Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Dickinson Law School’un ortak programını oluşturmak için İstanbul’a gelen ABD Temyiz Mahkemesi Üçüncü Bölge Başkanı D. Brooks Smith, demokraside kuvvetler ayrılığının önemine dikkat çekti. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerine müdahale etmesi durumunda hukukun üstünlüğünün ihlal edileceğini vurgulayan Smith, “Kamuoyunda başka güçlerin yargıyı yönlendirdiği izlenimi doğarsa çok ciddi bir tehlike ortaya çıkmış demektir” dedi.

ABD Temyiz Mahkemesi Üçüncü Bölge Başkanı Yargıç Brooks Smith’den bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğü değerlendirmeleri:

Demokrasi için kuvvetler ayrılığı şart

Anayasa tarafından net bir biçimde çizilmiş sorumluluklara sahip üç kuvvetin mensuplarının birbirlerine müdahaleden sakınmamaları halinde hukukun üstünlüğü ihlal edilir.

Kamuoyu hukukun üstünlüğü ilkesine saygı gösterilmeyip başka güçlerin yargı kararlarını yönlendirdiğini düşünmeye başlarsa çok ciddi tehlike içindeyiz demektir.

SÖYLEŞİ

LEYLA TAVŞANOĞLU

ABD Temyiz Mahkemesi Üçüncü Bölge Başkanı D. Brooks Smith İstanbuldaydı. Yargıçlara seminerler verdiği Dickinson Law Schoolun hukuk programıyla ilgili ortaklaşa bir program oluşturmak için Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesinde bir çalışma yaptı.

Temmuz ayı içinde ortak bir hukuk programı için yeniden İstanbula gelecek. Bu işbirliğinin önümüzdeki yıllarda da devam etmesi dileğinde bulunan yargıç Smithle ABDde hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ilkesinin nasıl uygulandığını ve yasadışı telefon dinleme ve kaset komplolarına karşı neler yapıldığını konuştuk.

- Gerçek demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesi ve hukukun üstünlüğünün önemi nedir?

DBS - ABDde bizim için kuvvetler ayrılığı gerçek ve işleyen bir demokrasinin kanıtı ve her üç kuvvetin de birbirlerine çok belirgin bir şekilde müdahale etmemeleri anlamına gelir. Bunu başarmak kolay bir iş değil.

Özellikle benim gibi üçüncü kuvvet olan yargının bir mensubu olarak söylüyorum, yargı her yıl faaliyetleri için ödeneklerini yasama olan Kongreden aldığı için zorluklar var. Ama herkes elinden geleni yaparak sistemin en iyi biçimde işlemesine çalışıyor.

Hukukun üstünlüğü gerçek bir demokrasi için çok önemli. Çünkü anayasa tarafından net bir biçimde çizilmiş sorumluluklara sahip bu üç kuvvetin mensuplarının birbirlerine müdahale etmekten sakınmamaları halinde hukukun üstünlüğü ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. Biz yargıçlar olarak yargısal bağımsızlığımızı korumak için çok dikkatli ve temkinli davranırız.

Küresel yargı

- Çok iyi hatırlıyorum. George W. Bushun 2000de başkan seçilmesi sırasında yaşanmıştı. Bushun atadığı yüksek mahkeme yargıcı Bush lehine seçim sonuçlarının değişmesini sağlamıştı. O zaman nasıl hukukun üstünlüğünden söz edeceğiz?

DBS - Evet, 2000 seçimlerinin sonuçları çok tartışmalı olmuştu. Seçim sonuçları ABD Yüksek Mahkemesi tarafından karara bağlanmıştı. Florida eyalet seçimleri sonuçlarında tartışmalar yaşanmıştı. Sonuçta sonuçlarla ilgili nihai karar Yüksek Mahkeme tarafından alınmıştı. Bugüne kadar pek çok kişi Yüksek Mahkemenin aldığı karardan hiç de memnun olmadıklarını dile getirdiler.

Üstelik Yüksek Mahkeme üyeleri de karar konusunda ikiye ayrılmışlardı. Kimi yüksek yargıç Floridada daha oy sayımı bitmeden sayımın tamamlandığı, bu sayede Bushun seçilebildiği görüşündeydi. Bu kararın siyasi değil yasal ilkelere bağlı olarak alındığı konusunda pek çok kişi ikna edilemedi.

Ben Yüksek Mahkeme yargıcı değil, Temyiz Mahkemesi üyesiyim. Yargıçlarımızın, Yüksek Mahkeme binamızın üzerinde yazdığı gibi Yargıda eşit adaletuygulamasıyla hukukun üstünlüğü ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalarak bağımsızlıklarını koruduklarına inanmak istiyorum.

Sorunuzda da dikkat çektiğiniz gibi mesele, kamuoyunun yasaların nasıl uygulandığı konusundaki algılamasıdır.

Eğer kamuoyu hukukun üstünlüğü ilkesine saygı gösterilmeyip başka güçlerin yargı kararlarını yönlendirdiğini düşünmeye başlarsa çok ciddi tehlike içindeyiz demektir.

- Yüksek Mahkeme yargıçlığına atanma gibi bir olasılığınız var mı?

DBS - Hiç öyle bir olasılık yok. Ben Temyiz Mahkemesinden emekli olacağım. Üstelik bu yaptığım işi de çok seviyorum. Temyiz Mahkemesine çok ilginç davalar geliyor. Üstelik Temyiz Mahkemesi federal mahkemelerin aldıkları kararlardan sonraki nihai karar mercii.

Bizim Yüksek Mahkeme yılda 80 davaya bakar ve karara bağlar. Ama biz bütün federal mahkemelerin kararlarının son olarak geldiği yargı makamıyız.

- Yılda kaç davaya bakarsınız?

DBS - Bir kere Yüksek Mahkemenin, Temyiz Mahkemesinin ve bölge mahkemelerinin bütün yargıçları ABD Başkanı tarafından ömür boyu hizmet için seçilir. Ben 14 yıl bölge mahkemesi yargıçlığı da yaptım.

Bizim Temyiz Mahkemesinde üç yargıcız. Yılda her birimiz 240 davaya bakarız. Bunlara ek olarak da bazı kefalet konularındaki davalar da önümüze gelebiliyor. Ben bir ara özel avukatlık da yaptım. Avukatlar kendi işlerinin çok ağır olduğundan yakınırlar. Ama bugün yaptığım görevle avukatlık günlerimi kıyasladığımda, şimdi çok daha fazla çalıştığımı görüyorum. Haftada yedi gün işbaşındayım.

- Sizin ABD Dışişleri ve ABD Barolar Birliğinin Orta ve Doğu Avrupada hukuk girişimi çalışmaları kapsamında Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle Rusyada hukuk seminerleri verdiğinizi biliyorum. Bunları anlatır mısınız?

DBS - Adalet Bakanlığımızın bu türden düzenlediği girişimlerde de görev aldım. Rusyaya, Balkanlara, Kosovaya, Bosna, Arnavutluk, Ukrayna, Letonyaya pek çok kere gittim. Bu seyahatlerimin çoğu yargıçlar ve savcılar arasında eğitim çalışmalarını kapsıyordu. Ben hukuk alanında çalışmalarıma başladığımda dünyada hukukun, adaletin uluslararası nitelik kazanması diye bir kavram yoktu.

Ama bugün her şey değişti. Avukatlar ve yargıçların hukukun üstünlüğünü karşılıklı olarak yorumlamaları, yargı ve adalette doğru davranış için esas hale geldi. Bu temaslar bunu sağlamıştır. Dolayısıyla o programlara katıldığım için kişisel olarak çok mutluyum ve bunlardan çok bilgilendim. Böylece farklı bölgelerde, farklı ülkelerde çalışan avukatlar, yargıçlar ve savcılar arasında hukukun üstünlüğü ilkesi için giderek genişleyen bir alan oluştu.

Her ülkede yargı bağımsızlığı tehlikede

- Avrupalı bir hukukçudan Sovyetler Birliği döneminde bile Rusyada hukukun üstünlüğü ilkesine çok ciddi biçimde saygı gösterildiğini duymuştum. Siz bu konuda ne söylemek istersiniz?

DBS - Benim Rus yargı sistemiyle tanışmam Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra oldu. Ama şunu söyleyebilirim ki Rusyada yargıçlar, savcılar ve avukatlar o çalışmalarımızda hukukun üstünlüğü ilkesini yerleştirmek için samimiyetle ve istekle çalıştılar.

Yalnız Rusyada çalışırken bir sorun ortaya çıkmıştı. Bundan on yıl kadar önceydi. Rusyaya jüri sistemini geri getirme çalışmaları yapılıyordu. Ama pratikte şöyle bir sorun baş gösterdi. Rusya çok büyük bir ülke olduğu için davalar açıldığında jüri üyelerinin davalara yetişmesinde, bir de yol masraflarının karşılanmasında sorunlar baş gösterdi.

Jüri sistemini geri getirme çalışmaları dedim. Çünkü Çarlık döneminde Rusyada bir çeşit jüri sistemi vardı. Bir de şunu söylemek istiyorum. Ne zaman yargıçlar bir araya gelse konuşacak pek çok konu buluyorlar, fikir alışverişinde bulunuyorlar. Bu da büyük ölçüde yargı bağımsızlığı sorununa bağlı oluyor.

ABD de bu ülkelerden biri. Yargı bağımsızlığı her zaman tehlikededir. Her zaman birileri yargı bağımsızlığını yıpratmak, tehdit etmek için hazır bekler. Biz bu konuda aşırı dikkatli davranmazsak pek çok şeyi kaybedebiliriz.

- Türkiyede temaslarınız olduğunu biliyorum. Siz Türkiyedeki yargı sistemini nasıl görüyorsunuz?

DBS - Aslında bu Türkiyeyi ilk ziyaretim. Ama pek çok yargıç, savcı ve avukatla temas etme fırsatım oldu. Onlarla konuşmalarımda bizlerin ABDde duyduğu kaygıları paylaştıklarını gördüm.

Ayrıca yeni yapılan İstanbul Adalet Sarayına da hayran kaldım. ABDdeki pek çok arkadaşım ve meslektaşım o binayı gördüklerinde gerçekten çok gıpta edecekler. Bizde hem adalet hem yargı binaları fiziki olarak son derece yetersiz. Zaman zaman Kongreyi yeni adalet binalarına ödenek ayırması için ikna etmeye çalışıyoruz.



Cumhuriyet