CAN UĞUR

Gezi direnişinin İslamcı çevreler arasında en çok eleştirilen yapılarından Devrimci Müslümanlar’ın kurucularından Eren Erdem muhafazakar dünyayı kirlenmiş bir denize benzetiyor. Mücadelelerinin bu kesimlere karşı olduğunun altını çizen Erdem, Gezi direnişine neden katıldıklarını Devrimci Müslümanlar’ın ne istediğini ve siyasete bakışlarını BirGün’e değerlendirdi. Eren Erdem, Gezi direnişi öncesinde homofobik olduğunu ancak direnişteki pratik sayesinde bu konuda özeleştiri verdiğini ifade ediyor.

»İsimden başlayalım isterseniz neden Müslümanlığın önüne devrimci ifadesini koyma ihtiyacı hissediyorsunuz?
Ben İslam dini üzerine eğitim almış birisiyim. Benim gördüğüm İslamın bugün konuşulan tartışılan İslamla ilgisi yok. Peygamber sonrası İslamın hızla sağa savrulduğunu söyleyebiliriz. Bu savrulmayla birlikte İslam hiyerarşik yapılanmanın rejimi haline geldi işte biz okuma ve pratik biçimini tersyüz edecek bir model sunduğumuz için bu statüko karşıtlığına önem verdiğimiz için kendimize devrimci Müslümanlar diyoruz.

»Bugün kendine ‘İslamcı’ diyen bir iktidar var bunları nasıl yorumluyorsunuz?
İşte meselemiz biraz da bunlarla, kendine Müslüman diyenlerin savaş tezkerelerini Meclis’ten geçirmelerine tanık oluyoruz. Bizce bu Müslümanlığın özüne aykırı ve biz devrimci özü açığa açığa çıkarmaya çalışıyoruz.

»Sağ sapmadan bahsettiniz. İslamın sağı solu olur mu?
İslamın özüne baktığımızda bugünün dünyasında sosyalizme çok daha yakın bir yerde duruyor. Ezilenlerin yanında durduğuna tanık oluyoruz. Bu anlamda sosyalizan bir duruş diyebiliriz. Bugünün egemen İslamcılarına baktığımızda kapitalizme daha yakın duran bir tavır sergilediklerini görebiliyoruz.

»Kendinizi solcu olarak tanımlıyor musunuz?
Kendimi ideolojik-politik açıdan solcu itikadi açıdan Müslüman olarak tanımlıyorum.

»Hareketiniz neden İslamcı çevreler içerisinde etkin değil?
Bugün hâkim İslamcı duruş belli dinamik ve söylemlerle hareket ediyor. Biz bu söylemlerin dışında duruyoruz. Bundan olayı o cenah içerisinde çok hakim olmamız mümkün değil. Bugünün İslamcıları 28 Şubat’ta egemen söylem altında ezilirken birden o sopanın sahibi haline geldiler ve kendi çevrelerine bulunmayanlara yaşam şansı bırakmıyor. Ancak şunu da ekleyebilirim kanaat önderleri arasında olmasa bile gençler arasında söylemlerimiz karşılık buluyor.

»İslamcılara solu anlatmak yerine solculara islamı anlatıyorsunuz yönündeki eleştiriyi nasıl yorumluyorsunuz?
Benim birçok konferansım oldum bunların hiçbirisinde solculara itikadı anlatmadım. Solculara dinin temel meselelere dönük aslında ne dediğini anlatmak istedim. Rahmetli Hikmet Kıvılcımlı’nın yaptığı gibi. Solun dinle mesafesini azaltmak adına kısmi veriler ortaya koydum. Derdim insanların Müslüman olması değil. Şunu da açıkça söyleyebilirim bugün emparyalizmle işbirliği yapan bir İslamcıdan daha çok Che Guevara’nın imanından emin olurum.

»Ezen-ezilen ilişkisini Müslümanlık ifadesini kullanarak muğlaklaştırmıyor musunuz?
Bugünkü Müslümanlık zemininde değerlendirirseniz muğlaklaştırır. Ancak İslam kelimesinin Türkçesi barış, Müslümanın Türkçesi ise barış sever demektir. Bir kişi kendine barış severim diyorsa zaten birçok şeyi aşmış olması gerekiyor. Bir de Devrimci Müslümanlar grubunun şûraları var bu şûralarda Aleviler, Marksistler var. Bu anlamda ezilenden yana olmanın temel mesele olduğu bir modelden bahsediyoruz.

»Devrimci Müslümanlar olarak Müslüman olmayan birisine politik ve örgütsel olarak derdinizi nasıl anlatıyorsunuz?
Değerlendirmemiz temel olarak Müslüman olanlarla olmayanlar arasında değil. Temel olarak emperyalizme karşı olanlar ve olmayanlar olarak değerlendirmemizi yapıyoruz. Asıl sorunun kapitalizm olduğunu düşünüyoruz. Kuruluş aşamamızda da 3 temel kırmızı çizgimiz vardı. Bunlar emperyalizm kapitalizm ve faşizmle mücadeleydi. İslamofobik olmayan hareketlerle de ortaklaşabiliriz.

»Kapitalizmle sorunu olmayan hakim İslamcı kanattan size ne gibi tepkiler geliyor?
Bu cenahtan aforoz ediliyoruz. Bizim arkadaşlarımız Gezi direnişine desteğe gittiklerinde bu çevrelerden Müslüm Gündüz ve Fadime Şahin benzetmeleri geldi. Özellikle başörtülü arkadaşlarımıza yönelik bu tarz karalama kampanyaları vardı. Bu çevrelerden gelen tepkiler alt yapısı olan tepkilerden ziyade tamamen suçlamalara ve karalamalara dayanan tepkiler.

»Hakim İslamcı paradigmanın değişebileceğini düşünüyor musunuz?
Buna çok ihtimal vermiyorum. İktidara duydukları heves ve merak buna müsaade etmez. Çok ve hakim olabilirler. Kuran’ın deyimiyle konuşacak olursak ‘Çoğunluk hüsrandadır’

»İslamcıların çok eleştirildiği meseleler var. Siz kadın sorununa nasıl bakıyorsunuz? ‘Kadınlarla erkekler eşittir’ diyebiliyor musunuz?
Bugünün dünyasında kadınla erkek eşittir.

»Peki bu eşit değildir diyenlerin dayanakları neler?
Şimdi bizim hâkim İslamcı paradigmanın okuma biçiminde önemli eksiklikler var. Kuran-ı Kerim’i kendi tarihselliği içerisinde okumak gerekiyor. Kadının şahitliği kabul edilmezken kadına şahitlik verilmişti. Ancak bugünün dünyasında böyle bir durum söz konusu değildir. O yüzden bugünün gerçeklerinde ve somutluğunda konuya bakmak gerekiyor.

»Kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmeleriyle ilgili meseleye ne diyorsunuz?
Bunlar hadistir. Dini okumada hadisler esas alınmaz. Esas alınacak yer Kuran’dır. Örneğin Muaviye hastalıklı ihtiraslarını yansıtmak için Peygamber adına hadis uydurmuştur. Uydurma hadislerin birçoğu oradan geliyor mesela.

»Ama bu hadisler İslamcılar içerisinde ‘doğruluğu su götürmeyen’ gerçekler olarak kabul edilebiliyor?
İşte tam da bu nedenden dolayı dini dünyada bir reform talebinden söz ediyoruz. Bu durumları ortadan kaldırmak adına. Dindarlıkta reformdan bahsediyoruz.

»Söyledikleriniz Ali Şeriati’nin ‘dine karşı din’ mücadelesini hatırlatıyor.
Şeriati’nin fikirleri mücadelemizin omurgasını oluşturuyor.

»Kesin emirlerden oluşan bir dini, siyasi harekete ya da gelişime nasıl entegre edebilirsiniz?
Öncelikle dini dünyadaki emir ve yasakların çoğu Kuran’da yer almaz. Kuran toplumun bekası açısından bir takım yaptırımları esas alıyor. Kuran’da Allah’ın bir tek zümreye savaş açtığı yazar o da riba yiyenlerdir yani emeksiz kazanç sağlayanlar. Faiz değil emeksiz kazanç sağlayanlar. Kuran’da bu tarz düzenlemeler yer alır. Bu anlamda emirler bireylerin özel hayatlarından ziyade toplumsal bir düzenlemeye ya da adaleti esas alan uygulamalara yöneliktir.

»Bir İslamcı olarak solculara bu kadar yakın durmak sizi rahatsız etmiyor mu?
Beni hiç rahatsız etmiyor. Bunu hastalıklı bir mahallenin tabularından kurtuluş olarak görüyorum. Geçtiğimiz günlerde Armutlu’daki direnişteydim. Orada bizim eski muhafazakârlardan kimseyi görmedim. Muhafazakâr çevreyi bugün kirlenmiş bir deniz olarak görüyorum. Bu deniz arındırılana kadar o deniz içerisinde balık olmaktan imtina ederim. Bu, temiz bir deniz olan sol dünyadır. Burada bulunmaktan da şeref duyarım. Birçok insan da mahalle baskısından burada yer almıyor.

»Kuran’la ilgili olarak yorumlarda bulunuyorsunuz. Kuran bugün her şeyi açıklıyor mu?
Kuran 1400 yıl önce Hz. Muhammed’e indiğine inandığımız bir metindir. Bugünün dünyası açısından baktığımızda Kuran’da çok anlaşılamayan şeyler olabilir. O dönem ile bugün arasında ciddi ekonomi politik ve sosyolojik farklılıklar var.

***

‘Pratik öğreticidir’

»İslami çevrelerde ‘sapkınlık’ olarak tanımlanan eşcinsellere bakışınız nasıl?

Doğruyu söylemek gerekirse Gezi direnişine kadar ciddi bir homofobiktim. Direniş sürecinde yaşadıklarım ve mücadele pratiklerimiz bu konuda bende bir özeleştiri yapmama vesile oldu. O arkadaşlarla birlikte yaptığımız eylemler bizi de bu manada dönüştürdü. Eşcinselliği değerlendirirken de bazı şeylere dikkat etmemiz gerekiyor. Kuran’da eşcinselliğin tahakkümüne karşı bir ifade söz konusu eşcinselliğin kendisine değil.

***

Sizin mücadeleniz de siyasal İslam mücadelesi midir?
Ekonomi ve politik önerileri olan her hareket siyasaldır. Bizim hareketimiz ise hâkim siyasal İslam’a taban tabana zıt bir siyasal İslam. Toplum anlayışımız otoritesiz ve hiyerarşisiz bir toplum anlayışı. Şeriatın da bu olduğu kanaatindeyiz.
 Birgün