İstanbul Silivri Yerleşkesinde 5 farklı FETÖ/PDY-Bylock duruşmasına, ayrıca Trabzon, Ardahan, Tokat, Sakarya Ferizli’de ve daha birçok yerde müdafi olarak duruşmalara katıldım.
Ayrıca Biz Hukuk avukatları Konya, Giresun, Yalova, Konya ve daha birçok yerde duruşmalara katıldılar.
Gözlem ve izlenimlerim
Mahkemeler savunmalara çok az müdahale ediyor, sanıklar ve avukatları savunmalarını rahatça yapabilmekteler, zaman zaman olumsuzluklar yaşansa da. Bazı duruşmalarda ses kaydı yapılmakta, ses kaydı yapılmayan duruşmalarda sanık ve müdafilerin savunmaları tutanaklara düzgün bir şekilde kaydediliyor. Ancak Konya farklı, Konya avukatlara karşı bir tutum sergiliyor ve savunmalara müdahale ediyor.
Mahkemeler avukatların taleplerini tutanağa geçiriyorlar ve genellikle deliller yönünden talepler kabul ediliyor.
Bylock yargılamalarında mahkemeler Emniyet müdürlüklerinden, HTS sinyallerini, İP, İD,İMEİ, kimlerle görüşüldüğünü, mesaj içeriklerini bazen avukatların talebi üzerine bazen resen istemektedirler.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; yargılama sürecinde bazı istisnalar dışında adil yargılanma hakkına uyuluyor.
Peki, sorun nerede?
Tutuklular ve tutuklu yakınları her duruşma öncesi umutla tahliye beklemektedirler. Mahkemeler ise özellikle son iki aydır tahliye kararı vermemektedirler.
 Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin”  ve soyut katalog suç tanımlaması dışında bir tutuklama nedeninin bulunmamasına rağmen tutuklama ve tutukluluğun devamı kararı verilmesi gözlenen en önemli hukuksal sorundur.
10 ayı aşkın süredir tutuklu bulunan sanıklar mevcuttur. Tutukluluk süreleri açısından bakıldığında; tutuklama ve tutukluluğun devam kararları İşin önemi ve verilmesi beklenen ceza ile ölçülü değildir. Üstelik bu sanıkların İstinaf veya Yargıtay aşamalarında beraat ihtimalleri oldukça yüksektir. Birçok mahkemenin cezaya hükmederken tahliye kararları vermesi bu nedenle olsa gerekir.
AVUKATLAR NE YAPIYOR?
Ceza yargılaması 1. Derece mahkemeleri ile başlayan(FETÖ/PDY için Ağır Ceza), istinaf(Bölge Adliyesi Ceza Dairesi), Temyiz(Yargıtay) ile sonlanan bir süreçtir. Yargıtay ile birlikte olağan hukuk yolları tükenmiş olacaktır. Bu aşamadan sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ve AİHM süreçleri başlayacaktır.
Davanın temelleri ağır ceza mahkemesinde atılacaktır. Her ne kadar yeni sistemde BAM ceza daireleri istinaf taleplerini kabul etmeleri halinde yargılamayı yeniden yapacak olsalar da… O zaman ilk derece mahkemesinde sağlam temeller atmak gerekir. İddianamedeki çelişkilerin tespiti, iddia makamının delillerini çürüten delillerin mahkemeye sunulması, sanık lehine yeni delillerin toplanması gibi…
Avukat daha işin başında doğru bir savunma stratejisi ile yola çıkmalıdır.
Uzun süre tutuklu kalma ihtimaline karşı tahliye, itiraz ve itirazın ret edilmesi halinde hukuksuz tutuklamaya karşı daha ağır ceza mahkemesinde yargılama devam ederken AYM’ye bireysel başvuru stratejinin bir parçası olmalı.
Ve sonra AİHM..
AİHM tutukluluğa karşı AYM yolunun bugünlerde z iç hukuk yolunun tüketilmesi açısında zorunlu görmeyebilir. Bu kez süreç daha da kısalacaktır ve doğrudan AİHM’e giderek kısa zamanda sonuç almak mümkün olacaktır.
Türkiye bir altüst oluşu yaşıyor. Olağanüstü dönem uzayabilir. Bu nedenlerle biz en kötüsünü düşünerek savunma stratejisi yapılmalı diyoruz.
Tutuklu ve yakınları haklı olarak hemen tahliye istemektedirler. Ancak birkaç yıl geçer ve biz bir bakarız ki yanlış yola sapmışız..
Avukat tutuklunun tahliyesine veya beratına karar verecek makam değildir. Ama avukat doğru bir strateji ile yolun sonunun selamete çıkmasına katkı verecektir. Hiç şüphesiz avukat müvekkilinin bir an önce tahliyesi için çaba göstermelidir. Ancak savunmayı sadece tahliye ile sınırlı tutmakla mutsuz bir sonuç çıkabilir ortaya.
Yargılanan kişilerin tahliye olması kadar sonunda aklanması, sabıkasız olması ve maddi ve manevi tazminatların elde edilmesi önemlidir.
Adalet dileklerimizle…
 Av. Rahmi Ofluoğlu

Biz Hukuk