Düşe kalka dizin kanar…
Yol bitmemişse…
Durmayacaksın…

*

Dolaplarımı boşalttım…
Son kez baktım boş çekmecelere…
Veda etmeye vakit bulamadığım okurlarımın ilk günlerde getirdikleri
çiçekler birer ağaca dönüşmüş, son kez suyuna baktım saksıların…
Hüzünlerin ve mutlulukların en yakın tanığı masamla vedalaştım…
Üzerinde kaç damlanın izi vardır, hiç saymamıştım…
Sokağı gören sırdaşım pencereden son kez baktım boş köşe başına…
(……..)
Ve yepyeni bir gazete…
Yüz binlerce yeni okur…
İşte burası, yeni sayfam…
Yeni dostlar…
Arkadaşlarım…
Durmadan koşuşturan genç kadrolar…
Ortalık alev alev yanarken, hani kolları ile gözlerini kapatıp ateşe dalan
korkusuz itfaiyeciler gibi her biri…
Mevzuubahis memleketse…
Durmayacaksın…

*

İstediğin aydınlıksa eğer, gerektiğinde güneşe karşı kar taneleri gibi eriyeceksin…
Derelere süzülüp, ırmaklara karışıp…
Nehirde damla olacaksın…
Ya da…
İki yanaktan süzülen iki damla…
Hiç fark etmez…
Denizler damlalardan oluşur…
Durmayacaksın…

Zor günler bu günler…
Bir millet, kaybettiği hukukunu, güvenini, benliğini, kimliğini, huzurunu, ideallerini, umutlarını geri istiyor…
Bir ulus şaşırdığı yolunu bulmak için ayakta…

*

İki gecedir kimse uyumadı…
Bir ülkenin anneleri aynı anda ağlar mı?..
Ağladı…

*

Böyle gecelerde nedense geç doğuyor güneş…
Umutlarını geri istiyorsan, korkusuz, başın dik, onurlu, güven içinde… Uygar dünyanın yüzü ak, başı dik insanı…
Özgürlük, barış, sevgi, huzur istiyorsan…
Bekleme…
Gecikiyorsa, sen güneşe doğru yürü…
Durmayacaksın…