Sözcü yazarı Zeynep Gürcanlı, ABD'de tutuklu bulunan Türkiye’deki 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmasının odağındaki İranlı işadamı Reza Zarrab’ın ifade verirken yaptığı yolculuklar sorulduğunda "sadece Türk pasaportuyla yaptığı yolcukları saydı"  dedi. "Savcı Bharara'nın, FBI soruşturmasında, Zarrab'ın sahip olduğu Makedon ve İran pasaportlarıyla yaptığı yolculukları da belgelediğini" söyleyen Gürcanlı "Zarrab'ın özellikle Suudi Arabistan'a yaptığı iki yolculuktan hiç bahsetmemesi dikkat çekti" ifadesini kullandı.

Zeynep Gürcanlı'nın Sözcü'de "Zarrab, sadece rüşvetçi değil terör destekçisi…" başlığıyla yayımlanan ( 30 Mayıs 2016) yazısı şöyle

Türkiye'nin yapamadığını, Amerikalı bir savcı yaptı.
“Darbe yapıyorlardı” gerekçesiyle kapatılan 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk iddianamesinde adı geçen herkes, artık Amerikan yargısının radarında…
AKP'li eski Bakanlar Egemen Bağış, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan başta olmak üzere, Zarrab'la herhangi bir şekilde para ilişkisine girmiş herkes için tutuklanma olasılığı bulunuyor.
Ancak bu kadar değil…
Savcı Preet Bharara'nın dosyasını okudukça, yeni bilgiler ortaya çıkıyor.
Mesela…
Reza Zarrab, savcının deyimiyle sadece Türkiye'deki siyasileri “satın almakla” kalmamış, aynı zamanda Türkiye'nin “düşman” ilan ettiği Beşar Esad'a da destek vermiş.
Bharara'nın Zarrab dosyasında, ana metinde bulunmayan ancak bir dipnot olarak geçirilen ayrıntı çok önemli.
Zarrab, Türkiye'de rüşvet dağıtarak yürüttüğü işten kazandıklarının bir bölümünü, doğrudan İran'ın “elit savaşçılarından” oluşan Devrim Muhafızları'na aktarmış.
Devrim Muhafızları, Beşar Esad'ın hâlâ Suriye'de sözünün geçiyor olmasının en büyük nedeni. Daha Rusya asker ve uçaklarıyla Suriye'ye girmeden önce Devrim Muhafızları Esad'ın yanındaydılar. Esad'ın ordusunu eğittiler, silah ve cephane sağladılar, hatta bizzat Esad güçleriyle birlikte savaştılar.
Savcı Bharara, Zarrab'ın Devrim Muhafızları'na yönelik desteğini ise doğrudan “teröre finans sağlamak” olarak geçirdi dosyasında… Dosyada dipnot olarak geçen bölümde, aynen şöyle yazmış Savcı Bharara:
“Zarrab'ın destek olduğu kurumlar arasında, terörizmi kullanmasıyla ünlü olan İran Devrim Muhafızları da var. Başka bir deyişle, Zarrab'ın yaptıkları sadece yasaklanmış olan birtakım malların ticaretiyle kalmıyor, aynı zamanda ABD'yi tehdit eden İran'a bu tehdidi gerçekleştirmesi için destek de veriyor.”
Bu cümlenin özeti şu:
Savcı Bharara, dolandırıcılık ve kara para aklama olarak başlayan Zarrab davasının, terör davasına evrilmesinin de önünü açtı…

Reza, Amerika'ya ‘gözaltına alınacağını bilerek' gitmemiş

ABD'li Savcı Preet Bharara'nın Zarrab'ın kefaletle serbest kalmaması için hazırladığı dosya, Türkiye'de en sevilen komplo teorilerinden biri olan “Reza, gözaltına alınacağını bilerek gitti” mitini de yıktı.
Bharara'nın dosyasında, Zarrab'ın değil işbirliği yapmak, Amerikan yargısına verdiği ilk ifadelerde yalan söylediği yer alıyor. Savcı, Zarrab'ın verdiği ifadelerdeki yalanlarını üç noktada özetlemiş:
– MAL VARLIĞI KONUSUNDA YALAN SÖYLEDİ- Ne gayrımenkulleri, ne de menkulleri konusunda sorulara karşılık yanlış bilgiler verdi; evlerini, yatlarını, hatta şirketlerini bile saklamaya çalıştı.
– YILLIK GELİRİ KONUSUNDA YALAN SÖYLEDİ- Zarrab, yıllık gelirinin 780 bin dolar olduğunu beyan etti. Oysa Savcı Bharara gelirinin yıllık 11 milyar doları aştığını belgeledi.
– YOLCULUKLARI KONUSUNDA YALAN SÖYLEDİ- Zarrab ifade verirken, yaptığı yolculuklar sorulduğunda sadece Türk pasaportuyla yaptığı yolculukları saydı. Oysa Savcı Bharara, FBI soruşturmasında, Zarrab'ın sahip olduğu Makedonya ve İran pasaportlarıyla yaptığı yolculukları da belgelemişti. Zarrab'ın özellikle Suudi Arabistan'a yaptığı iki yolculuktan hiç bahsetmemesi dikkat çekti.
Kısacası, Zarrab değil işbirliği yapmak, Amerikan yargısını yanıltmaya da çalıştı.
Ancak şunu da unutmamak gerekir.
Savcı Bharara'nın dosyasında Zarrab'ın “alabileceği cezaya” yönelik çok önemli ipuçları var: Savcı, Zarrab'ın “en az 30 yıl hapis cezası” alacağına neredeyse kesin gözüyle bakıyor. Bunu da dosyasında ifade ediyor.
Amerikan hapishanelerinde geçecek 30 küsur yılın korkusu, bu ana kadar savcı ile işbirliği yapmamış olan Reza Zarrab'ın, fikir değiştirmesinin önünü de açabilir.

ANKARA FISILTISI
Sıra en üst düzey bürokratta

Ankara'da Ahmet Davutoğlu'nun devrilip, yerine Binali Yıldırım'ın atanmasıyla başlayan süreçte, siyasi kanatta “temizlik” tamamlandı. Yeni Bakanlar Kurulu oluştu, bakan yardımcıları atandı.
Şimdi sıra bürokraside…
Başbakanlık Müsteşarı, bürokrasinin en tepe ismidir. Davutoğlu, Başbakan olur olmaz, Kemal Madenoğlu'nu Başbakanlık Müsteşarı olarak atamıştı.
Binali Yıldırım'ın bürokraside atamalara doğrudan “en üstten” başlayacağı konuşuluyor.
Bir de, Davutoğlu döneminde Başbakanlık'taki kilit görevlerden uzaklaştırılanlar var.
Hem Kamu Diplomasisi Koordinatörü, hem de Basın Yayın Genel Müdürü olarak bir süre görev yapmış olan Cemalettin Haşimi, Davutoğlu'nun gelişi ile birlikte sessiz sedasız kenara alınmıştı.
Şimdi Haşimi'nin geri döneceği konuşuluyor kulislerde…
Geleceği yeni görevin ise Başbakan Yıldırım'a “en yakın” konumdaki, Başbakanlık Basın Müşavirliği olacağı söylentisi hakim…
Yıldırım'ın gelişiyle birlikte en kritik atamalardan biri de “örtülü ödenek” konusunda yapıldı.
Erdoğan'ın Saray'daki örtülü ödeneğinin kontrolünü yürüten Maksut Serim'e, Binali Yıldırım'ın Başbakan olmasıyla birlikte Başbakanlık'taki örtülü ödenek de bağlandı.
Maksut Serim, Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde hep örtülü ödenekten sorumlu isim olmuştu. Davutoğlu'nun Başbakan olmasıyla birlikte Saray'a atanan Serim, şimdi daha fazla yetkiyle geri dönüyor.
Tabii hem Saray'ın, hem de Başbakanlık'ın örtülü ödeneğine tek bir kişinin, Erdoğan'a çok yakın bir ismin bakacak olmasını, “tüm örtülü ödenek Saray'ın kontrolüne girdi” diye yorumlayanlar da var…

t24