İnşaat sektörü hem Türkiye ekonomisindeki belirleyici rolü hem de gündelik hayatımızdaki etkin yeri dolayısıyla herkes tarafından takip edilen bir sektör. Son yıllarda alıştığımız satış rakamlarına ve yüksek kârlılık oranlarında bir azalma yaşayan inşaat dünyası, sektörün hemen her kesiminin oyuncusu tarafından da eleştiriliyor. Kimisi yüksek kredi faizlerinden kimisi şehircilik anlayışı yoksunluğundan kimisi denetim probleminden dertli. Sektörün bu sorunları temsilcileri tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, belediyelere zaman zaman iletilse de bu sorunlar her defasında sadece tek taraflı açıdan ele alınıyor. Bu hafta sizlere her açısıyla sektörün sorunlarını derledik. Bu sorunlar, çözüm bekleyedursun bir yandan da konut, ticari ünite veya arsa alacaklar için de bir yol haritası niteliği taşıyor. İşte sektörün en temel dertleri:

 Nazım planı

Nazım planı varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, 1/2000 - 1/5000 ölçeklerde, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır.

15 yıldır sektörleşen konut dünyası, bugüne kadar belediyelerin günlük kararları ve kişisel zevkleriyle şekillendi. Önce bir konut projesi yapıldı, projenin yolu sonra düşünüldü. Hastanesi, okulu düşünülmedi bile. Parklarını yazmaya gerek bile yok. Kuşkusuz böyle bir kentsel gelişim süreci işlerken bütünsel bir tasarım anlayışından bahsetmek de mümkün olamadı. Sonuç olarak, kendi kaderiyle baş başa kalmış şehirler siluet tartışmalarıyla, her geçen gün betonlaşan parklarıyla gündeme geldi.

Şehirlerin en acil ihtiyacı, ihtiyacı olan bölgelerde tarihçilerin, her bölgede sosyologların, şehir bölge plancıların, mimarların ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin de olduğu bir grup tarafından ortaya çıkartılacak büyük ölçekli nazım planları.

 Denetim

İnşaat sektöründe çok sık okuduğumuz haberlerden biri de işçi ölümleri. Bu ölümlerin neredeyse istisnasız hepsi denetim eksikliği veya uygulama hataları dolayısıyla yaşanıyor. Yani bu ölümler göz göre göre yaşanıyor. Standartları uygun koşullarda olmayan asansörler düşüyor, güvenlik tedbirleri alınmayan projelerde işçiler yaralanıyor. Dolayısıyla, sadece iş güvenliği için yapı ruhsatı veren belediye tarafından değil bağımsız denetçiler tarafından yapılacak denetim şart. İşçi eğitimleri çok yakında yasalaşacağı için bu konu için şimdilik bekleme sürecindeyiz.

Sektör, geliştirdiği ürünler açısından ele alındığında geriye dönük kararları uygulaması mümkün olmayan bir yapıda. Zira siluet tartışmasında olduğu gibi, yaptık ama yanlış oldu yıkalım deyip de yıkamıyorsunuz. Dolayısıyla sektörde, ruhsat veren belediyeler tarafından değil bağımsız denetçiler tarafından da yapılacak denetim mekanizmasının işlerliği çok önemli.

 Dönüşüm kaosu

Kentsel dönüşüm projelerinin neredeyse %90’ı lüks konut kategorisinde olan ve sadece o günün koşullarıyla günü birlik kararlar neticesinde gerçekleştirilen projeler. Oysa kentsel dönüşüm Türkiye’de bir zorunluluk. Hasarlı veya yaşlı binaların olduğu bölgelerdeki kentsel dönüşüm çalışmalarına bir türlü başlanamazken ne hikmetse markalı konutların üretildiği bölgelerde projeler gerçekleştirildi bile.

 KDV oranları ve harçlar

Kentsel dönüşüm bölgelerinde geliştirilmemiş olsa da Türkiye’de konut bir ihtiyaç. Belirli bir fiyatın altında kalan konutlarda, özellikle yeni konutları da teşvik amacıyla KDV oranları mutlaka düşürülmeli, harçlar yeniden değerlendirilmeli. Orta ve alt gelir grubuna zaten geliştirilemeyen projeler için bir de yüksek harçlar, KDV tutarları uygulanmamalı.

 Yeşil binalar ve teşvik

Dünyada enerji tasarruflu, karbon ayak izi hesabı yapılan yeşil binaların sayısı aritmetik olarak artıyor. Türkiye’de ise yeşil bina yapmak hem maliyetli hem çok daha zahmetli. Eğer bu konudaki çevre duyarlılığı doğru anlatılıp teşvik edilirse yeşil alanların yerine yapılan beton binaların da çevreye verdiği zarar nötralize edilmiş olur.


Kaynak: Cumhuriyet.com.tr