Bir paradigma iflas ediyor. F. Gülen'in yaklaşık kırk yılda bizzat inşa ettiği bu paradigma çökerken, hepimiz şaşkınlıkla ortaya dökülen gerçekleri izliyoruz. Paradigmanın derinliği, düşünsel karmaşası, kitleleri adeta büyüleyen psikolojik etkisi ve dikey büyüme hırsı hepimizi şok ediyor, daha da edeceğe benziyor.

Gülen paradigmasının iflas nedeni, Cemaatin bir zamanlar en güçlü ve en sevilen isimlerinden olan Latif Erdoğan'ın ayrılma gerekçesiyle aynı. Latif Erdoğan, önceki gün 24 TV'deki konuşmasında, 15 yıl önce Cemaatin cemiyete, cemiyetin de millete dönüşmesini ve ümmetle bütünleşmesini savunduğunu ama bunu F. Gülen'in kabul etmediğini söyledi. Gülen, Cemaat'in cemaat olarak kalacağını söyleyerek bir anlamda Latif Erdoğan'a yolunu ayır demiş oldu, O da ayrıldı.

Gözlerden kaçan ama son derece kritik bir kırılma noktası burası aslında.

Gülen, dikey büyüyen, milletin ve ümmetin diğer unsurlarıyla bütünleşmeyi kabul etmeyen, kapalı bir toplum anlayışla kendi paradigmasını kurmak istiyordu. Ömrünün neredeyse yarısından fazlasını Gülen hareketine veren ama sonra ayrılan Prof. Dr. Ahmet Keleş bu paradigma inşasını, Gülen'in birbirinden çok farklı yüzleriyle gerçekleştirdiğini söyledi A Haber'deki konuşmasında. Gülen'in müşfik ve alim yüzü, karanlık istihbaratçı yüzü, 'Kıtmir' dediği mütevazı yüzü ve şişkin egolu yüzleriyle akıl almaz bir şekilde insanları büyülediğini söylüyor Keleş.

Yitik Cennet: İktidar

Bir paradigmanın inşasında iki temel şeye ihtiyacı vardır: Yitik cennet vaadine ve buna ulaşmak için bir şeriata (yol, hukuk). Gülen'in yitik cenneti nedir peki? Şimdi anlıyoruz ki yitik cennetin adı 'iktidar'dır. İktidar dediğimiz şeyi hükümet olarak algılamayın. İktidar daha üstün ve aşkın bir şey. Devlete, sisteme, topluma, dünyaya, belki kozmosa hükmetme, iktidar edebilme gücü. Gülen'in ömrünün tüm evresinde ulaşmak istediği yitik cenneti bu iktidar gücüydü.

Bu yitik cennetine ulaşmak için bir yol/hukuk da belirledi. Bu yolun oluşumunun başlangıcı İslam hukukuna uygunluk olsa da ilerleyen zamanlarda bunun, 'Hizmet Hukuku'na dönüştüğü görülüyor. Hizmet Hukuku, zaman içinde İslam hukuku gibi neredeyse tartışılması ve sorgulanması günah olan, kuralları bizzat Gülen tarafından belirlenen, yazılı olmayan bir disipline dönüştü. Gülen tüm müridan, mühibban ve sevenlerine yitik cenneti vadederken ona ulaşmanın yolunun da 'Hizmet Hukuku'na uyum ve sadakat olduğunu söyledi.

Prof. Ahmet Keleş Hizmet için yapılan her şeyin mubah görüldüğü bir döneme şahit olduğunu söylüyor. Takiye, yalan söylemek, kadınların başını açmak, askerde namaz kılmamak, içki içmek vs. İslam hukukunda olmayan ama 'Hizmet Hukuku'nda olan kurallardan bazıları. Hizmet, akıllara durgunluk veren hırslı ve tutkulu çalışmalarla büyüyecek ve sonunda Gülen'in yıllarca örtülü ya da açık şekilde vadettiği yitik cennete, iktidar gücüne ulaşacaktı.

Cemaatten ayrılan tüm üst düzey isimlerin birleştiği iki ortak noktadan biri, 'Hizmet Hukuku'na geçiş ve diğeri Gülen'in ruhunun derinliklerine sinen ve onu esir alan iktidar olma, muktedir olma, devleti ele geçirme tutkusudur. Gülen paradigmasının iki önemli direği de bunlardır zaten.

Gülen, akıl almaz bir disiplin ve tutkuyla Cemaati büyüttü ve tüm dünyaya yaydı. Binlerce kişiyi çocuk yaşta aldı ve kendi öğretileriyle eğitti, şekillendirdi. Düşünün dünyadaki 1200 okulundan her yıl Gülen Paradigmasına uygun eğitilmiş 100 kişi mezun olsa, bir yılda 120 bin inanmış ve adanmış taraftar Gülen'in emrine giriyor demektir. 120 bin hırslı, tutkulu, yitik cennete ulaşmaya şartlanmış büyülenmiş genç beyin... Ürkütücü bir şey.

Can alıcı soru yine Latif Erdoğan'dan geldi, 'nereye kadar dikey büyüyeceksiniz?' Topluma karışmadan, etkileşime girmeden hedefe doğru dikey büyüyen kafa geldi devlet duvarına dayandı.

Sonunda Gülen 40 yılda kurduğu Paradigmasının deli gibi kendine bağlı taraftarlarına vadettiği cennete kavuşacağına inandı ve tarihi bir karar verdi. Dayandığı devletin duvarını yıkacak ve Cennete kavuşacaktı. Aslında bu bir isyandı. Hem de kendisi gibi muhafazakar ve dindar bir Başbakana karşı. İnanın bu Hükümeti devirmek onun için bir virgüldü sadece nokta değil. Zira önünde daha devrilmeyi bekleyen yüzlerce hükümet vardı onun muhteşem himmetine muhtaç!

Peki devlete isyan kararını gerçekten Gülen mi verdi? Latif Erdoğan, 'birilerinin' (yabancı bir devletin) Gülene bunu zorla yaptırmış olabileceğini söylüyor ama ben katılmıyorum. Gülen, yitik cennetine ulaşmak için her şeyi yapmayı göze almıştı. Kendi karar verdi ve kendi uyguladı belki 'birileri' ona yardımcı oldu.

Strateji değişikliği: Mazlumu ve mağduru oyna

Kafasını devletin duvarına tosladı ama yıkamadı. Tüm stratejileri, planlamaları, Erdoğan'ın devleti sahiplenen hamleleriyle çöktü. Cennet avuçlarının arasında kayıp gitmeye başladı.

Gülen tipindeki olağan dışı insanların asla pes etmeyeceğini bilmelisiniz. Savaştan çekilmezler, sadece strateji değiştirirler. F. Gülen'in Zaman Gazetesi'nde yayınlanan son röportajı, iflas eden paradigmaya rağmen yeni stratejiyle durumu kurtarma girişimidir.

Röportaj, Gülen'in çok taraflı kişiliğinde en sık kullandığı tarafını, 'Kıtmir' yüzünü ön plana çıkartarak, yeni bir safhaya geçtiğini gösteriyor. Fotoğrafların çekim teknikleri, duruş biçimleri, kullanılan dil, seçilen manşet yeni bir stratejiyi haber veriyor: Yitik cennete darbeyle ulaşılamadı ama mazlum ve mağdur rolüyle vicdanlarda darbe yapılabilir mi o deneniyor şimdi.

Aslında bu röportaj iflas eden bir paradigmayı ilandır.

Twitter.com/alinurkutlu