BERKİN AKŞAMI..
Bu Akşam, yani Berkin Akşamı, saat 17.50'de Kız Meslek Lisesi önüne geldim. Berkin için yürünecekti.
Onaltı yaşında, onyedi yaşında, onsekiz yaşında... (ABD işgalinde vuruşan Vietnam gençlerinin yaşlarını Çetin Altan bir teyp kasetinde böyle tanımlıyordu) genç insanlar vardı. Üç yüz kişi kadardılar. Fişek gibi, ok gibi, yay gibiydiler...

***
1975'te tam burada, Kız Meslek Lisesi'nin önünde toplanılmıştı yine ünlü TÖB-DER yürüyüşü için. Atatürk Anıtı'nın önüne gelinip İstiklal Marşı söylenirken mi, saygı duruşunda bulunurken mi hemen yirmi metre ilerideki Atatürk Ortaokulu'nun önünde konuşlandırılmış gençler tarafından 'Komünistler Moskova'ya' gibi sloganların atılmasıyla birlikte Polis büyük bir harekata girişmiş, ortalık darmadağın olmuştu. Kernek kanalına düşen gazeteciler vardı, öğretmenler vardı.. Ertesi günkü GAYRET gazetesindeki yazımın başlarında, 'Toprakta karınca/Suda balık/Havada kuş kadar çoktu(r)lar' sözleri vardı.

***
Evet BERKİN AKŞAMI orada on dakika kadar, kaldım sonra 'yaşımdan' dolayı karşı kaldırıma geçtim. Durdum. Uzun uzun izledim. Düşündüm. "Başbakan, Hükümet neden bu denli hukuk dışına çıkar, neden bu denli fiziki, psikolojik, toplumsal şiddet dayatır, yaşatır; bilmez mi ki 'şiddet şiddeti doğurur'" diye. Kalabalık sürekli büyüyordu. Güvenlik amirlerinin yüzü, kuşkulu, kaygılı hatta korkuluydu. Kalabalık büyüdü, zorunlu olarak yola taştı ve ana yolun batıya giden çizgisi kapandı. Akşam trafiği çok yoğundu. Kolluk amirleri oraya buraya koşuşturuyordu. 'Işıkları kesin' dendiğini duydum. Kırmızı ışıkta araçlar durmasın, trafik aksın anlamındaydı bu. Amirler batıya giden araçları Emeksiz alt uzantısına yönelttiler. Kalabalık büyüyordu. Sloganlar yükseliyordu. Berkin'i düşündüm. 12 Eylül öncelerini düşündüm. Eve doğru yürüdüm. Ekmek almak için dükkana girdim. Ardımdan Av. F. Demez girdi. Hal hatır ettik. Bana baktı, 'Hasta mısın' dedi..

***
Bir ekmek aldım eve götürdüm. Berkin'i düşündüm.