Konu ile ilgili Hurriyetin haberi:

ÇONGAR’A “ELİZABET”, AHMET ALTAN’A “CAŞİT” KOD ADI
18 Ekim 2012’de Başbakanlık makamına gönderilen yazıda soruşturma izni istenen görevlilerin isim belirtilmezken, “MİT İstanbul Bölge Başkanı, yazıların düzenlenmesinde bölge başkanına sunan imzalayan diğer görevliler” denildi. Suç tarihlerinin ise kurumun düzenlediği her bir tutanak için ayrı tarih esas alınarak 30 Ekim 2008-9 Şubat 2009-8 Mayıs 2009-17 Haziran 2009-18 Eylül 2009-4 Kasım 2009-24 Ocak 2012 olduğu ifade edildi.

Soruşturma izni için Başbakanlığa gönderilen yazıda İstanbul MİT Bölge Başkanlığı’nın Müsteşar adına adına yapmış olduğu yazıda casusluk suçuna karıştıkları iddia edilerek Yasemin Çongar adına ve babası Behiç Çongar adına kayıtlı telefonun “Elizabet” ve “Arashi Quarzad”,  Ahmet Altan’ın “Caşit” ve “Hossain Seyfullah”, Markar Eseyan’nın “Vahan” ve “Hossain Seyfullah”, Amberin Zaman’ın “Demi” ve “Quramaddin Fatımı”, Mehmet Altan’ın”Pastör” ve “Quramaddin Fatımı” kod adı ile dinleme talep edildiği, 30 Aralık 2008-9 Şubat 2009-8 Mayıs 2009 ve 4 Kasım 2009 tarihlerinde alınan mahkeme kararları ile dinlendiği ifade edildi.  

MAİL ADRESLERİNİ DE İZLEDİLER
Mehmet Baransu hakında da aynı gerekçe ile “Malik Hussein Feyda” kod adı ile 17 Haziran 2009 ve 18 Eylül 2009’da dinleme kararı alındığı anlatılan yazıda Tuğba Altun’un da Malik Hussein Feyda kod adı ile alınan kararla 24 Ocak 2012’de dinlendiği bilgisine yer verildi. Nesibe Altun ile Züleyha Yusuf’un mail adreslerinin de mahkeme kararı ile izlenmeye alındığı belirtildi.

“İŞLEDİKLERİ HERHANGİ BİR SUÇ OLMADIĞINI BİLDİKLERİ HALDE…”
”Yazının devamında ise “Suç tarihinde görevli MİT İstanbul Bölge Başkanı ve tutanaklarda tespit edilecek parafı, bilgi yazısı olan, teşkilat görevlileri müşteki mağdurların işledikleri herhangi bir suç olmadığını bildikleri halde ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı ve mahkemelerin kendilerine dinleme veya izleme izni vermeyeceklerini, bunun kanuna aykırı olduğunu düşündüklerinden Tuğba Altun, Nesibe Altun ve Züleyha Yusuf haricindeki kişiler için sahte kod adı üretmişler ve sanki "casusluk" suçunu takip ediyormuş düşüncesini oluşturmuşlardır” denildi. 

“MAHKEMELERİ DE ZAN ALTINDA BIRAKTILAR”
Bir kısım müştekiler için iki defa dinleme- uzatma kararı aldıktan sonra aynı numaralara farklı kod adıyla tekrar talepte bulunulduğu anlatılan yazıda şunlara yer verildi: “Yapılan eylem Türk milleti adına yargılama yapmakta olan kararı veren mahkemeleri de zan altında bırakmıştır. Zira iş yoğunluğundan bildirilen numaraları inceleyememiş ve kurumu olan güvenlerinde dolayı ayrıca işin acil olması sebebiyle ibraz edilen sahte delillere itibar edilerek karar vermek zorunda kalmışlardır.

“YAPTIĞI SAHTECİLİK İMAJINI OLUMSUZ ETKİLEDİ”
Ayrıca ilgili Milli İstihbarat Teşkilatı Türkiye'nin güzide ve saygın bir kuruluşu olmakla yapılan sahtecilik toplumsal imajında olumsuz etkiler meydana getirmiştir. Çünkü halkın çok önemli işler yaptığı bir kurumun, haklı bir sebep var ise yeterli deliller ile birlikte ilgili mahkemelerden talep edip karar almasında ve ilgili kişileri dinlemesinde bir mahsur yoktur.

“KURUMA GÜVENİ ZEDELEDİ”
Fakat bunun sahte talep yazılarıyla birlikte sahte isimler altında istenilmesi kurumlar arasında olan güveni zedelediği gibi dürüst insanlarda da "Acaba ben de dinleniyor muyum?" şeklinde düşünceler oluşturmasına ve devlete olan güvenin zedelenmesine sebep olmuştur.  Söz konusu belgeyi düzenleyen kişiler, görevliler resmi belgede sahtecilik,  haberleşmenin gizliliğini ihlal ve görevi kötüye kullanma suçlarını her bir kişi ve evrak yönünden ayrı ayrı işledikleri anlaşılmıştır. Bu sebeple ilgili kişiler hakkında soruşturma izni verilmesi görüşü ile yüksek makamınız tarafından şüpheliler hakkında soruşturma izni hususunda karar verilmesi arz olunur”