Ceza hukuku, ceza kanunları ile diğer kanunların ceza içeren hükümleri tarafından yasaklanmış insan fiillerini incelemektedir ve ilgili hükümlere aykırı eylemleri cezalandırmaktadır. Bununla birlikte ceza muhakemesi ise, maddi gerçeğe ulaşma amacıyla gerçekleşen, ceza hukukunda ki iddia, savunma ve yargılama sürecidir. Bu kapsamda ceza muhakemesi süreci, kişilerin gerçekleştirdikleri eylemlerin, ceza kanunu hükümlerince suç teşkil ettiğine dair görülen suç şüphesi ile başlar ve söz konusu şüphe sonuçlanıncaya kadar devam eder.

          Ceza hukuku da dahil olmak üzere, tüm hukuk dalları, bir süjeden kaynaklanan ve başka süjeye ait menfaatleri etkileyen davranışları düzenlemektedir. Ceza hukuku kapsamında, suçun mağduru yani pasif süjesinin tanımını yapmak gerekirse, suçu öngören ceza normu tarafından korunan ve suçun aktif süjesi yani faili tarafından ihlal edilen menfaatin hamilidir. Türk Dil Kurumu' nun yaptığı tanımda ise kısaca mağdur, haksızlığa uğramış olan kimsedir.

          Suçun işlendiğine dair oluşan şüphe ile gerçekleşen ve suçun oluştuğuna dair ileri sürülen iddia ile başlayan ceza muhakemesi sürecinde, iddia edilen suçun pasif süjesi ''mağdur'' olarak adlandırılmaktadır. Oysa ki mağdur kavramı, gerek ceza hukuku kapsamında, gerekse genel anlamda Türk Dil Kurumu' nun yaptığı tanımda menfaati hukuka aykırı şekilde ihlal edilen birey olarak ifade edilmiştir.

          Çağdaş Ceza Hukuku' nun temel ilkelerinden olan masumiyet karinesi, suçsuzluk ilkesi veya uluslararası hukuk terimi olarak presumption of innocence; suç kesinleşmediği sürece kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilemeyeceğini ifade eden, temel hukuk doktrinidir. Masumiyet karinesinin esasını, hukukta hüküm giydirmenin yalnızca iddia edilen suçların kanıtlanması yoluyla mümkün olduğu gerçeği oluşturmaktadır. Bu da hüküm giymemiş kimselerin suçlu sayılamayacağı veya suçlu olarak lanse edilemeyeceği ilkesini; yani masumiyet karinesini doğurur. Masumiyet karinesi evrensel bir yargı doktrini olup; İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde yer almaktadır. Buna bağlı olarak bu bildiriye taraf olan ülkeler, yasalarında bu doktrine yer vermek durumundadır. Nitekim 2709 sayılı kanun olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 15 inci maddesi 2 inci fıkrasında ''suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.'' ibareleri yer almaktadır.

          Ceza muhakemesinde kullanılan ''mağdur'' kavramı, kanaatimce terminolojik bir hatadır. Herhangi bir suçun meydana geldiği iddiası ile, suçun pasif süjesi olduğu iddia edilen bireyi mağdur olarak nitelendirmek, gerek yargı makamı gerek süjeler üzerinde suçun oluştuğuna dair psikolojik baskı meydana getirmektedir. Ancak ceza muhakemesi sürecinde çoğu kez, suçun oluştuğuna dair iddiaya konu eylemin, suç teşkil edip etmediği yargılama sonucunda sabit hale gelecektir.

          Velhasılı kelam, meydana geldiği iddia edilen suçun pasif süjesinin ''mağdur'' olarak nitelendirilmesi, suçun işlendiğine dair ithama konu fiilin aktif süjesi olduğu kanaatiyle, hakkında ceza yargılaması yapılan bireyin, bahsedilen suçu işlediği kanaatini uyandırmaktadır. Bu da iddia edilen suçun, yargılama sonunda kesinleşmesini beklemeksizin, suçun aktif süjesi olduğu düşünülen bireyin suçlu olarak lanse edilmesine sebebiyet vermekte ve Çağdaş Ceza Hukuku' nun temel ilkelerinden olan masumiyet karinesine aykırılık teşkil etmektedir. Bu kapsamda yargılama sürecinde, pasif süje ''mağdur'' yerine ''mağdur olduğu iddia edilen kişi'' olarak nitelendirilmelidir. Nitekim gelişmiş ülkelerde de, aynı anlamda olan ''alleged victim'' kavramı kullanılmaktadır.

''Yukarıdaki makalenin tüm hakları yazarı Samet Can Aslan'a aittir ve makale, yazarı tarafından Samet Can Aslan Hukuki Blog  (https://www.sametcanaslan.com) sayfasında yayınlanmıştır.''

Kaynakça:


https://www.tbmm.gov.tr
https://acikogretimadalet.com
https://akademikperspektif.com
https://wikipedia.org
Yargı Kararları Işığında Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ( Yetkin Yayınları) - Sinan Kocaoğlu