Tutuklama gerekçesine örnekler vererek başlayalım, bugünlerde bunlardan yüzlerce bulmak mümkün, gerekçesiz, soyut ifadelerle verilen tutuklama kararları..
 
ÖRNEK 1
 
“Şüpheli ………………’ün üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak suçunun niteliği, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir tanık anlatımları, fiziki takip tutanaklarının bulunması, suça öngörülen ceza miktarı, şüphelinin kaçma ihtimalinin nazara alındığında adli kontrol tedbiri uygulanması durumunda şüphelinin tedbirin gereklerine uygun davranmayacağı ve tedbirin yetersiz kalacağının değerlendirilmesi nedeniyle tutuklama tedbirinin  orantılı olduğunun kabul edilmesi gerektiği anlaşıldığından şüpheli İlhami Kömür’ün CMK 100 ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına.”
 
ÖRNEK 2
 
 “…FETÖ terör örgütü mensuplarınca haberleşmek amacıyla oluşturulan ve sadece örgüt üyeleri tarafından bilinen ve kullanılan Bylock programını kullandığı…” 
ÖRNEK 3
“.. şüpheli …………….’in örgütle bağını ortaya koyan gizli tanık beyanı, örgüte yakın Sızıntı Dergisine bir dönem aboneliğinin bulunması, “ 
Anayasanın 141, CMK 34 ve 230 uyarınca bütün mahkeme kararları gerekçeli olmak zorundadır. Gerekçe gösterilmeyen mahkememe kararlarıyla yapılan tutuklamalar keyfi tutuklamadır.
Tutuklama kararlarında anayasanın 19 ve AİHS’nin 5/3 ile düzenlenen güvencelerin göz önünde bulundurulması gerekir.
Anayasa Mahkemesinin Erdem ve Can Dündar kararında şöyle diyor:
 “Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı devletin, bireylerin özgürlüğüne keyfî olarak müdahale etmemesini güvence altına alan temel bir haktır (benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Medvedyev ve diğerleri/Fransa, B. No: 3394/03, 29/03/2010, §§ 76-79; Lütfiye Zengin ve diğerleri/Türkiye, B. No: 36443/06, 14/4/2015, § 74; Assanidze/Gürcistan [BD], B. No: 71503/01, 8/4/2004, § 169, 170).
63. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak belirtildikten sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması, ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 43).
64. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.”
65. Anılan fıkrada, suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin; ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri hükme bağlanmıştır.”
KUVVETLİ SUÇ BELİRTİSİ
Anayasa Mahkemesi bir kişinin tutuklanabilmesi, öncelikli olarak suç işlediği hususunda "kuvvetli belirti" bulunmasına bağlamaktadır. Kuvvetli suç belirtisi inandırıcı somut delillerle desteklenmelidir.
            BİR TUTUKLAMA NEDENİNİN BULUNMASI
Ancak kuvvetli suç belirtisi tek başına tutuklama için yeterli değildir. Kuvvetli suç belirtisinin yanı sıra mutlaka bir tutuklama nedeninin varlığı şarttır. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında tutuklama nedenleri "suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin kaçmasını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek" veya "bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâller" olarak gösterilmiştir.
Bir suçun katalog suçlardan olması tek başına tutuklama için yeterli değildir.
           ÖLÇÜLÜLÜK
 Ağır bir tedbir olan tutuklama kararı verilirken anayasanın 13. maddesinde yer verilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ölçütleri arasında yer alan ölçülülük ilkesine mutlaka uyulmalıdır.
Kuvvetli suç belirtisi ve bir tutuklama nedeninin varlığı halinde somut olaya göre ölçülülük ilkesi uyarınca adli kontrol kararı verilebilir.
Anayasa Mahkemesi Erdem ve Can Dündar davasında tutuklama kararında ölçülülük ilkesine uyulup uyulmadığını denetlemenin mahkemenin yetkisi dahilinde olduğuna hükmetmiştir. Kararda bu konuda şöyle deniliyor:
 “Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında sayılan koşulların bireysel başvuru konusu yapılmış olan tutuklama kararlarının gerekçelerinde gösterilmiş olup olmadığını ve somut olayın koşulları altında tutuklama tedbirine başvurulurken Anayasa'nın 13. maddesinde yer verilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının ölçütleri arasında yer alan ölçülülük ilkesine uyulup uyulmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevidir.”
Yukarıda verdiğimiz örneklerdeki tutuklama nedenleri:
Tanık ifadeleri,
Fiziki takip,
Bylock kullanma,
Sızıntı dergisi aboneliği…
İncelediğimiz diğer tutuklama kararlarında bunlardan farklı olarak mevcut deliller:
Gizli tanık beyanları, FETÖ okulları veya dershanelerine gitmek, Zaman Gazetesi aboneliği..
Tutuklama kararı somut delillere dayalı kuvvetli suç belirtisi ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde verilebilir.
FETÖ soruşturmaların atılı suç silahlı örgüt üyeliğidir. TCK 314 silahlı örgüt suçunu düzenlemektedir. Maddeye göre anayasal düzeni zorla değiştirmek, hükümeti devirmek, parlamentoyu ortadan kaldırmak gibi devlete karşı suçları işlemek üzere kurulan örgüt silahlı örgüttür.
Kişinin bu suçu işleyebilmesi için silahlı örgütün amaçlarını bilerek ve isteyerek bu örgüte katılmış olması gerekir.
Silahlı örgüte üyelik suçundan verilecek tutuklama kararında bu suçun işlendiğini gösteren somut delilleri varlığı ve kuvvetli suç belirtisinin bulunması gerekir.
Anayasa Mahkemesi Erdem ve Can Dündar kararında tutuklama kararının hukukiliğini incelemenin mahkemenin yetkisi olduğuna hükmetmiştir.  Yüksek mahkeme devletin, bireylerin özgürlüğüne keyfî olarak müdahale etmesinin anayasa ve evrensel hukuka aykırı olduğunu belirtmektedir.
Sonuç olarak FETÖ tutuklularının haklarında verilen tutuklama kararlarının gerekçesiz olduğu, soyut ibareler kullanıldığı, kuvvetli suç belirtisi ve bir tutuklama nedeninin bulunmadığı, tutuklama kararı ile tutuklu bulunmalarının keyfi olduğu gibi gerekçelerle AYM’ye bireysel başvuru yapmaları ve sonuç alınamadığı takdirde AİHM’e gitmeleri mümkündür.
Rahmi Ofluoğlu
Avukat