Başkanlığını AK Parti Kütahya Milletvekili Prof. Dr. İdris Bal'ın yaptığı Avrasya Global Araştırmalar Merkezi tarafından hazırlanan ‘Taksim olayları' raporunda Gezi Parkı protestoları konusunda hükümetin stratejik hata yaptığı belirtildi.

Yerel bir sorunun yerelde kalması, büyümesi halinde ise merkezi yönetimin arabuluculuk rolü ile sorunu çözmesi gerektiği aktarıldı. Raporda, ayrıca 2002'den itibaren halkın ve yöneticilerin büyük bir kısmında ‘Artık Türkiye'de darbe olmaz, illegal yapılanmalar abartılmamalı, Türkiye küresel bir güç oldu’ algısının abartılı güç kazandığı, bunun da ihtiyatlı olmayı, tedbiri, mücadeleyi geri plana ittiği ifade edildi.

Avrasya Global Araştırmalar Merkezi tarafından hazırlanan Gezi Parkı olaylarıyla ilgili raporda önemli tespitler yer alıyor. Taksim olaylarının ‘çevre duyarlılığı ile başlayıp şekil ve içerik değiştirerek, çevre duyarlılığının ötesinde Başbakan’a ve hükümete yönelik genel bir tepki halinde, şiddete de başvurularak ülkenin başka şehirlerine yayıldığı’ belirtiliyor. Bu olayların objektif bir şekilde analiz edilmesi ve gerekli derslerin çıkartılmasının ülkenin genel menfaatleri için büyük önem taşıdığı ifade ediliyor. İşte o rapordan çarpıcı tespitler:

YEREL YÖNETİMLER ÖNE ÇIKMALIYDI: “Demokrasilerde yerel durumlar, yerel politikalar genellikle yerel yönetimler tarafından icra edilir. Taksim örneğinde ise durum böyle olmamıştır. Merkezi yönetim, özellikle Sayın Başbakan, projenin sahibi, tarafı, planlayıcısı ve yürütücüsü gibi yansımış, yansıtılmıştır.”

HÜKÜMET YIPRATILMAYA ÇALIŞILDI: “Bunun sonucu olarak da, sorun çıktığında birinci derecede Sayın Başbakan, ikinci derecede AK Parti, üçüncü derecede hükümet, dördüncü derecede ise devlet sorunun tarafı haline gelmiş ve getirilmiştir. Dolayısıyla krizin ve sorunun büyümesine paralel olarak muhatap olduklarından dolayı hem Sayın Başbakan, hem AK Parti, hem hükümet, hem de devlet yıpratılmaya çalışılmıştır. Oysa yerel bir meydana dair bir proje öncelikle Beyoğlu Belediyesi tarafından çalışılsa, anketler ve mini referandumlarla halkın ve kamuoyunun desteği alınsa ve uygulansa idi zaten bir sorun ortaya çıkmazdı.”

İLLEGAL YAPILANMALARA FIRSAT VERİLDİ: “Bir kriz ya da kaos durumunda hükümetin başı olarak Sayın Başbakan krizin tarafı olarak değil, sorun çözücü olarak devreye girer, kriz çözücü rolü oynayabilirdi. Oysa Başbakan yanlış yönlendirilmiş, bu böyle olmasa bile kamuoyuna yansıdığı kadarıyla krizin damardan tarafı haline getirilmiştir. Bu ise stratejik bir hata olmuş, pusuda bekleyen, kaostan nemalanan illegal yapılanmalara fırsat verilmiştir.”

DİYALOG EKSİKLİĞİ OLAYLARI BÜYÜTTÜ: “Taksim olayları çevreci bir duyarlılıkla ve az sayıda insanın katılımıyla başlamıştır. Fakat görünürde bu az sayıda çevre duyarlılığına sahip insanlara yönelik müdahalenin şekli ve onlarla yeterince diyaloğa geçilememesinin neticesinde muhtemelen fırsat bekleyen belirli odakların sahneye çıkmasıyla olayların muhtevası ve şekli tamamen değişmiştir. Öncelikle Başbakan, ikinci derecede ise hükümete tepkiye dönüşmüştür. Taksim’de saygıdeğer bir duyarlılıkla ve barışçıl bir amaçla başlayan protesto, ülkenin dört bir tarafına şiddet kullanan yakıp yıkan ve ne istediği de tam belli olmayan bir isyan şeklinde yayılmış ve günlerce ülkenin çoğu yerinde hissedilmiştir.”

PROJE ÖNCE HALKA SORULMALIYDI: “Birinci sınıf demokrasinin var olduğu ülkelerde halka mal olmuş, tüm gözlerin üzerinde olduğu mekânlarla, meydanlarla ilgili tüm projeler halkla danışıklı bir şekilde, halkın onayı alınarak gerçekleştirilir. Taksim’de ise projeyle ilgili yeterli bir şekilde anketler yapılmamış, yerel halkla danışıklı bir şekilde süreç götürülememiştir.”

MHP’YE TAKDİR, CHP VE BDP’YE ELEŞTİRİ: “Olaylar özelde Sayın Başbakan’ı daha sonra AK Parti’yi ve hükümeti hedefe koyarak gerçekleşmiştir. Bu çerçevede MHP lideri Sayın Bahçeli’nin uyarıları ve bir camianın o topluluklara karışmasını engellemesi takdir edilmesi gereken bir duruş olmuştur. CHP ve BDP için ise aynı yorumu yapmak mümkün değildir. Rant kaygısı hem ulusumuza hem de siyaset ve siyasetçi imajına zarar verir ve vermektedir.”

DARBE TEHLİKESİ GEÇMEDİ: “2002’den itibaren siyasi istikrarla gelen huzur ortamından dolayı halkın büyük kesiminde olduğu gibi yöneticilerin de büyük bir kısmında (Artık Türkiye’de darbe olmaz, illegal yapılanmalar abartılmamalı, Türkiye küresel bir güç oldu) gibi algılar abartılı bir şekilde güç kazanmıştır. Bu durum ise daha ihtiyatlı olmayı, tedbiri, mücadeleyi geri plana itmiştir. Oysa Taksim olaylarının ikinci evresinde, yani olaylar tüm ülkeye yayıldığında ve şiddet kullanılmaya başlanıldığında görülmüştür ki, pusuda olan illegal yapılanmalar harekete geçmiş, ‘fırsat bu fırsattır’ mantığı ile ellerinden gelen provokasyonu ve tahribi yapmışlardır.”

ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELERİN YENİDEN İHDASI TARTIŞILABİLİR: “Özellikle Türkiye gibi defalarca darbe ve müdahalenin yaşandığı ülkemizde yapılması gereken (…) ne kadar fazla oy alınıp siyasi istikrar olursa olsun, illegal yapılanmalarla mücadele hem istihbari olarak, hem kolluk kuvvetleriyle, hem yargısal olarak, hem de entelektüel olarak devam ettirmektir. Bu bağlamda özel yetkili mahkemelerin yeniden ihdası gibi düzenlemeler bile tekrar tartışılabilir.”

Zaman Gazetesi