DHA
İZMİR Barosu Başkanı Avukat Aydın Özcan, milletvekillerine avukatların taleplerini içeren bir mektup gönderdi.
Baro Yönetim Kurulu adına gönderdiği mektupta, geçen 1 Kasım'da seçilen milletvekillerini kutlayıp, görevlerinde başarı dileyen Baro Başkanı Aydın Özcan, "İzmir Barosu olarak umuyoruz ki Meclisimizin yeni dönem çalışmaları ulusal ve uluslararası güvenlik alanında kendisini göstererek kıymetli ülkemizin her karışında insanca yaşam şartlarını, güvenliği, huzuru tesis edecek; on yıllardır içimizde hissetmekte olduğumuz, neredeyse hayatımızın bir parçası haline gelen acı ve üzüntülere son verecektir" dedi.

Ülkenin güzel günlere ulaşmak için içte ve dışta barış, güçlü bir ekonomi kadar, toplumun üst yapısını oluşturan; vatandaşların ve diğer devlet erkelerinin öngörülen hukuk kurallarına uygunluğunu denetleyen bağımsız yargıya ve hukukun üstünlüğüne de muhtaç olduğun uvurgulayan Özcan şöyle devam etti:
"Hukukun, kanun kitaplarında var olduğu, günlük hayatta uygulamasından kaçınıldığı veya eşitliğe aykırı biçimde keyfi uygulandığı toplumlarda adaletsizlik duygusunun yerleşmesi ve düzenin bozulması kaçınılmazdır. Bu nedenle yargının, anayasada düzenlendiği gibi yasama ve yürütme erkeleriyle eşit düzeyde ve bağımsızlığını koruyacak mesafede bulunması güvenlik kadar hayati ve diğer tüm meselelerden daha acil bir ihtiyaçtır. Yargılamayı oluşturan üç unsurdan bağımsız savunmayı temsil eden biz avukatların bağımsız yargı için ihtiyaç duyulacak her aşamada burada göreve hazır bulunduğumuzu bilmenizi isteriz. Diğer yandan avukatların görevlerini eksiksiz şekilde yerine getirebilmesi için ihtiyaç duydukları yaşam ve meslek şartları her geçen gün zorlaşmakta, engeller büyümektedir. Ülkemizde hiçbir meslekte olmadığı kadar plansızca açılan çok sayıda hukuk fakültesi, bilgi kalitesi düşük ve ihtiyaç fazlası hukukçular yetiştirmekte, barolar başvuran stajyerlerin sayısı karşısında eğitim vermekte ciddi zorluklar yaşamaktadır. Kontrolsüzce artan avukat sayısı ise ayakta kalma mücadelesinde haksız ve ezici bir rekabet yaratmakta, emek ve kazanç eşitlik göstermemekte; zaman zaman asgari ücret tarifesinin altında alınan görevlerden hem avukatlar hem de vatandaşlar mağdur olmaktadır."

Uygulamada ve mevzuatta yaşanan olumsuzluklar bir yana, uygar hukuk sistemlerinde olanın tam tersine, Türkiye'de avukatların yetki ve görev alanlarının da daraltıldığını dile getiren Baro Başkanı Özcan mektupta şunları dile getirdi:

"Veraset belgesi çıkarma yetkisi noterlere tanınmış; anlaşmalı boşanma, düşük miktarlı alacakların noterlerce takibi gibi pek çok işin noterlere devredileceği yönünde de çalışmalar olduğu söylentileri yayılmıştır. Noterlik Kanununun 3. maddesine göre Adalet Bakanlığı, bir yerdeki noterliklerin gayrisafi gelirlerinin toplamı ile iş hayatındaki gelişme ve gerilemeleri göz önünde bulundurmak suretiyle noterlik açabilir. Şu halde gelirleri Adalet Bakanlığı'nın yapmış olduğu incelemenin teminatı altında olan noterlere, her geçen gün gelir kaybına uğrayan mesleğimizin alanlarının sunulması kabul edilemez bir adaletsizliktir. Bunun yanında uzlaşma müessesesinin kurulması sırasında avukatlara verilen vaatler gerçekleştirilmemiş, eğitim görmüş ve görevlendirme bekleyen yüzlerce avukatın varlığına rağmen hukukçu kimliği olmayan kamu personeli kişiler uzlaştırmacı olarak görevlendirilmeye başlanmıştır. Bugün yürütülen arabuluculuk kurumunun inşa edilmesi sürecinde yine avukatlar eğitim almakta ve arabuluculuk kurumunda çalışmaya hazır hale getirilmekte; ancak uzlaştırmada yaşadığımız tecrübe endişe yaratmaktadır. Danışmanlık şirketi adı altında açılan firmalar, avukatlara uygulanan, 'kendisine iş sağlama, avukata iş sağlama ve reklam' yasaklarına tabi olmadan vatandaşlara ulaşmakta, hukuk eğitimi sahibi olmadıkları halde yasaları çiğneyerek sözde hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Avukatların münhasır yetkilerini kanuna aykırı şekilde kullanan bu şirketlerin tespit edilmesi için Cumhuriyet Savcılıklarına yapılan şikayetler, adli soruşturmalarda kullanılan vasıtaların yetersizliği sonucunda takipsizlikle sonuçlanmakta; cezai yaptırımların uygulanamaması nedeniyle cesaret bulan şirketlerin sayısı artmaktadır. Yargılama sürecine dahil her hukuki işlemde menfaat sahiplerinin haklarının korunmasının münhasır yetkisi hukuk bilgisine sahip avukatlara aittir. Bu kuralı bertaraf etme amacıyla yapılan her türlü saldırı yalnız avukatların değil toplum fertlerinin de zararına olacağından gerekli önlemlerinin alınmasını beklemekteyiz."

Ceza Muhakemesi Kanunu ve adli yardım ile görevlendirilen avukatlara ödenen ücretlerin sembolik olacak kadar düşük olduğunu, bu durumun sistemlerin amacına uygun şekilde hizmet vermesini engellediğini belirten Özcan şöyle devam etti: 

"Avukatlık ücret gelirlerine uygulanan yüzde 18 KDV savunma kadar hayati bir ihtiyaca karşılık uygulanacak ücretlerin yükselmesine neden olmaktadır. Gündelik ihtiyaçlar içinde nispeten çok daha değersiz ve elzem olmayan ürünlere daha düşük KDV miktarlarının uygulandığı göz önüne alındığında, savunma yardımının karşılanması alanında da mevcut yüksek KDV oranının düşürülmesinin bir zorunluluktur. Avukatların yasaya göre kamu hizmeti yürütmekte olmalarına rağmen hala yeşil pasaport ihtiyaçlarının karşılanmaması da yurt dışındaki yurttaşlarımıza ulaşmakta büyük bir engel oluşturmakta, Türk avukatların uluslararası hukuk merkezlerine ve çalışmalarına katılmasına mani olmaktadır. Avukata güvenin esas olduğu ülkemizde kamu görevlisi olarak bağımsız savunmayı temsil eden fertlere yeşil pasaport hakkı verilmelidir. Bizler bağımsız savunmanın temsilcileri, bağımsız yargının savunucuları olarak mesleğimiz alanındaki aktarmış olduğumuz problemlere çözüm olmanız için hassasiyetinizi ve çözüm gayretinizi diliyor; ülkemizin refahı, milletimizin güzel günler görmesi için verilecek görevler için hazır olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz."

DHA