ODA TV Yazarı Müyesser Yıldız  tarafından yazılan yazıya Yargıtay Üyesi  Abdullah Yaman sosyal medya facebook üzerinden FETÖ TUTMAZSA TARİKAT VERELİM... Başlıklı bir yazıyla cevap verdi.  Sayın Abdullah Yaman'ın yazdığı yazı ve  yazıya konu Müyesser Yıldız'ın yazısı aşağıdadır.
Müyesser Yıldız; ODA TV’nin sözde kemalist-ulusalcı yazarlarından… Derin FETÖ'nün bana karşı başlattığı 4x100 bayrak müsabakasının ikinci etabında atlet giyerek; benimle ilgili bir sürü yalan yanlış bilgi içeren yazı paylaşmış…
Hemen altına yorum yaparak; yazdıklarının kahir ekseriyetinin yanlış olduğunu, aksini ispat için Facebook sayfama bakmasının yeterli olduğunu ve hatta herkesin görebileceği şekilde telefon numarasını da vererek beni aramasını istediğim halde cevap vermediği gibi aynı saçmalıkları ODA TV’ de yayınlatarak kalite standardını ortaya koymuş...
Birinci yalanı “Zorunlu İbadete Hayır” başlıklı yazının, gelen tepkiler üzerine kaldırılmasıyla ilgili… 
Ekmeğini gazetecilikten kazanan biri dilerse bir tık uzaklıkta olan sayfamı açıp yazı yerinde duruyor mu durmuyor mu görebilir. Lakin her saçmalığa inanmaya hazır okuyucu kitlesini manipüle etmeyi göze alarak rahatlıkla yalan söyleyebiliyor. Bir kez daha tekrar ediyorum “ tam buğday ekmeği, mushaf çarpsın ki” yazımı silmedim…
İkinci yalanı ise evimin aranması hikayesiyle ilgili… Nerden başlayayım bilemiyorum, büyük ve küçük ses uyumuna riayet dışında anlattıklarının tamamı yalan dolandan ibaret… ( resmi belgelerle sabit)
O gün ne ben, ne de polisler savcıyı aramadı… Kaldı ki, ortada mahkeme arama kararı var… Bu aşamadan sonra savcının inisiyatif alması söz konusu bile olamaz… Bu arada oğluma ait kişisel bilgisayar bulunmadığından ortada el konulan bir bilgisayar falan da yok...
Bir başka saçmalığa gelince sözüm ona savcı oğlumu idare etmiş gözaltına almayıp üniversite sınavlarına girmesine müsaade etmiş…
Halbuki, oğlum gözlerimin önünde gözaltına alındı ve müteakiben Ankara KOM Şube Müdürlüğü nezaretine konuldu… Yetmedi orada bir komiser bozuntusun özel sözlü tacizlerine maruz kaldı... Oğlumla birlikte gözaltına alınan gruptan bir iki istisna dışında çoğu adli kontrol şartıyla serbeste bırakıldığından benim için özel muamele falan yapılmadı…
Gelelim satır aralarında verilen mesajlara
1- Son hadiseyle hiç ilgisi bulunmadığı halde geçen yıl yazdığım bir yazıdan (Zorunlu İbadete Hayır) bahisle giriş yapması ve sözü “bu tartışmalar esnasında Erdoğan ve hükümetten hiç ses çıkmadı” cümlesiyle bağlaması “eyy iktidar, bu adam bize saydırınca ses çıkarmadınız bak şimdi size saydırıyor” ihbar ve siteminde bulunuyor.
2- Bir baba düşünün çocuklarından o kadar emin ki, yaklaşık 30 yıllık mesleki müktesebatını bir kenara bırakma pahasına istifa restiyle devlet içindeki derin FETÖ’cülere meydan okuyor… Müyesser ablamız, durumdan vazife çıkararak “karışmacı gastecilik” gereği bunca yalan dolanla bezenmiş dedikodu kaynaklarına güvenerek, beni bir anda tarikatçı yapıp, "relax olun" söz konusu iki çocuğun mağduriyeti değil cemaat kapışması şeklinde servis ediyor...
Müyesser hanım, senin kendini maskelediğin Kemalist tarikat da dahil olmak üzere beynimi hiçbir odağa kiralamadım… Öncesinde adalet org isimli sitede olmak üzere yaklaşık 10 yıldır yazıp çizdiklerim ortada… Bir zahmet okursanız; sizin gibi koordinatları belli bir yörünge etrafında sabitlenmiş ideolojik uydudan ibaret olmadığımı az çok idrak edersiniz…
Hem, Abdullah Yaman'ın belirli bir cemaat aidiyetiyle hareket etseydi en azından ODA TV dışında muhafaza-KAR haber siteleri ya da basından birilerinin de çığlığını duyup “lebbeyk” demesi gerekmez miydi?… Bakın, Avaztürk, ODA TV ve ondan alıntılayan bir iki muhalif gazeteden başka ne gören var, ne de duyan...
Her neyse tüm bunları alenen yazınızın altına da atmıştım. Üstelik telefon numarasıyla birlikte. Ama belli ki, benimle değil yalan ve iftiralarınızla yüzleşmekten çekindiğiniz için arama gereği hissetmediniz... Kim bilir belki de imamlar öyle istedi...
Bu ülkede FETÖ elbet bir gün bitecektir… Olmadığı takdirde “dinsizin hakkında imansız gelir” misali bir Hülagü gelir, Alamut’u yerle bir eder… Ama görünen o ki, FETÖ zihniyeti ab-ı hayat suyu içerek farklı ideolojilerde reenkarne olmaya devam edecek...
FETÖ, örgüt olmaktan öte bir tür ahlaki bozukluğa tekabül eder…Bünyesinde; yalan, dedikodu, iftira, kişilik infazı, ihbar, kumpas ve “çamur at izi kalsın” mikroplarını barındırır…
"Kemalist" yazarımızın FETÖ’yü cini kadar "sevmediğini" biliyoruz… Ama söz konusu müşterek düşmana bindirmekse aynı yöntemleri kullanmaktan bir an olsun imtina etmez…
Türkiye’nin meselesi ideolojiler değil değerli kardeşlerim… Hamdolsun, Mebzul miktarda Kemalistimiz, sağcımız, solcumuz, muhafazakarımız var. Lakin; ahlak, duruş, ilke, dürüstlük desen Hak getire…
Gerçi kumaş aynı kumaş...Ondan ne imal edersen et… Şekil 1 de görüldüğü üzere sonuçta herbirini defolu bir akıbet bekliyor...
 Oda TV yazarı Müyesser Yıldız'ın yazısı : 
Süleyman Soylu'ya FETÖ'cü imasında bulunan yargıcın evi nasıl basıldı
Yargıda tarikatlar savaşı mı yaşanıyor bilemeyiz, ama görünen o ki, Yaman'ın oğlu da son OHAL KHK'sıyla ihraç edilen binlerce kişi arasında yer alıyor ve “isyan”ın sebebi bu.
Bir aileden bir kişinin “FETÖ” ile irtibatı veya iltisakı tespit edildiğinde, ana-baba, eş, çocuk, kayınbaba, enişte neredeyse tüm sülale bir şekilde nasibini alıyor.
Hapis cezası veya kamudan ihraç yetmiyor, emekli maaşlarının kesilmesi, pasaport, öğrenci bursları, hatta sağlık güvencelerini iptal etme, ne ararsanız her türlü müeyyide uygulanıyor.
Veya kazara iktidar mensupları aleyhine bir paylaşım yaptınız; Buyurun terör örgütü üyeliğinden yargılanma, peşinden hapis cezası.
Bir Yargıtay üyesi var; Adı Abdullah Yaman.
Sosyal medya hesabından geçen Eylül'de, “Yargılamalardaki hatalar nedeniyle birkaç yıl sonra tüm Gülen cemaati mensupları için af çıkarmanın kaçınılmaz bir sosyolojik gerçeklik olacağını” yazdı.
Hakkını teslim etmek lâzım, tespitleri ve gidişata ilişkin tahmini doğruydu... Nitekim iktidardan ne ses çıktı, ne tepki geldi. 
Yine geçen yıl tam da 10 Kasım üzeri paylaştığı, “Zorunlu ibadete hayır” başlıklı uzun yazısında, Atatürk'ü anma programlarındaki ritüellerin “zorunlu ibadete” dönüştüğünü savunup, “Sair türbe ve kabirlerde dua edenler, bilimsellik namına ti’ye alınırken, milli bayram ve anma törenlerinde bir nevi içtima alanına çevirdikleri Anıtkabir’deki cemaat mevcudiyeti istatistikleri üzerinden gurur devşirdiler” dedi. “Kemalizm'in resmi devlet dini” olduğunu öne sürüp, “Kemalist'lerin, yontma Kemalizm çağından, cilalı Kemalizm sürecine evrileceklerine dair en ufak bir umut ışığı dahi görülmediğini” bildirdi. 
Muhalif milletvekilleri ve medya tepki gösterip, “Cumhurbaşkanını göreve çağırınca”, bu yazısını kaldırdı. Ancak 4 gün sonraki yeni paylaşımında, Odatv ve Sözcü başta olmak üzere kendisini eleştirenlere, “Çekirge sürüsü gibi saldırıyorlar” benzetmesini yaptı. “Birbirinden iğrenç tepkilerle, kendilerine konulan teşhisi teyit ettiler” ifadesini kullandı. Erdoğan'a çağrı yapılmasını da “ilkesizlik” olarak nitelendirdi.
Bu tartışmalar sırasında da Erdoğan veya iktidardan ses çıkmadı.
İKTİDAR BU “İSYANA” NE DİYECEK?
Yaman'ın adı önceki gün 28 Temmuz tarihli yeni bir paylaşımıyla bir kez daha gündeme geldi. Açıktan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu hedef alıp, onu “Bekri Mustafa”ya benzeten Yaman'ın tepkisinin sebebi, polis olan iki oğlunun ihraç edilmesiydi. İroni için, “İhraçlar, kur'a çekilerek yapılsın” önerisinde bulundu. 
Yaman, bu paylaşımında Soylu ve iktidara özetle şu “eleştirileri” yöneltti:
“Maalesef bugün itibarıyla küçük oğlumun da devletle irtibatını kestiler. Hem de aşağıda videosunu paylaştığım bir zatın başında bulunduğu bakanlık tasarrufuyla. Burası Türkiye, kimin eli (kaseti) kimin cebinde bilemezsiniz. Sözüm ona şimdilerde ailecek FETÖ'den infaz ediliyoruz. Ölmeye değil de cenazemin 'Bekri Mustafalar' eliyle kaldırılmasınadır isyanım. Birileri sosyal medyadan bir bakana bindirmenin etik olmadığından söz edebilirler. Lakin daha önceden randevu için defalarca aramama rağmen dönüş yapmayan insan suretliler, sosyal medyadan başka mecra bırakmadılar maalesef. Bunların niyeti kesinlikle FETÖ ile mücadele değil. Üçüncü kez bana FETÖ operasyonu çekilmesinden dolayı hodri meydan diyorum. Gerek şahsım, gerekse çocuklarım ve eşimin FETÖ ile ilgisi olduğuna dair en ufak bir delil ortaya koyun, istifa dilekçemi çerçeveletip, sunmazsam namerdim. Allah'tan başka kimsesi bulunmayan sıradan bir vatandaşım. Sizin ise elinizde binlerce istihbarat elemanınız, nazınızın geçeceği mafyalarınız/çeteleriniz var. İspatlayamıyorsanız sizden aşağılık, sizden zalim, sizden münafık sizden adi kimse tanımıyorum. Yaptığınız zulümle beni üzmekten çok, bana karşı unutulmaz kuyruk acısı olan FETÖ'cüleri sevindirdiniz, aferin. Sakın ha zulmünüze müsaade edilmesini hayra yormayın. Kuvvetle muhtemeldir ki, bunca kul hakkıyla boylayacağınız cehennemin dibini bihakkın kazanmak için süreci tamamlamakla meşgûlsünüz, o kadar!..”
OĞLU NASIL GÖZALTINA ALINDI?
Yaman'ın bu “eleştirileri” yazmasının üzerinden altı gün, bunların medyaya düşmesinin üzerinden iki gün geçti, iktidara yine sessizlik hakim.
Peki Yaman'ı “isyan” ettiren küçük oğlu ile ilgili mesele ne? Yargıtay ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda konuşulanları aktaralım.
Kendisinin de belirttiği gibi, oğlu polistir, açığa alınmıştır. Sosyal medya hesabından “FETÖ paylaşımları” yaptığı gerekçesiyle hakkında inceleme başlatılır. Üniversite sınavının yapıldığı 30 Haziran günü polisler, arama ve gözaltı işlemi için evine gider. Yargıtay mensuplarının anlattığına göre, gidilen ev Abdullah Yaman'ındır. Yaman, Yargıtay üyesi olduğunu, evinde arama yapılamayacağını söyleyince polisler, Savcıyı arar. Durumu öğrenen Savcı, sadece oğlunun kullandığı bilgisayara el konulması talimatını verir. Bu arada Savcılıkla görüşen Yaman, oğlunun üniversite sınavına gireceğini belirtip, gözaltına alınmamasını ister. Savcılık, bunu da anlayışla karşılar ve oğlunun sınava girmesine izin verir. Sonrasında ifadesi alınıp, serbest bırakılır.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan aldığımız bilgilere göre ise gidilen ev Yaman'ın değil, oğlunun evidir. “Burası Yargıtay üyesinin evi” dense de arama yapılır ve bilgisayara el konur. Sonraki aşama ise Yargıtay'da konuşulanların aynısıdır. Oğul Yaman kısa bir süre gözaltında tutulduktan sonra ifadesi alınıp, serbest bırakılır. Oğul Yaman hakkındaki soruşturmanın devam ettiği belirtiliyor.
Ev araması, sınava girme izni, gözaltı, ifade, serbest kalma süreçlerinde yaşananları geçelim.
O günlerde Yargıtay'da şu iddia gündeme gelir:
“Abdullah Yaman Hak-Yol'cu gruptan. Oğluna yapılan bu operasyon da 'FETÖ'cülerin işi.”
Yaman'ın Hak-Yol'cu gruptan olduğu iddiasının Ankara Adliyesi'nde de dillendirildiğini kaydedelim. 
Yargıda tarikatlar savaşı mı yaşanıyor bilemeyiz, ama görünen o ki, Yaman'ın oğlu da son OHAL KHK'sıyla ihraç edilen binlerce kişi arasında yer alıyor ve “isyan”ın sebebi bu.
Gel de şunu sorma:
Baba Yaman en azından Yargıtay üyesi olarak iktidarı istediği gibi “eleştirebiliyor”... Ya hiçbir güvencesi olmayan gariban, sıradan vatandaş ne yapsın Hakim Bey?!.
Müyesser Yıldız
Odatv.com