyada devletler üç temel ayak üzerine inşaa edildir. Bunlar yasama, yürütme ve yargıdır. Yasama, kanun ve anayasa yapan merci; yargı ise, uyuşmazlıkları mevzuat ışığında çözen aygıttır. Yürütme ise devletin idaresi demektir. Yürütmeyi elinde tutana “hükümet” denir, hükümetle seçimler sonucunda kurulur. Yürütme, mevzuata bağlı olarak, ülkenin genel yönetim kurumlarına hükümet ederek bu işlevi ifa eder.


Hükümet sistemlerinin tasnifinde genellikle, devletin temel kuvvetleri arasındaki ilişki esas alınır. Yürütme, Yargı ve Yasama aynı kişi de toplanıyorsa diktatörlük, mecliste toplanıyorsa meclis hükümeti sisteminden bahsedilmektedir. Yürütmenin, yasama ile bir biçimiyle ilişki içerisinde olduğu, yasamadaki kimselerin “hem de" yürütme erkinde görev üstlenmesi halinde, parlamenter sistem söz konusudur. Bu üç erkeni net biçimde ayrılması halinde ise, başkanlık sisteminden bahsedilmektedir. Burada başkan, maiyetindekiler ile yürütme işlevini ifa etmektedir. Bunların ikisinin arasında bir yerde duran sisteme yani başkanlık sistemi ile parlamenter sistemin bazı unsurlarını birleştiren sisteme de yarı başkanlık hükümeti sistemi denmektedir.

CUMHURBAŞKANININ YETKİLERİ

Anayasaya göre, (m.104) Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Ülkenin ve Milletin birliğini temsil eder. Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle yükümlüdür. Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir. Başlıca görevleri şunlardır: 1) TBMM'nin açılış konuşmasını yapmak, 2) TBMM'yi gerektiğinde toplantıya çağırmak, 3) Kanunları yayımlamak, 4) Kanunları tekrar görüşülmek üzere TBMM'ye geri göndermek, 5) Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halk oyuna sunmak, 6) Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, TBMM İçtüzüğünün, tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya şekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde iptal davası açmak, 7) TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek, 8) Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek, 9) Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek, 10) Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak, 11) Yabancı devletlere temsilci göndermek, (diplomat atamak) 12) Yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek, 13) Milletlerarası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak, 14) TBMM adına TSK'nın Başkomutanlığını temsil etmek, 15) TSK'nın kullanılmasına karar vermek, 16) Genelkurmay Başkanını atamak, 17) MGK'yı toplantıya çağırmak, 18) MGK'ya Başkanlık etmek, 19) Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak, 20) Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak, (af yetkisi), 21) Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve Başkanını atamak, 22) Devlet Denetleme Kuruluna inceleme, araştırma ve denetleme yaptırtmak, 23) YÖK üyelerini seçmek, 24) Üniversite rektörlerini seçmek, 25) Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askeri Yargıtay üyelerini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini seçmek, 26) HSYK üyelerini seçmek, 27) Kararnameleri imzalamak,

DEVLET BAŞKANI DEĞİL CUMHURBAŞKANI

Burada, yetkiler çok açıktır. Ancak, “kararnameleri imzalama" yetkisinin ne anlama geldiği izaha muhtaçtır. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulu veya ilgili Bakanlar tarafından imzalanan kararlara “kararname" denmektedir. Kararname, bir idari düzenleyici işlemdir. Yürütmenin temel atamaları, kararları ve genel düzenleyici işlevi, bu kararnameler eliyle ifa edilir. Cumhurbaşkanının, idarenin dizayn edilmesine etkisi burada toplanmaktadır.
Uygulamada bir çok tip kararname vardır, CB'nin etkisi bağlamında, iki tip kararname öne çıkar. Bunlar “Bakanlar Kurulu Kararnamesi" ve “Üçlü Kararnameler"… Bakanlar Kurulu Kararnamesi, Başbakan ile bütün Bakanların ve Cumhurbaşkanının imzaları ile teşekkül eder. Bakanlar Kurulu Kararnameleri, prensip itibariyle bir kanuna dayalı olarak çıkarılırlar. Fakat tatbikatta, ortada bir kanun hükmü olmadan da Bakanlar Kurulu kararnamesi çıkarıldığı görülmektedir. Bir valinin atanması bakanlar kurulu kararnamesi ile olur.

Üçlü kararname ise, ilgili bakan, başbakan ve nihayet cumhurbaşkanının imzası ile oluşturulur. Bakanlığa atancak genel müdür yardımcısı ve üstü bürokratlar bu yolla atanır. Bir müsteşar ataması, genel müdür atamasında cumhurbaşkanının imzası elzem şarttır. Mesela, TÜBİTAK Üyeleri ve Genel Sekreteri, Vakıflar Genel Müdürlüğü İdare Meclis Başkan ve Üyeleri, Gelir İdaresi Başkanı, Gelir İdaresi Başkan Yardımcıları, Gelir İdaresi Daire Başkanları ve Vergi Dairesi Başkanları, İl İdare Şube Başkanları (il milli eğitim, il sağlık, il kültür müdürü vs), il emniyet müdürü, kaymakamlar ve vali yardımcıları…. Bunun dışında ikili kararname ile, Başbakanlık veya bazı kurumların bürokrasisinin teşekkülünde Cumhurbaşkanı etkisi de vardır.

Bu yetkileri elinde tutan bir Cumhurbaşkanının hukuken, sistemin isimi ne olursa olsun, etkisinin bundan daha fazla hale gelmesi neredeyse mümkün değildir. Nitekim, bu darbe anayasası, hiçbir zaman Cumhubaşkanını idareden bağımsız tasarlamamış, bizzat tersine bir mantıkla, belirli bir hiyareşiye kadar atamalara mudahale etme ruhsatı vermiştir. Bunun mevzuat anlamında en bariz örneği, 11.1.1983 tarih ve 2779 sayılı Kanundur, üç maddelik kanunun ilk maddesi şöyledir: “12 Eylül 1980 tarihinden sonra kabul edilen Kanunlarda geçen 'Devlet Başkanı' unvanı 'Cumhurbaşkanı' olarak değiştirilmiştir"…

ANAYASA TASLAĞINDAKİ DURUM

Hükümetin, Kasım 2012'de TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na sunduğu başkanlık sistemine ilişkin önerileri de içeren taslaktaki yetkilere göre, yasama ile yürütmenin net biçimde ayrıldığını görüyoruz. Taslağa göre, Milletvekilleri yürütme organının teklif, inha, atama veya onamasına bağlı resmî veya özel herhangi bir işle görevlendirilemezler. Başkan ise, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle ve yürütmenin genel siyasetinden sorumludur. Başkanın görev ve yetkiler (m.22/4) ise, kanun onaylama, geri gönderme, TBMM açılışına katılma, Anayasa değişikliklerini gerekli görürse halk oyuna gönderme, bakanları atama ve görevlerine son verme, diplomat atama, antlaşmaları imzalama, başkomutanlığı temsil etme, sıkıyönetim ve OHAL ilanı ve kaldırılmasına karar vermek, YÖK, AYM, Danıştay, HSYK üyelerinin yarısını seçmek, Yargıtay C.Başsavcısını seçmek, mahkumları affetmek yetkilerine haizdir. Bunlara ek olarak iki yetki vardır: 1) Kamu yöneticilerini atamak ve görevlerine son vermek, 2) Başkanlık kararnamesi çıkarmak… Bu konu biraz önce yukardaki bahisle aynı tartışmaları içermektedir. Yani, Cumhurbaşkanı ile Başkan arasında (bu taslağı mihenk tutarsak) hali hazır ile getirilmek istenen arasında hukuken pek fark yoktur.

BAŞKANLIK SİSTEMİ VE İSTİKRAR

Ülkenin başkanlık sistemine geçip-geçmemesi konusu; siyasi bir tartışma zemininde ilerlemektedir. Biz bu yazımızda, mevcut durum ile getirilmek isteneni hukuki olarak ele alıp, okuyucunun değerlendirmesine bırakmak istedik. Fakat başkanlık sistemini isteyenlerin de istemeyenlerin de pek çoğu neyi neden istediğinin veya istemediğinin tam olarak farkında değildir. Bunun tek çözümü, meselenin siyasal gündemden uzak ele alınarak işlenmesidir. Burada, tarihin önsöz olduğu bir dimağ ve günümüzün koşullarının beraber ele alındığı bir bakış açısına ek olarak bilimsel bir tartışma zemini oluşturmak gerekir ki, doğru bir sonuca ulaşabilelim. Başkan ile cumhurbaşkanının yetkileri arasında hiçbir fark yoktur. Tek fark, cumhurbaşkanının “sorumsuz" olarak bu yetkileri kullanmaktadır. Mevcut yetkiler ve sorumsuzluk “tek adam" olmak isteyen bir kimse için “keyfe kafidir". Milletin ortalamasını alan ve sadece bazı konularda ayrışan ancak, hak ve özgürlükler başta olmak üzere temel noktalarda uyuşan siyasi partilerin olduğu ülkelerde, başkanlık sistemi istikrar getirir.


http://hukukmedeniyeti.org/haber/6261/baskanlik-sistemi-ile-cumhurbaskanligi-arasindaki-/