Muhammed Şimşek/Analiz Haber

Pakistan Başbakanı Navaz Şerif'i "kamu görevinden menedilmesi” kararıyla koltuğundan eden Anayasa Mahkemesinin bu hamlesi geniş çevreler tarafından "yargı darbesi” olarak nitelendirildi.

Bunun böyle olup olmadığını anlamak için tabir yerindeyse ayînesi iştir kişinin lafa bakılmaz sözünden mülhem mahkemenin yakın döneme etki eden kararlarına bakmak yeterli.

Baştan şunu söyleyelim. Pakistan Anayasa Mahkemesi ülkenin siyasetinde oldukça etkin bir role sahip... Şimdi bu noktadaki fotoğrafı daha net görebilmek için mahkemenin geriye dönük aldığı kararları bir bir sıralayalım.

Bu arada Amerika güdümündeki ezoterik örgütlerin kadrolarına sızdığı yargı erkleri üzerinden yapılan darbeler, askeri darbelere tercih ediliyor. Bunun temelinde daha az risk ve halk nezdinde darbeyi meşru göstermenin daha kolay olması yatıyor. Bu yönüyle Pakistan'da yaşanan son sürecin Türkiye'deki 17/25 Aralık darbe girişiminden de çok bir farkı yok.

Başbakan Navaz Şerif hükümeti devrildi

Mahkemenin son kararı malum... Başbakan Navaz Şerif Anayasa Mahkemesi çatısı altında kurulan beş kişilik komisyon tarafından alınan kararla 28 Temmuz itibariyle kamu görevinden men edildi.

Mahkemenin mazisinde milli iradeyi temsil eden siyasi erkin başını kopartan bu karar benzeri daha birçok karar var. Darbeden farksız bu karar bir yana ülkede geçmişten bugüne kadar yaşanan 1958, 1969, 1977 ve 1999 yıllarında yaşanan dört askeri darbeyi meşru kılan karara imza atan da aynı mahkeme. Üstelik kararını meşru göstermek için adına "gereklilik doktrini” adı veren de...

Ancak sürecin daha ilginç tarafı 1993'te Devlet Başkanı Gulam İshak Han tarafından görevden alınan dönemin Başbakanı Navaz Şerif'i, kararın anayasal olmadığı hükmüyle görevine iade eden de aynı mahkeme...

Örnekleri daha da çoğaltmak ve mahkemenin siyasete ne denli burnunu soktuğunu görmek çok mümkün...

Mesela 1996'da Anayasa Mahkemesi Başkanı Saccad Ali Şah'ın açık açık dönemin başbakanı Benazi Butto'ya karşı savaş yürüttü ve sırf bu sebeple yine dönemin Devlet Başkanı Faruk Legari tarafından Butto'nun görevden alınma kararı bir önceki kararın tersine onayladı. Yani Şerif'i göreve iade eden mahkeme bu kez Butto'nun görevden alınmasının önün açtı.

Çok değil bir yıl sonra 1997'de yine Mahkeme Başkanı Saccad Ali Şah bu kez göreve iade ettiği Başbakan Navaz Şerif'e savaş ilan etti. Ancak bu savaşı uzun süreli mücadelesine rağmen kendi mahkeme heyetindeki üyelerin engeli sebebiyle kazanamadı.

Ülke kaosa sürüklendi

2007 yılına gelindiğinde siyasi rolünü sürdüren Anayasa Mahkemesi, dönemin Mahkeme Başkanı İftihar Çadhuri, Devlet Başkanı Pervez Müşerref tarafından görevden alındığında ülkeyi birbirine kattı ve Müşerref'i istifa etmeye zorlayan süreci başlattı.

Mahkeme yine 2007 yılında, daha önce 1999 yılında General Müşerref ile Suudi Arabistan arasında yapılan ve Navaz Şerif'in 10 sene boyunca Suudi Arabistan'da siyasi sürgünde kalmasını öngören anlaşmanın ‘herhangi bir yasal hükmü' olmadığına karar vererek Şeriflerin ülkeye erken dönüşünü sağladı.

Aldığı kararlarla sürekli olarak siyaseti dizayn ettiği görülen mahkeme 2009 yılında bu kez Navaz Şerif ve Şahbaz Şerif kardeşler ile 2012'de ise dönemin Başbakanı Yusuf Rıza Gilani'yi kamu görevlerinden menetti.

Sonuç olarak on yıllardır ülke siyasetinin üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duran Pakistan Anayasa Mahkemesi, siyasi bir aktör gibi önüne çıkan herkesi elindeki yargı erkini bir silah gibi kullanarak bertaraf etti.

Bunca siyasi manevranın arkasında ise ülkenin geleceğine ket vurmak isteyen güç odakları vardı. Bugün bakıldığında 193 milyon nüfusa sahip Pakistan nükleer güce sahip bir İslam ülkesi. Bu operasyonun asıl sebebi de 11 Mayıs 2013'te üçüncü kez seçilen Şerif'in ezber bozan politikalarıyla sömürgeci zihniyetlerin emperyalist vesayetine kafa tutmuş olması. Şerif ülkede siyasetin yanı sıra askeriye ve yargının da hesap sorulabilir kurumlara dönüşmesini istiyordu.

  
31.7.2017 19:53:47
Kaynak: Dirilispostasi
http://dirilispostasi.com/n-40511-pakistanda-yargi-darbesinin-ayak-sesleri.html