Ankara Barosu yaptığı yazılı açıklamada, Gezi Parkı'ndaki ağaçlar için başlayan barışçıl gösterilerin, tahrike yönelik beyanlar ve polis şiddeti nedeniyle kontrolsüz bir noktaya doğru gittiğini belirtti. Ankara Barosu yönetiminin ve avukatların birebir olaylara tanık olduğunun ifade edildiği açıklamada, "Yönetimin kendi yurttaşlarını yok sayan, alay eden, aşağılayan beyan ve uygulamalarına karşı, Türkiye'de bugüne kadar bir örneğine rastlanmayan bir şekilde kendiliğinden harekete geçip, sokağa çıkan yurttaşların büyük bir çoğunluğu sadece demokrasi ve özgürlük isteği ile masum ve barışçıl gösteriler yapmaktayken, provokasyona yönelik hareketlerde bulunan küçük grupları gerekçe gösteren emniyet güçleri kadın, çocuk, yaşlı demeksizin ayrımsız herkese karşı şiddet uygulamaktadır" denildi. Pek çok çevik kuvvet polisinin teşhisi engelleyecek şekilde üniformalarındaki rütbeleri söktüklerinin kaydedildiği açıklamada, Hukuk devletinin ortada olmadığı savunuldu.

SAĞDUYU İLE HAREKET EDİLEREK ÖZGÜRLÜKLERE SAHİP ÇIKILMALI
 
Türkiye'nin olup biteni birkaç özgür ve bağımsız ulusal medya organından ve uluslararası medyadan takip ettiğinin ifade edildiği açıklamada, şu değerlendirmeler yer aldı:
"Demokratik bir hukuk devleti çatısı altında varlık ve anlam bulan bir hukuk kurumu olan Ankara Barosu olarak, önceliğimizin eksiksiz, tam bir demokrasi olduğunu vurgulamak isteriz. Bu çerçevede; yönetimin halkın sesine kulak vermesini, polis şiddeti ile gözaltına alınan aralarında pek çok çocuğun da bulunduğu yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, halka karşı şiddet kullanan polisler hakkında derhal ve kapsamlı bir soruşturma başlatılması ile sorumluların kamu görevlerinden uzaklaştırılmasını, halka karşı kimyasal silah kullanımına yönelik sıkı, denetleyici ve yaptırım içerir düzenlemelerin derhal tesisini, Gezi Parkı'nın rant olarak kullanımını engelleyen bir karar alınmasını ve halkımızın barışçıl çerçevenin dışına çıkmama sağduyusu ile hareket ederek özgürlüklerine sahip çıkmasını talep ediyoruz." (ANKA)


DEMOKRASİ ÇAĞRISI
 
Gezi parkındaki ağaçlar için başlayan barışçıl gösteriler,  tahrike yönelik bir kısım beyanlar ve artık ölçüsüz bile denmesi mümkün olmayan doğrudan polis şiddeti nedeniyle kontrolsüz bir noktaya doğru gitmektedir.
 
Halkın savunulması adına her yerde çalışmalarını yürüten Baro yönetimi ve avukatların birebir tanıklıkları gelinen noktayı bütün açıklığı ile göstermektedir.
 
Yönetimin kendi yurttaşlarını yok sayan, alay eden, aşağılayan beyan ve uygulamalarına karşı, Türkiye’de bugüne kadar bir örneğine rastlanmayan bir şekilde kendiliğinden harekete geçip, sokağa çıkan yurttaşların büyük bir çoğunluğu sadece  demokrasi ve özgürlük isteği ile masum ve barışçıl gösteriler yapmaktayken, provokasyona yönelik hareketlerde bulunan küçük grupları gerekçe gösteren emniyet güçleri kadın, çocuk, yaşlı demeksizin ayrımsız herkese karşı şiddet uygulamaktadır.
 
Düşündürücü olan, pek çok çevik kuvvet polisinin teşhisi engelleyecek şekilde üniformalarındaki rütbeleri sökmüş olmalarıdır.
 
Bu gece yarısı itibariyle Ankara’nın ve Türkiye’nin kalbi Kızılay, bir yanda barikatlar kurup iş makinelerine el koyup yolları kapatan marjinal gruplar diğer yanda da ara ara ortaya çıkıp, doğrudan insanları hedef alarak gaz bombaları atmakta olan polislere kalmıştır.
 
Hukuk devleti ortada değildir. Ve ne yazık ki Türkiye olup biteni birkaç özgür ve bağımsız ulusal medya organı ile uluslar arası medyadan takip etmektedir. Pek çok medya organı halkını kaderi ile baş başa bırakarak demokrasiyi işlevsizleştirmiş ve bu tarihi sınavda halkın gözündeki tüm itibarlarını kaybetmişlerdir.
 
Kendisini yurttaşların sadece bir kısmına karşı sorumlu hisseden, geri kalan kesimleri ise yok sayan, onların seslerine kulaklarını tıkayan rejimlerin totaliterleşeceği bilinen bir olgudur ve ne yazık ki bir süredir ülkemizde buna meyletmiş bir siyasi iktidar vardır. Altı gün içinde yaşananlar, umuyor ve diliyoruz ki akıl ve sağduyu sahibi siyasetçiler için bir dönüm noktası olacaktır.
 
Sonuç olarak, demokratik bir hukuk devleti çatısı altında varlık ve anlam bulan bir hukuk kurumu olan Ankara Barosu olarak, önceliğimizin eksiksiz, tam bir demokrasi olduğunu vurgulamak isteriz. Bu çerçevede; yönetimin halkın sesine kulak vermesini, polis şiddeti ile gözaltına alınan aralarında pek çok çocuğun da bulunduğu yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, halka karşı şiddet kullanan polisler hakkında derhal ve kapsamlı bir soruşturma başlatılması ile sorumluların kamu görevlerinden uzaklaştırılmasını, halka karşı kimyasal silah kullanımına yönelik sıkı, denetleyici ve yaptırım içerir düzenlemelerin derhal tesisini, Gezi Parkının rant olarak kullanımını engelleyen bir karar alınmasını ve halkımızın barışçıl çerçevenin dışına çıkmama sağduyusu ile hareket ederek özgürlüklerine sahip çıkmasını talep ediyoruz.
 
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.03.06.2013  Saat 02.38
 
 
Av.Sema AKSOY
 
Ankara Barosu Başkan V.