FETÖ/PYD soruşturmaları kapsamında toplam 32 bin tutuklu mevcut. Tutukluların 6488 i asker, 7 bini polis. 

72 bin kişi hakkında işlem yapılmış, bunların 32 bini tutuklanmış, 22 bin kişi adli kontrol ile serbest bırakılmış. Tutuklu ve adli kontrol ile serbest bırakılanların sayısına bakarak en az 54 bin kişi hakkında dava açılacağını söyleyebiliriz. Bütün bu rakamlar an itibari ile resmi makamlarca açıklanan rakamlardır, operasyonlar devam ediyor..

Darbe hareketine katılanlar yönünden somut delillerin mevcut olduğunu düşünüyoruz. Silahlı örgüt için ise şüpheli sorgularında sorulan sorulara bakıldığında yeterli somut delillerin henüz mevcut olmadığı anlaşılıyor.

Silahlı örgüt TCK’nın 314 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre silahlı örgüt anayasanın 302 ila 316 ıncı maddeleri ile düzenlenen devlete ve anayasal düzene karşı suçların tamamı veya bir kısmını işlemek üzere kurulmuş örgüttür.

Silahlı örgüt suçundan söz edebilmek için öncelikle örgüt yapısının; amacı, kurucular ve yöneticilerinin tespiti gerekir. Henüz ortada böyle bir örgüt şeması yoktur.

Bir kişinin FETÖ/PYD diye ifade edilen silahlı örgütün üyesi olduğunu iddia etmek için somut deliller gerekir,  şüphe yeterli değildir.

Sorgularda sorulan sorulardan bylock ve kamuya mal olmuş kumpas dosyalarındaki sahte belgeler somut delil olarak düşünülse de bu deliller ile şüpheli veya sanık ve silahlı örgüt arasındaki bağın hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kesin delillerle ispatı gerekir. 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu yerleşik içtihatlarında şüpheye, olasılığa dayanarak ceza verilemeyeceğine hükmetmektedir.

Ceza Genel Kurulu’nun iki kararından alıntılar

YARGITAY 1. Ceza Dairesi 
ESAS: 2013/4491
KARAR: 2014/704

http://www.baroturk.com/yargitay-supheden-sanik-yararlanir-6843h.htm

“Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan "in dubio pro reo (kuşkudan sanık yararlanır)" kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu, gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddiaların sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı, ceza mahkumiyetinin yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanması ve bu ispatın hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmanın, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına geleceği, ceza yargılamasında mahkumiyet hükmünün büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanması gerektiği, adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolunun da bulunmadığı gözetilerek;”

KUŞKUDAN SANIK YARARLANIR

Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas Numarası: 2012/6-1309 
Karar Numarası: 2013/258

http://www.adaletbiz.com/yargitay-kararlari/kuskudan-sanik-yararlanir-ceza-genel-kurul-kararlari-h14870.html

“Ceza muhakemesinin en önemli ilkelerinden biri olan ve Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel şartı, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde uygulanacağı gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan delillerin bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir şüphe ve başka türlü bir oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır.”

Ceza Genel Kurulu’nun bu doğrultudaki kararları uzun yıllardır, değişmemiş, eskilerin deyimi ile müstakar kararlardır.

Kuvvetler ayrılığının yürürlükte olduğu ülkelerde suç ve suç tarihi yürütme organınca değil yargı tarafından belirlenir. Yürütme şunlar suçtur, şu tarihten sonra şu filler suç olmuştur deme hakkına ve yetkisine haiz değildir. Anayasanın 38 inci maddesine göre kanunsuz suç olamaz. Bu ilkeye suçta ve cezada yasallık denilmektedir.

Türkiye batı sisteminde kaldığı sürece en azından hukukun belli kurallarına uymak durumundadır. Aksi, Türkiye’nin eksen değiştirmesi, Avrupa İnsan Haklar Sözleşmesi ve diğer uluslarası sözleşmelere tarafı olmaktan vazgeçmesi ile mümkündür.

NOT:  Tutuklu ve adli kontrol ile serbest bırakılanlar arasında yaygın eğilim iddianame düzenlenene kadar avukat tutmamak yönündedir. Bizce o gün çok geç olabilir.  Şüphelilerin bugünden avukatlarını belirlemelerini tavsiye ediyoruz.

Rahmi Ofluoğlu
AVUKAT

 www.rahmiofluoglu.com