Alman mahkemesi geçen hafta bir karar verdi. Müslüman kızların okulda zorunlu olan karma yüzme dersine tesettür mayoyla girmesi yönünde. Yargının iki kriteri vardı; dersin zorunlu olması ve çocukların topluma entegrasyonu. Çünkü hayatın ortak denizinde boğulmamak için yüzmeyi bilmek gerekiyordu. Şimdi tartışma şu: Topluma uyum, inanç özgürlüğünden önce mi gelir?

"Serinlemek amacıyla girdiği..." Bizim boğulma vakalarıyla ilgili haberler genelde bu söz diziniyle başlar. Hatta istisnasız diyebilirim, çünkü yaz boyunca tamamını gördüm o haberlerin. Sadece 4 günlük bayram tatilinde 20 ilde 36 kişi boğuldu meselâ. Yerel medya ve ajanslara göre tamamı "serinlemek amacıyla" girmişti, denizlere, nehir ve kanallara.
Oysa suya yüzmek için girilir. Maksat serinlemek olsa dahi, yüzmek için girilir, çünkü sıvının içinde yapılan eylemin adı budur. Suya girerken yüzmeyi bilmek gerekir.
Ama bu tür ısrarlı trajedilere günlük, münferit vakalar olarak baktığımız için çocuklarımızın yüzme öğrenmesi yönünde bir çabamız yoktur. Sadece "tehlikeli ve yasaktır" levhalarıyla çözmeye çalışırız meseleyi.
Bu arada "tehlikeli" demişken, dip akıntılarının bulunduğu yerlerdeki yasakta problem yok. Plaj işletmecilerinin "Biz uyarıyoruz, vatandaş dinlemiyor" dediği de malûm. Vatandaş dinlememekle kalmıyor, daha da ileri gidiyor. Bu yaz cankurtadan döven bile oldu.
Yüzme cehaletinden kaynaklanan çoklu boğulma vakaları da var. Akdeniz Üniversitesi Spor Yüksekokulu'ndan Doç. Dr. Adnan Turgut, "Birbirlerini kurtarmak için suya atlayan 7 kişinin öldüğünü bile gördük" diyor.
Gelelim sadede. Türkiye'de suya girmek serinleme amaçlı, Almanya'da ise gündelik hayata entegre olmanın yollarından biri. Okullarda zorunlu olan kız-erkek karışık yüzme dersinin, Müslüman çocuklara da dayatılmasının nedeni de bu.
Peki Almanlar hiç mi boğulmuyor? Boğuluyor. 2012'de 383 kişi boğulmuş. Türkiye'de ise yılda ortalama 648 kişi. Türkiye ile Almanya arasında şöyle bir fark da var: İstatistiğini bulamadım fakat haberlere bakarsan boğulan Türklerin çoğu çoluk çocuk, delikanlı genç nüfus, Almanya'da ise 90'lıklar var boğulanlar arasında. Tam rakamlar: 71-75 yaş grubundan 36, 75-85 arası 17, 85-90 arası 9, 90 yaş üstü 2 kişi. 16-20 yaş grubunda ise 12 kişi boğularak yaşamını yitirmiş.

ERKEK PROBLEMİ

Almanya'nın demokratik bir devlet olduğundan kimsenin şüphesi yok. Ancak demokrasinin temel ilkesi olan özgürlükler her zaman "vazgeçilmez" olmayabiliyor. İnanç özgürlüğü de buna dahil. İşte bu noktada yüzme dersi sahneye çıkıyor. Alman yargısı, devletin eğitim yükümlülüğü ve zorunlu okul müfredatı gibi, topluma entegrasyonun da inanç özgürlüğünden önemli olduğu kanaatinde. Bu nedenle Faslı Müslüman kız çocuğunun davasında "Tesettür mayoyla da olsa yüzme dersine girecek" kararı çıkıyor. Faslı öğrenci, kızlar için açılacak bir kursta ve diğer kızların da bikini değil, düzgün mayolar giydiği bir ortamda yüzebileceğini belirtiyor. Ama kabul görmüyor.
Almanya'daki Müslüman aileler arasında erkek çocuklarının yüzme dersine girmesine de karşı çıkanlar var. Mesela Köln'de bir aile "12 yaşındaki oğlumuz yüzme dersine girerse kız çocuklarını mayolu görecek" diye dava açtı. Mahkeme reddetti; "Gündelik hayatta da açık giyimli kadınlar görüyor, alışsın" dedi.
Yargının ilginç bir bakış açısı daha var; inançta özgür irade meselesi. Dokuz yaşındaki kızı tesettürle bile havuza girsin istemeyen ailenin davasından çıktı bu yorum. Alman yargıçlar, o yaştaki bir kızın hukuki açıdan henüz inanç olgunluğuna erişmediğine hükmetti.
Yüzme dersleri Almanya'daki her eyalette karma değil. Kız-erkek karışık olanlarda ise yargı davalar gelmeden önlem almaya başladı. Mesela Münster idare mahkemesinin kararına göre, karma yüzme dersini kabul etmeyen veli, okula kayıt yaptıramıyor.
Yabancıların izole yaşamasını engellemek için alınan kararlar inanç özgürlüğüne aykırı olabilir. Ancak bundan musdarip olanlar sadece Müslümanlar değil.
Faslı kızın davasına bakan Leipzig mahkemesi Yehova Şahidi bir ailenin şikayetini de ele almıştı. Aile Almanca dersinde işlenen "Krabat" filmine itiraz ediyor, ana tema olan kara büyü inançlarına aykırı olduğu için "Oğlumuz bunu seyredemez" diyordu. Mahkemeden yine ret kararı çıktı. "Herkesin hassasiyeti dikkate alınsa, ortak ders yapmak mümkün olmaz" diye karara not düştü hakimler.

 

Haber Kaynağı : Haberturk.com