Bir Nobel haftası daha geride kaldı. Nobel skandallarına alıştığımızdan bu kez merakla bekledik ama dikkat çekici bir olay yaşanmadı. Skandal derken öncelikle edebiyat ve barış ödüllerinde geçmiş yıllarda kopan fırtınalar akla geliyor.

Bu yıl Beyaz Rus Svetlena Aleksiyeviç’in edebiyatçı olmadığı yolunda eleştiri sesleri yükseldiyse de, Rusya’nın hiç de popüler olmadığı bu günlerde, eleştirenler de zamanın ruhuna ayak uydurarak kısa sürede seslerini kıstılar. Svetlena Aleksiyeviç de Nobel ziyafeti’ndeki konuşmasında Rusya’ya verip veriştirip alkışları topladı. Bizler için Nobel bu yıl önemliydi.

Aziz Sancar’la ulusça sevindik, gurur duyduk. 2006’da Orhan Pamuk Edebiyat Ödülü’nü kazandığında da sevinmiştik ama o zamanlamasını bilinçli seçtiği izlenimi yaratan açıklamalarıyla sevincimize gölge düşürmüştü. Aziz Sancar ise açıklamalarıyla herkesi sevindirdi. Sevindirdiği gibi toplumsal olayları da bilimsel bir yaklaşımla değerlendirerek düşünce ufuklarını genişletecek, derinleştirecek analizler yaptı. Bir disiplin içinde hayatını laboratuvar çalışmasına adamış, ayrıntıların önemini ve büyük çözümlerin bu ayrıntılardan çıkabileceğini bilen bir bilim adamı olan Aziz Sancar Stockholm’de bir hafta boyunca sergilediği davranışlarıyla örnek bir insan olduğunu gösterdi. Kararlı, kişilikli tutumunu Nobel Vakfı yönetimine karşı da sergiledi.

Bilimsel konuşmasını yapacağı sahneye Türk Bayrağı konulmasını istedi; yakasına da Türk Bayrağı rozetini, boynuna da Osmanlı Tuğralı kravatını taktı. Aziz Sancar’la yarım saat etraflıca konuşma şansı buldum. Masaya oturunca önümdeki soracağım sorularla ilgili notları merak etti. İki-üç sözcükten oluşan cümleleri hatırlamak için not etmiştim. Sorulara göz atarken sonlarda yer alan bir cümleye çok güldü. İki sözcükten oluşan soruyu ‘’Toplumsal DNA’’ diye not etmiştim. Sigara gibi, yiyecek, içeceklerle alınan kanserojen etkisi olan maddeler gibi dış etkilerin, DNA’nın bozulmasına yol açtığını saptamış olan Aziz Sancar, toplumsal DNA’ın bozulmasındaki etkileri sormak istediğimi anlamılştı. Bu soruyu yanıtlarken tahmin edeceğiniz gibi Türkiye’nin huzurunu kaçırmaktan çıkarı olanların etkilerinden söz etti. ‘’Toplumun DNA’sını da dış etkiler bozuyor’’ diyerek, bozulan DNA’yı tamir refleksiyle harekete geçen hücre gibi toplumun da dış etkilere karşı dikkatli olup yapıcı refleksleriyle davranması gerektiğini söyledi. Kim ne kadar ders çıkarır bilemem ama Cumhurbaşkanı kendisini Ankara’ya davet etti. Bu davet sadece tebrik etmek için olmasa gerek.

Belki bir bilim adamı olarak Türkiye’ye katkısı istenecek. Keşke çok önceden istenseydi. Aziz Sancar, ABD’de çok sayıda bilim adamının çok başarılı çalışmalar yürüttüğünü de söyledi söyleşimizde. Türkiye’nin bu bilim adamlarına ihtiyacı varsa çağırmak için Batı’nın ödül vermesi mi beklenecek acaba... Neyse kötümser olmayalım.

Yanlışın neresinden dönülse kârdır diyerek umudumuzu yitirmeyelim. Nobel ziyafetinde ödül kazananlar kısa konuşmalar yaparlardı. Her dalda birden fazla kişi ödül kazandığı için, aralarından biri arkadaşlarını da temsilen konuşuyor. Kimya dalında kendi ülkesi olduğu için olsa gerek İsveçli Tomas Lindahl’e şans verilmiş. Hoş bir konuşmaydı. Stockholm’ün Bromma mahallesindeki lisede fizik, metamatik ve kimya derslerinde çok başarılıymış. ‘’Öğretmenlerim çok iyi idi’’ diye vurgulayarak belirtti. Ailesi kent merkezine taşınınca okul değiştirmek zorunda kalmış. Yeni okulunda kimya hocasından tıp fakültesi için gerekli olan geçerli notu alamamış. Tekrar eski okuluna dönmüş ve kimyadan en yüksek notu almayı başarmış. Nobel tarihinde kayıtlara geçmiş çok sayıda skandal ve güleryüzlü anılar var. Birini anlatayım: Knut Hamsun’un ödül ziyafetine daha önce ödül kazanmış olan İsveçli Selma Lagerlöf de katıldı.

Ziyafetten sonra odalarına çıkmak üzere otelin asansörüne bindiler. Ziyafette kafayı bulmuş olan Knut Hamsun’un gözleri Selma Lagerlöf’ün kalçalarına takılmıştı. Kendini tutamadı ve ‘’Maşallah’ diyerek eli Selma Lagerlöf’ün kalçasına gitti. Asansörden yayılan çığlık otelde panik yarattı. Knut Hamsun çok inandırıcı açıklamasıyla herkesi gülümsetti: ‘’Uyukluyordu, uyandırmak için çimdikledim. Hepsi bu.’’

Osman İkiz

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr