Kılıçdaroğlu: Örgütte kurultay eğilimi var. Grup da isterse gideriz.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu parti yöneticileri ile birlikte Şanlıurfa Dedeman Oteli’nde kahvaltı yapıyordu. Bir yandan da günün gazetelerinde Diyarbakır-Şanlıurfa temaslarının yankılanması konuşuluyordu.
Kılıçdaroğlu, yankılardan da sokakta aldığı tepkiden de memnundu; etrafındakilere “Arayı açmadan, daha sık gelmeliyiz” diyordu. Döndü, artık CHP’de görmek istediğini gizlemediği Türkiye İnsan Hakları Vakfı Diyarbakır Temsilcisi ve eski Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu’na “Siz ne diyorsunuz?” diye sordu. Ondan “İlk temasın böyle yumuşak geçişle olması uygun düştü. İlk tepkiler olumlu” yanıtını alınca gezi programını düzenleyen Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer’e bir memnuniyet bakışı attı.
Gerçi Değer’in yerel parti tabanının BDP ile ittifak yapılabileceği yolunda gazetelere yansıyan sözleri bir soğukluğa yol açmış görünüyordu.
İki nedenden dolayı: Birincisi, BDP’lilerin bayram ziyareti sırasında CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum’a pat diye yaptıkları bu öneri Batum tarafından ortada bir yanıtla karşılanınca Başbakan Tayyip Erdoğan ‘Görün, kimlerle beraberler’ kıvamında bir çıkış yapmış, Kılıçdaroğlu da ittifak ihtimalini daha Diyarbakır’a yola çıkarken yalanlamıştı. Nitekim Değer’in sözleri CHP içinde yeni, tartışmalara yol açtı.
İkincisi, kendisi bir gün önce Diyarbakır sokağında “Etnik merkezli siyaset yapmayacağız” sözünü doğrudan Diyarbakır halkına söylediği sıralarda, selefi Deniz Baykal Trabzon’da etnik merkezli siyaset yapmanın CHP’nin işi olmadığını imalarla yüklü bir ‘yeni CHP’ eleştirisiyle birlikte dillendirmişti. Değer de öteden beri Baykal’a yakın bilinen bir siyasetçiydi ve Önder Sav’ın CHP Genel Sekreterliği’nden istifası sürecinde Kılıçdaroğlu’nun yanında yer alması da Ankara siyasetinde böylece değerlendirilmişti.
Acaba Kılıçdaroğlu Baykal’ın bu çıkışına ne diyordu?
Kılıçdaroğlu, “Farklı bir şey söylemiyoruz ki” diye geçiştirmeye, Baykal’a toz kondurmamaya çalıştı; “Ben de zaten etnik merkezli değil siyaset yapmayacağız diyorum.

Değişim sancıları
Ama Baykal, Mehmet Sevigen, Yılmaz Ateş gibi kurmaylarını da alarak gittiği Trabzon’da bu sözleri, halefinin ‘daha özgürlükçü’ diye özetlediği ‘yeni CHP’ ifadesini eleştirirken dile getiriyordu.
Kılıçdaroğlu “Biz yeni CHP derken eskiyi reddetmiyoruz ki” dedi; “Onu geliştirmeyi kastediyoruz.”
Peki bu yenilenme yalnızca siyasete bakışla sınırlı kalmayacak, parti yönetimini de kapsayacak mıydı? CHP’nin 80 kişilik Parti Meclisi’nin de değişeceği bir kurultaya gidilmesi kararını açıklayacak mıydı?
“Daha karar vermedim” dedi; “Milletvekillerinin nabzını tutacağım; bu hafta ya da gelecek hafta…”
Tereddütteydi, “Seçime az bir süre kaldı” diye açıkladı; “O yüzden CHP örgütü ve Meclis grubu isterse kurultaya gideceğiz. Örgütte öyle bir eğilim var, grup da isterse, gideriz.”
Sorduk: “Şimdiye dek örgüt ve grubun (CHP’de eksikliği hiç hissedilmeyen) kurultaya gitme konusunda geçmişte ayrı düştüğü olmuş muydu?
Kılıçdaroğlu, ‘Bunu nasıl bilmezsiniz?’ gibi bir ifadeyle yüzümüze baktı: “Daha önce böyle bir şey hiç yapılmadı ki…”
Anlayamadık, nasıl bir şey hiç yapılmamıştı? Açıkladı: “Daha önce grubun, örgütün, üzerinde isim yazılı olmayan anket formlarıyla fikrinin sorulması daha önce yapılmadı. En azından ben bilmiyorum.”
İlk gençliğinden bu yana CHP örgütlerinde pişen Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin doğruladı: “Bu, partide yeni bir metot, yani sormak.”
İşte o zaman bazı taşlar yerine oturmaya başladı. Kılıçdaroğlu’nun AK Parti’nin istişare toplantılarını örnek alarak Abant’ta Meclis grubuyla toplanması, il başkanlarının bir yandan görüşlerini alarak diğer yandan 12 Eylül’deki halkoylamasındaki etkinliklerinin hesabını sorması, İstanbul’da ilki yapılıp Van’da tekrarlanacak ‘Arama Konferansı’, 12 Haziran’daki seçime giderken Kılıçdaroğlu’nun üyelik sistemini basitleştirip, aynı zamanda sahte kayıtları engellemek için her üyenin banka hesabından ayda 1 lira talep etmesi, Sav’ın istifası sürecinde kendisine destek olan Baykal’ın kurultay zemini ve seçimler yaklaşırken çıkışlar yaparak kendisi ve ekibinin hâlâ oyunda olduğunu ve orada kalmak istemesini ‘Yoksa…’ imalarıyla hissettirmesi, Kılıçdaroğlu’nun da buna karşı halkla doğrudan temas ve örgüt ve gruba danışma kartlarını kullanması, hiçbiri rastlantı değildi.
CHP bir değişim içindeydi ve değişimin sancıları çekiliyordu.
Genellikle CHP ne zaman bu kadar sancılansa, durumu bir kurultay paklamıştır. Kılıçdaroğlu artık sonucunu kimsenin tam tahmin edemeyeceği bir hesaplaşmaya gitmeden bu sancıyla seçime gidemeyeceğini biliyor. CHP’de Parti Meclisi’nin de yenileneceği bir tüzük kurultayı artık ufukta görünür olmaya başladı.

Partinin zor yolları: Erzurum, Konya, Yozgat
Diyarbakır örneği, Kılıçdaroğlu’nun yenilemek istediği CHP’nin kendisini zorluklar tarafından belirlenir olmaktan çıkarıp zorlukların üzerine gitme tercihinin tek örneği olmayacak gibi.
Aslında Şanlıurfa da öyleydi. Şanlıurfa, 12 Eylül’deki halkoylamasında yüzde 94 küsur ‘evet’ ile rekor kırmış olan bir il. Ancak yerel CHP örgütü, ‘evet’ oylarının siyasi tercihi değil, 12 Eylül militarizmine karşı bir duruşu yansıttığı saptamasını yapmış ve çalışmaya başlamış. Neticede CHP lideri Siverek ve Hilvan’da inanılması zor kalabalıklar tarafından karşılandı, Şanlıurfa sokaklarında da, taziye çadırlarından düğün salonlarına dek Diyarbakır’dan da fazla doğrudan temas kurdu.
Kılıçdaroğlu’nun açıkladığına göre sırada Erzurum var. Erzurum’da CHP, 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana vekil çıkaramamış. Şehir siyasetinde inanç merkezli oluşumların gücü yalnız CHP’yi değil, MHP’yi de zorlayan bir unsur. Sonra sırada Konya varmış. Konya aslında CHP’nin yakın zamana dek mevcudiyetini hissettirdiği bir yer. Ama kısmen inanç temelli oluşum ve siyasetle, kısmen de CHP’nin son dönemlerdeki siyasi önceliklerinin tabanda karşılık bulmamasıyla araya mesafe girmiş. Şimdi, CHP o mesafeyi kapatma, kendisini Konya seçmenine de affettirme iddiasında.
Bir başka iddialı hedef de Yozgat. Yozgat yıllardır sağ siyasetlerin kalesi. CHP en son 2002’de bir milletvekili çıkarabilmişti.
CHP’de değişim rüzgârları yalnız siyasete bakış ve örgütü değil, hedefleri de değiştirme iddiasında, ama sonuca bakmak lazım.

BDP ile ittifak mı, Üçüncü Yol mu?
Kılıçdaroğlu Diyarbakır’a indiği andan itibaren en merak edilen konulardan biri, BDP’nin neden bir protestoda bulunmadığı oldu. Kanı kaynayan Diyarbakır sokağında BDP için bundan daha kolayı olmazdı. Kılıçdaroğlu’nun kendisi de en son 2008’de yumurtalı protesto nedeniyle parti otobüsünden inemeyen CHP yöneticilerinden biri olarak bu durumu en iyi bilenlerdendi. Komplo teorilerine kapılıp ‘Önceden temas sağlandı, garanti alındı’ yorumuna yer olduğunu sanmıyorum; zaten bunu hem CHP’li, hem BDP’liler yalanlıyor.
BDP’nin duruşu
Durum şu: BDP, bölgede AK Parti ile iki başına kalmanın kendisini yıprattığının, ülkede –kendi seçmeni,ne zarar vermeye başlayan- kutuplaşmaya yol açtığının ve Kürt sorununun CHP katkısı olmadan çözülemeyeceğinin farkına varmış durumda.
Kılıçdaroğlu’nun ‘Diyarbakır’da CHP Üçüncü Yolu açıyor’ demesi bu bakımdan anlamlı. BDP içinde CHP ile ittifak yapma eğilimi var. Yerel düzeyde, CHP içinde de, doğu ve güneydoğuda bundan yana olanlar, karşı olanlar gibi mevcut. Ancak BDP ile CHP ayrı dünyaların insanları.

Canseda’ya evinde ziyaret
Önceki gün Şanlıurfa’da Hz.İbrahim’in doğduğuna inanılan mağarayı ziyaret eden (fotoğrafta) Kılıçdaroğlu, dün de Paris’teyken arayıp geçmiş olsun dileklerini ilettiği lenfoma hastası Canseda Baydar’ı İstanbul’daki evinde ziyaret etti. Hac’da yaşamını yitirenler ve kaza geçiren vatandaşlar için de bir mesaj yayımlayan Kılıçdaroğlu, Medine’de gazetecilerin kaza geçirdiklerini üzüntüyle öğrendiğini belirterek geçmiş olsun dileklerinde bulundu


Radikal