Yargının ağır işleyişi ve uzun tutukluluk süreleri, son günlerdeki tartışmaların ana noktasını oluşturuyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 2010 yılı raporu da bu duruma dikkat çekiyor. Rapora göre, Türkiye, 2010'da yargı alanında en çok ihlal yapan ülkeler arasında yer alıyor. En yaygın ihlallerin başında ise 'adil yargılamayı engelleme' ve 'uzun yargılama süreleri' geliyor. Özetle geçmiş dönemlerde işkence, kötü muamele sebebiyle karnesi bir hayli kabarık olan Türkiye, şimdi yargının hantallığından kaynaklanan problemlerle AİHM'nin gündeminde.

2010 raporunda Türkiye hakkında verilen 278 karardan 228'inde en az bir ihlal tespit edildiği belirtiliyor. İhlal kararlarının 83'ünde uzun süren yargılamalar başı çekiyor, bunu 80'le özgürlük ve güvenlik ihlali, 42 ile de adil yargılanma hakkı takip ediyor. AİHM'nin daha önceki raporlarındaki bilgiler ise uzun yargılama şikâyetlerinin geçmiş dönemlerde neredeyse sıfır noktasında olduğunu gösteriyor. Örneğin 2003'te uzun yargılamayla ilgili AİHM'ye giden şikayet sayısı sadece 3. AİHM'nin Türk yargıcı Ayşe Işıl Karakaş da, Türkiye'yle ilgili mahkumiyet kararlarının çoğunluğunun yargılamanın uzunluğundan kaynaklandığını söyledi. Karakaş, "Yargıtay'ın iş yükünün bir kısmı istinafa aktarılırsa yargılamanın hızı artabilir. Avrupa ülkelerinde bu sistem çok güzel işliyor." dedi. Prof. Dr. Ergun Özbudun da çözüm için Yargıtay'daki daire sayısının artırılmasını ve istinaf mahkemelerinin teşkil edilmesini önerdi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 2010 yılı ihlaller raporu da yargıdaki ağır işleyişi gözler önüne serdi. Rapora göre, Türkiye, 2010'da yargı alanında en çok ihlal yapan ülke sıralamasında önde gelen ülkeler arasında. 2010 raporunda Türkiye hakkında verilen 278 karardan 228'inde en az bir ihlal tespit edildiği belirtiliyor. İhlal kararlarının 83'ünde uzun süren yargılamalar en başta gelirken, bunu 80'le özgürlük ve güvenlik ihlali, 42 ile adil yargılanma hakkı oluşturuyor. 2009 rakamlarında da uzun yargılamalardan kaynaklanan şikâyetler dikkat çekiyor. AİHM'nin daha önceki raporlarındaki bilgiler ise 2010'da birinci sıraya yerleşen uzun yargılama şikâyetlerinin geçmiş dönemlerde neredeyse sıfır noktasında olduğunu gösteriyor. Örneğin 2003'te iç hukuk yollarını tüketerek AİHM'ye taşınan davalar içinde yargılama süresinin uzun olmasıyla ilgili şikâyet sayısı sadece 3.

Raporda ayrıca Türkiye'den gelen müracaatların giderek arttığına dikkat çekiliyor. 2007'de 2 bin 828 olan müracaatların 2008'de 3 bin 706, 2009'da 4 bin 474'e çıktığı belirtiliyor. Öte yandan mahkeme, Avrupa'nın genişlemeden sorumlu komisyonunun 2009 yılı raporuna atıfta bulunarak Türkiye'nin Uluslararası İnsan Hakları Kanunu'na uyum göstermekte ilerleme kaydettiğini ancak AİHM kararlarının uygulanması için gereken yasal düzenlemelerin çıkarılmamasının en önemli sorun olarak ortaya çıktığını söylüyor. İnsan haklarını güçlendirmek için birtakım değişikliklerin yapılması gerektiğini belirten AİHM, Bağımsız İnsan Hakları Ombudsmanlığı sisteminin uygulanmasının gerekli olduğunun altını çiziyor. 47 ülke tarafından tanınan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi istatistiklerine göre 1 Ocak itibarıyla 139 bin 650 başvuru değerlendirilmeyi bekliyor. 61 binden fazla dosya da halen değerlendirmede. Raporda başvuruların yüzde 10,9'unun Türkiye'den geldiği belirtiliyor.

2010 yılı Türkiye raporunda en fazla ihlalin tespit edildiği yargının hantallığından kaynaklanan 'uzun süren yargılamalar' son 5 yılda hızla arttı. 2003'te 3 olan bu ihlal, 2004'te 8, 2005'te 32, 2006'da 48, 2007'de 67, 2008'de 64, 2009'da 95, 2010'da ise 83 oldu. AİHM ihlaller raporunda açıklanan bu durum, yargıda reform ihtiyaçlarını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye'nin uzun tutuklama süreleri ve adil yargılama hakkının engellenmesi nedeniyle AİHM'de çok sayıda davayı kaybettiğini belirten Avukat Bilal Çalışır, raporun yargı reformunun artık kaçınılmaz olduğunu gösterdiğini söylüyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türk yargıcı Ayşe Işıl Karakaş ise son 1 yılda Türkiye'den AİHM'ye başvurularda yüzde 30'luk artış olduğunu anlatıyor. AİHM'nin Türkiye hakkındaki mahkumiyet kararlarının çoğunluğunu da yargılamanın uzunluğunun oluşturduğunu ifade ediyor. Karakaş, şunları söylüyor: "Aslında avrupa insan hakları sistemi ihlallerin iç hukukta giderilmesine yönelik bir sistem, asıl koruma iç hukukta sağlanmalı. Ama maalesef hukuki meseleler Türkiye içerisinde hallolmayınca, AİHM bir temyiz mahkemesi gibi oluyor. Maalesef Türkiye'den gelen dosyaların da yüzde 99'u ihlal kararıyla sonuçlanıyor. Türkiye'de yapılan bunca reforma rağmen işler yolunda gitmiyor. Burada da ben baş sorumlu olarak yargı organını görüyorum. Yargının buradaki sorunu, AİHM içtihatlarını uygulamamak. Yargıtay'da 1 milyondan fazla dosya var. Bu da demektir ki, hemen hemen her dava temyiz ediliyor. Bu anlamda istinaf mahkemesi bir çözüm olur. Yargıtay'ın iş yükünün bir kısmı istinafa aktarılırsa, 3 dereceli bu sistem yargılamanın hızını artırabilir. Avrupa ülkelerinde bu sistem çok güzel işliyor."

İtirazların sebebi, ideolojik kıskançlık

Prof. Dr. Ergun Özbudun, AİHM raporlarından önce de reform ihtiyacının bilindiğini anlatıyor. Şu anda tartışılan kanunun bu ihtiyacı bir ölçüde gidereceğini belirtiyor. Yerel mahkemelerde de gecikmeler olduğunu dile getiren Özbudun, reform kapsamının genişletilmesi gerektiğini vurguluyor. Yargı reformuna itirazların hiçbir mantıklı sebebinin bulunmadığını anlatan Özbudun, "Çözüm, daire sayılarının artırılması ve istinaf mahkemelerinin kurulmasından geçiyor. İtirazların ideolojik ve siyasi kıskançlıklar olduğunu düşünüyorum." ifadelerini kullanıyor. Eski savcı Sacit Kayasu ise AİHM raporunun Türkiye'de artık yargı reformunun ilk elden düzenlenmesi gerektiğini ortaya koyduğunu anlatıyor. Kayasu, "Artık kör topal dahi işlemeyen yargı sistemi acilen bir reforma ihtiyaç duyuyor." diyor. Yargının artık Türkiye'nin sırtında bir yük olmaktan çıkarılması gerektiğini belirtiyor.




Zaman