Van depremi, PKK saldırılarının ardından yaratılmak istenen Türk- Kürt ayrışmasının önüne geçmek için önemli bir fırsat yarattı. İnternet sitelerindeki bazı yorumlar, düşmanlığı körüklüyor ancak bu yanılgıya düşmezsek, kardeşlik köprüsünü yeniden kurabiliriz

Türk toplumu, nerede kanayan bir yara göre işini gücünü bırakıp o yarayı sarmak için oraya koşar. Doğu insanın bir özelliğidir bu. Anadolu kültürünün de başat unsurlarından biridir. Binlerce yıllık geleneğimiz, yardımlaşma, dayanışma ve imece üzerine kuruludur. Van depreminin ardından yaşanan sahne de bundan farklı olmadı. Yurdun dört bir yanından, Van’a yardım etmek için yola çıkıldı. Ancak bu süreçte karşımıza, daha önceki örneklerden farklı bir tablo daha çıktı. Geçen hafta Hakkari Çukurca’da verdiğimiz 24 şehidin üzerine yaşanan bu deprem, bazı yurttaşlarımızın PKK nefretini, farklı noktalara sevk etmesine neden oldu. Hatta Habertürk televizyonunda program yapan bir sunucu, “Deprem haberi her ne kadar Doğu’dan Van’dan da gelmiş olsa hepimiz üzüldük” şeklinde bir ifade kullandı.

İnternet sittelerindeki yorumlarda, Türk toplumunun “dayanışma” kültürüne yakışmayan ifadeler yer aldı. “İyi oldu”, “İlahi adalet” vb. fikirlerin bazıları şöyle: kimden yardım istiyorlar taş attıkları araçlarını yaktıkları devletten mi / yaraları sarıldıktan sonra yaralarını saranlara yarın molotofkokteyleriyle teşekkür ederler / çok sevdiğiniz pkk kurtarsın sizi / üzülemiyorum, Allah en iyisini bilir / onlara kuruşum geçsin istemiyorum

Birlikten yana yorumlar

Yukarıda verdiğimiz yorumların yer aldığı sitelerde, ağırlıklı olarak birlikten yana yazılar da paylaşıldı. Toplumun, kardeşlik köprüsü oluşturma duyarlılığını ifade eden bu mesajlardan bazı örnekler de şunlar:

Yapmayın! Askerimizden şehit olanların içinde bile Kürt kökenliler var... Bu ülke için gönül vermiş herkes, kökeni ne olursa olsun bu millettin bir parçası / Yaradanı severiz yaradandan ötürü / İnsan ölüyor arkadaş, hepsi pkk’lımı o Kürtlerin? / Bu oyuna gelmeyelim kardeşlerim, bir kısım kanı bozuğa kızıp tüm Kürt kardeşlerimizi düşman görmeyelim, zaten bu projeyi üretip yönetenlerin de amacı bu değil mi? türkün kürtün çerkezin boşnağın kardeşliği bozulmadan nasıl bölecekler bu vatanı? bu hain projeye bilmeden destek olmayalım / Allah yardımcıları olsun... Rabbim bizleri bu şekilde imtihan etmesin.

Türk-Kürt kardeşliği

16 Mart Katliamı davasının müdahil avukatlarından Cem Alptekin de, Van depreminin yarattığı etkileri, “işaret fişeği” olarak değerlendirdi. Aydınlık’a konuşan Alptekin, “Türkiye; Çukurca’daki PKK baskını (aslında katliamı) ile 24 şehidin ardından, Van depremi ile sarsılırken; 24 saniyede yerle bir olan Van’daki insanlık dramı karşısında çok farklı tepkiler verdi. Türkiye’de ilk kez bir ‘Doğal afet’ karşısında yaşanan bu toplumsal algı ve tepki yarılması çok acı ve manidar bir işaret fişeğidir. Ama bu işaret fişeği hepimiz için aynı zamanda bir fırsattır” dedi.

‘Karşı proje gerekiyor’

“Van depremi nedeniyle farkettiğimiz bu büyük yarılma işareti bize; toplum olarak hayati bir eşiğe geldiğimizi ve buradan da baş aşağı yuvarlanmak üzere olduğumuzu söylüyor” diyen Av. Alptekin, şöyle devam etti: “Bu işaret fişeği bize; emperyalizmin Diyarbakır merkezli BOP porojesi uyarınca üstümüze saldığı PKK kartı ile kendince çok önemli bir handikapı, Ulusal Kurtuluş Savaşıyla taçlanmış Türk-Kürt kardeşliğini aşmak üzere olduğu sinyalini veriyor. Van depremi bize; mevcut tahribatın ötesinde çok daha büyük sosyal ve siyasal depremin gelmekte olduğu sinyalini veriyor. Bu uyarıyı doğru okuyup; çok geç olmadan emperyalist projenin hayatieşiği aşmasına izin vermeyecek bir karşı projeyi hayata geçirmemiz gerekiyor.“

‘Pazarlık çözüm değil’

Alptekin, karşı proje geliştirmenin yolunu da şöyle özetledi: “Bu poroje ancak “Kürt sorunu=PKK sorunu” ya da “Kürt halkına özgürlük= PKK’ya özgürlük” algısının behemahal kırılmasından geçiyor. PKK ile pazarlık suretiyle ‘Kürt sorunu’nun çözülmeyeceğini; hatta ve hatta ‘Kürt sorunu’nun hiçbir şekilde ve hiçbir kimseyle ‘pazarlık’ suretiyle çözülemeyeceğini idrakten geçiyor. Çünkü; bağımsızlığını ve vatanını kanla kurtaran bir ülkede ‘halkların özgürlüğü’ ile ‘üniter devlet’ pazarlık konusu yapılamaz.”

‘Emperyalizme karşı birlik’

Alptekin, “Ulusal devlet, emperyalizmin ayrılıkçı ve bölücü her türlü girişimine karşı gerektiğinde kanla korunur” dedi. Silahlı ve ayrılıkçı bir mücadelenin doğru olmadığını vurgulayan Alptekin, çözümü de işaret etti: “Hak ve özgürlükler; halkların emperyalizme ve kapitalizme karşı müştereken verdikleri demokratik ve birleştirici sınıf mücadelesi ile kazanılır. Bu nedenle, bizim çözüm projemiz şudur: PKK terörüne ve onun uluslararası lojistik desteklerine sıfır tolerans; halkların kardeşliği, özgürlüğü, hakları ve barış için sonuna kadar birlikte mücadele ile demokratik isyan ve başkaldırıdır.”  

Aydınlık (25.10.2011)