Sevgili Arkadaşlar,

Uğraş alanım hukuk olduğu için adaletin en çok çiğnendiği olaylar hep dikkatimi çekiyor. İşte size gene Silivri Davalarından bir haber. Fakat bu kez “yalanın engellenebildiği” bir uygulama olduğu için iyimserliğimi belirtmek isterim. Tertibi bozan ve oyuna gelmeyen iki hukukçuyu kutlarım. Haydi bakalım hukukçu olmayan okurlarım bu iki hukukçuyu doğru olarak bilecek mi? Çekilecek kur’a sonunda kazananı isterse bir kez Silivri Duruşmasına birlikte götüreceğimJ

Sevgilerle…

Av. Ömer YASA

 Bir Tertibin Anatomisi

08-10-2010 20:53

Danıştay ve Cumhuriyet saldırılarının azmettiricisi Osman Yıldırım, saldırıda kullanılan bombaları Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’den aldığını iddia etmişti. O iddianın gerçekliğini anlamak için dün bir keşif yapıldı. Osman Yıldırım aslında büyük yalanın parçası olan o sözde evi elbette bulamadı. Ancak olay burada bitmiyor. Keşif işinin arkasında da yeni bir tertip tezgahlanmıştı. Tezgah Veli Küçük’ün kızı ve savunmanı olan Av. Zeynep Küçük’ün keşif arabasına zar zor da olsa binmesiyle ortaya çıktı.

Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün savunmanı Av. Zeynep Küçük, Osman Yıldırım üzerinden yürütülen "keşif planı"nı bozdu. Tertipçilerin amacı, Osman Yıldırım’ı Ataşehir’e götürüp, sözde "örgüt evi"nin varlığını ispatlamaktı. Avukat Küçük’ün ısrarlı çabaları sonucunda keşfe katılması, bu planı bozdu.

Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi saldırılarının azmettiricisi Osman Yıldırım’a olay yerinde uygulamalı yer gösterme yaptırılması için dün bir keşif yapıldı. Yıldırım, saldırılarda kullanılan el bombalarını, Ataşehir’deki bir evde, Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’den aldığını söylüyordu. Yıldırım’ın peşine takılan keşif heyeti dün Ümraniye ve Ataşehir’in bütün sokaklarını dolaştı. Ancak Osman Yıldırım, bombaları aldığını iddia ettiği o evi bir türlü bulup gösteremedi.

Olayla ilgili ayrıntılar, zaman geçtikçe su yüzüne çıkmaya başladı. Keşif fiyaskosunun ardındaki tezgah, Av. Zeynep Küçük’ün Ulusal Kanal’a konuşmasıyla ortaya çıktı...

Silivri Cezaevi Mahkemesi’nden keşifle ilgili bir ara karar çıkacağını bilen Av. Zeynep Küçük, tam bir hafta boyunca adliyeye gidip gelerek kararın çıkıp çıkmadığına baktı. Karar çıktığında da Avukat Küçük, Hakim Hüsnü Çalmuk’a bir dilekçe yazarak keşfe katılmak istediği belirtti.

Osman Yıldırım’ın içinde bulunduğu minibüs, sözde toplantının yapıldığı ve polis tarafından tespit edilen evin önünden de geçti. Yandaş basın ve polis, o evin önünde Osmanım’ın gelmesini bekliyordu. Osmanım, minibüsün cam kenarında oturuyordu ve Avukat Vural Ergül’e göre Osmanım’ın, bu evi ve evin önünde yaşananları görmemesi mümkün değildi. Peki bu ev, Osmanım’ın gözünden mi kaçtı mı, yoksa burayı görmezlikten mi geldi.

Keşif konvoyuna katılan Veli Küçük’ün savunmanlarından Av. Vural Ergül’e göre eğer Zeynep Küçük o minibüste olmasaydı, Osmanım, o evi eliyle koymuş gibi gösterecekti.

Keşfin sona erdirilmesinin ardından Zeynep Küçük, tanık olduğu ve tertibi deşifre eden olayı anlattı:

"Osman Yıldırım’ın evi bulamaması üzerine sinirlenen hakim, "Bulamayacaksan söyle zaptı kapatacağım" dedi. Hakim Çalmuk’un zaptı kapatmasının ardından Savcı Nihat Taşkın, Recep Özkan’ın Ataşehir’deki evini biliyoruz. Oraya da çok yakınız. Hep beraber gidelim, Osmanım’a keşfi orada yaptıralım" dedi. Bu duruma itiraz ettik ve Osman Yıldırım’ın evi bulması için yola çıktık, Osman Yıldırım’ı oraya elimizle mi götüreceğiz" dedik ve bunun üzerine hakim de bizi haklı bularak zaptı kapattı."

Av. Vural Ergül’ün şu sözleri ise Osman Yıldırım’ın, Ergenekon savcıları tarafından nasıl kullanıldığını ortaya seriyor.

"Savcı soruyor ki Osmanım’a; ’Sözünü ettiğin villa kaç katlıydı?’ Osmanım da cevap veriyor, ’Beş katlıydı.’ ’Emin misin?’ diye soruyor yine savcı. Osman da bu sefer 3-4 katlıydı diye cevap veriyor. Savcı, Osmanım’ın yönlendirerek onun ağzından ’İki katlıydı’ cevabını sonunda alıyor. Bizim artık bu yargıya güvenimiz yok. Bu yargı, sanıklara karşı; gizli tanıklar, polis ve yandaş medya ile bir tertip olarak şekilleniyor, bu bir yargı süreci değil. Eğer Zeynep o araçta olmasaydı, eminim ki Osmanım’a o evin yerini rahatlıkla buldurabilirlerdi. Osmanım’a biçilen bir rol var. Osman Yıldırım’ın yalan söylediğini anlamak için orta derecede bir zeka seviyesine sahip, Namuslu bir adam olmak yetiyor. Tüm bu olanlar bize, Ergenekon tertibinin nasıl ahlaksız, namussuz bir olay olduğunu bir kez daha gösterdi."