AB Komisyonu’nun 1998’den bu yana yayınladığı İlerleme Raporları’nın en olumsuzu bu yıl çıktı. AB, başta ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü olmak üzere Türkiye’de ilerleme olmadığını aksine “olumsuz eğilim” gözlendiğini ve ifade özgürlüğünden, temel insan hakları alanına kadar birçok alanda “geriye gittiğini” kayda geçirdi. AB Komisyonu tıpkı müzakereler başlamadan önce olduğu gibi, Türkiye’ye 1 yıl için beklediği ev ödevlerini liste halinde verdi. Rapora, yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü ve aralarında gazetemizin de olduğu medyaya yönelik baskılar damga vurdu. Raporda, hükümetin Gülen Cemaatine  karşı yürüttüğü medya, yargı, polisi kapsayan tedbirler sert bir dille eleştirildi ve “sözde paralel yapı” ifadesi kullanıldı.

İşte raporda yer alan siyasi eleştiriler:

Erdoğan endişe kaynağı: 7 Haziran seçimlerinde, Cumhurbaşkanının, yönetimdeki partiyi desteklemesi ve medyaya baskının  artırması endişe yarattı. Cumhurbaşkanı iç ve dış politikayla ilgili birçok konuya dahil oldu; ki bu da onun anayasal yükümlülüklerini çiğnediği eleştirisine neden oldu.

Karşıtlık, parlamentoyu vurdu:  Siyasi karşıtlık, parlamentonun çalışmasını engelledi. Siyasi partiler ve milletvekili dokunulmazlığı konusunda Avrupa standartlarında ilerleme sağlanmadı.

‘Sözde’ paralel: Hükümetin sözde devlet içinde paralel yapıya yönelik kampanyası aktif olarak sürdürüldü.

Barış süreci ‘acil’: Kürt barış sürdürmek kaçınılmaz aciliyettedir. Barış sürecinin yeniden başlaması için koşulları yaratmak, hükümetin sorumluluğudur. Dolmabahçe görüşmesinin de içerisinde yer aldığı bazı adımlar olumluydu.

Bağımsızlık sözde: Türkiye’nin 8 bağımsız düzenleyici kurumu, usulsüz siyasi müdahaleye karşı yasal altyapıdan yoksun.

MİT de hesap vermeli: Askeri ve istihbarat servisleri parlamentoda hesap verme sorumluluğundan yoksun.

Torpiller raporda: Kamuya girişteki sözlü sınavlarda siyasi müdahale ve yüksek sayıda kişi sınava alınmadan kamuya atandığı için, sistemin kredibiletisi zayıflamıştır. Sözde paralel yapı iddiasıyla işten çıkartmalar ve tenzili rütbeler ciddi endişe kaynağıdır.

HSYK şeffaf olmalı: Yıllık raporları, toplantı tutanakları ve diğer dökümanları yayınlanmıyor. Yargıçların ataması, yargı kararına açık değil. Birçok disiplin ve adli suç olayında yargıç ve savcıların atanması yargı sürecinden yoksundu. Bu temel ilke olan hukukun üstünlüğüne aykırıdır ve yargının bağımsızlığını zedeledi. 2010’daki reformun ardından Hükümet, 2014’teki düzenlemeyle HSYK’da etkisini yeniden oluşturdu.

Mahkemeye müdahale var: Davaların dağıtılmasını öngören elektronik sisteme karşın, uygulamada, seçilmiş adalet ve mahkemelere siyasi müdahaleye dair çok sayıda rapor var. Temyiz hukuku: Yargıtayın ağır ve artan işyükü, devam eden temyiz mahkemesi sisteminin yaratıldığını gösteriyor.

Deniz Feneri ve 17-25’e mahkumiyet yok:  Yolsuzlukları soruşturma, kovuşturma ve mahkumiyet kayıtları yetersiz. Deniz Feneri ve Aralık 2013 yolsuzluk kovuşturmaları, mahkumiyetsizlikle sonuçlandı.

AYM hep geç kaldı: AYM, dış finansmanın denetiminde sistematik şekilde geç kaldı; öyle ki AKP ve CHP’nin 2010’daki hesaplarıyla ilgili finans denetimini Aralık 2014’te yayınladı. son 5 yıl içerisinde hiçbir parti, finans hükümlerini ihlal ettiği ididasıyla savcılığa sevk edilmeli.

Hukukta sınıflandırma yok: Yargı kararlarına ulaşılabilmesine karşın bunlar sınıflandırılmamış. Bu da yargıda birliğin önünde engel. İddianamalerin kalitesizliği, delillerle uyumlu olmaması, ciddi endişe kaynağı. AİHM kararlarıyla örtüşmeyen anti -terör yasası ve çok sayıda gizli tanık kullanılması problem olmaya devam ediyor.

Örgütlü suçta sayı düştü: 2014’te 129, 2013’te 653 olan örgütlü suçta sayı 2015’te 69’a düştü. 

100 bin kişiye 557 polis:Türkiye’deki polis sayısı 432 bin 768. Her 100 bin kişiye 557 polis düşüyor.

PKK’ye karşı orantılı olmalı: PKK AB’nin terör listesine olmaya devam ediyor. Kendini savunmak Türkiye’nin hakkı ama alınan önlemler orantılı olmalı.

Geriye gittiniz: İfade ve toplanma özgürlüğü alanında son iki yılda önemli şekilde geriye gidiş vardı. Mart 2014’te çıkartılan İstihbarat yasası AİHM kararlarına aykırı. Bu da düzensiz ve kısıtlayıcı uygulamarla, siyasi baskıyla, işten çıkartmalarla ve gazetecilere karşı oto sansüre de yol açan mahkeme kararlarıyla ifade özgürlüğünü tehdit ediyor. Örgütlerme özgürlüğü aşırı derecede kısıtlı; azınlıklara ve savunmasız gruplara ayrımcılık yapılmaması özendirilmiyor; ceza ve anti-terör yasaları AİHM içtihatlarıyla uyumlu değil; orantılılık prensibi gözetilmeli

Anayasa yetersiz: Usulsüz  kısıtlamalara izin veren Anayasa, ifade özgürlüğünü korumuyor. Yüksek düzeyli siyasilere ve Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla açılan davalar AİHM kararlarıyla uyumlu değil.

Siviller öldü: PKK’ya yönelik operasyonlarda, Temmuz-Eylül arasında, 20’si çocuk onlarca sivil ve 120 güvenlik görelisi öldü. Cizre’deki 9 günlük sokağa çıkma yasağı sırasında 20’den fazla sivil öldürüldü.

Cemaat operasyonunun meşruiyeti şüpheli: (Cumhuriyet’e Charlie Hebdo ve MİT tırları nedeniyle başlatılan soruşturma, Hürriyete baskının ve Cemaat medyasına yönelik terör örgütü suçlamasıyla son olarak gazete baskılarının da durdurulduğu anımsatılarak) Bu operasyonun meşruiyeti ve ortantlılığı ciddi endişe kaynağıdır.

1 yıl içinde beklenen ödevler:

Kamu idaresi: Kamu yönetimi alanında, işe alım, terfi ve  işten çıkartmalarda, liyakata dayalı, daha modern, entegre ve şeffaf prosedürler gerekli.

Hukukun üstünlüğü: Yargının  bağımsız ve tarafsız görevini yerine getirmesi için, yürütme ve yasamanın güçler ayrılığına tamamen saygı duyduğu,  siyasi ve yasal ortam oluşturulmalı. Yürütmenin HSYK’daki rolü ve etkisi sınırlanmalı ve yargıçların istekleri dışında atanmamasında yeterli garanti sağlanmalı.

Yolsuzluk: Savcılık ve yargı kurumlarının yolsuzluk olaylarında bağımsızlığının güçlendirilmesi; yolsuzlukla mücadeleye karşı müdühalelere yönelik caydırıcı yaptırımlar uygulayacak yasal düzenleme yapılması ve bunların aktif şekilde uygulanması; güncel bir yolsuzlukla mücadele stratejisinin kabul edilmesi ve bunun eylem planının gerçekçi ve açıkça öncelikleri belirlemesi ve bağımsız bir kurum oluşturulması.

Örgütlü suçla mücadele: Europol ve Eurojust’ı da kapsayacak şekilde uluslararası polis ve yargı ile işbirliği için Avrupa standartlarında bir vergi koruma sistemi kabul edilmeli; suç şebekelerine karşı etkin önlem alınmalı ve mallara el konulmalı; politikaları geliştirmek için istatiksel veri toplanmalı.

İfade özgürlüğü: Gazetecilere gözdağı veren tüm uygulamalara karşı harekete geçilmeli; tüm fiziksel saldırılar araştırılmalı ve medya kurumlarına yönelik saldırılar önlenmeli ve basında ve internette ifade özgürlüğü kısıtlayan yüksek siyasi atmosfer yok giderilmeli; Hakarete yönelik kanun ve benzerlerinin baskı amacıyla kullanılması önlenmeli, AİHM kararları uygulanmalı, var olan internet yasası AB standartlarına uygun hale getirilmeli ve orantılılık ve eşitliği güvence altına alarak uygulanmalı.

Yargı bağımsızlığı: Yargının bağımsızlığını yeniden kazandıracak tüm yasal garantiler sağlanmalı, özellikle üst düzey yolsuzluk olaylarında, araştırma, kovuşturma ve mahkumiyetlerin sonucu ile ilgili kayıt oluşturulmalı; temel haklar  ve özgürlüklere saygı sağlanmalı özellikle de ifade özgürlüğü, dokunulmazlıkla mücadele, örgütlenme özgürlüğü ve kişisel verilerle azınlıkların korunmasında.

Eğitim: Eğitime katılı her düzeyde, özellikle kızlar için arttırılmalı, okuldan kaçışların oranını azaltmak için strateji geliştirilmeli, eğitimin seviyesi her düzeyde arttırılmalı.

Dış politika: Türkiye, Kırım ve doğu Ukrayna’daki olaylarda AB Konseyi ile uyumlu hareket etmedi; bunların arasında AB yaptırımlarının uygulanması da var.


Cumhuriyet