Feyzioğlu’nun konuşması iyi hazırlanmış, kapsamlı, bütünlüklü bir konuşmaydı. Basın ve özellikle hükümet yetkilileri Feyzioğlu’nun hükümetin otoriterleşmesi ve çoğulcu demokrasinden uzaklaşması yönündeki eleştirilerini ön plana çıkardı. Başta başbakan olmak üzere Adalet Bakanı ve Başbakanın siyasi başdanışmanı TBB Başkanını bu eleştirilerini anlamak yerine onu ve Baroları tehdit anlamına gelecek beyanlarda bulunarak, tıpkı Gezi Olaylarından sonra Mimar ve Mühendis Odalarının yetkilerinin intikamcı bir anlayışla geri alınması gibi baroların seçim sistemini değiştireceklerini söylediler. Bu konuda değişiklik hazırlıkları zaten vardı. Çok kısa bir süre içinde Avukatlık Kanununda avukatlara ve barolara danışılmadan herhangi bir torba yasa içinde Avukatlık Kanunu gündeme gelirse şaşırmamak gerekiyor. Hükümet, Feyzioğlu’nun şahsında tüm baroları ve avukatlık mesleğini hedefe koymuş durumdadır. Feyzioğlu’nun eleştiri ve önerileri mevcut anayasal düzenin ötesinde değildir. Her şeyden önce sahip olduğu ifade özgürlüğünü kullanmaktadır. Buna rağmen hükümet tarafından hedef haline getirilmesi ileriki günlerde linçe dönüşme tehlikesi taşımaktadır. Baroların ve avukatların bu linçe şimdiden karşı duruş sergilemeleri avukatlık mesleği ve hukuk devletinin bir gereğidir.

Feyzioğlu, bir TBB Başkanı olarak kendisini baskı altında görmekle kalmıyor, baskıya uğrayan geniş kesimlere dikkate çekerek bir anlamda hükümeti uyarıyor, bu uyarıların dikkate alınmaması durumunda baskıya uğrayanların patlayabileceği uyarısını yapıyor. Haklı olarak de “baskıya uğrayanlara direnme gücü diliyorum.” Diyerek hükümetin daha fazla baskıcı uygulamalar içine girebileceği konusunda toplumu uyarıyor. Bunu da yapıcı bir uslup kullanarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “Sayın Cumhurbaşkanım” hitabı ile yapıyor. Çünkü Anayasaya göre Cumhurbaşkanı devletin başı olup, Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözeten bir kurumdur.

Başörtülü olarak görevini yapma yolunu açan Danıştay kararının içeriği ile ilgili olarak hiçbir eleştiri getirmediği halde hükümet yetkilileri sanki bu yönde bir eleştiri getirmiş gibi beyanda bulunuyorlar. Yargı kararları eleştiriden muaf değildir. Yargı kararlarını TBB başkanının eleştirmesi onun da bir haktır. Konuşmanın bu konuyla ilgili bölümü incelendiğinde eleştirisinin “avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliğini göz ardı eden ve salt serbest meslek olarak gören yürütmeyi durdurma kararının gerekçesine” yönelik olduğu görülüyor. Buna rağmen konuşmasının bu açıdan çarpıtılması, geçmişte Eskişehir treninde yaşanan bir olayın yeniden gündeme getirilmesi yine hayatta olmayan dedesi Turhan Feyzioğlu’nun siyasi tavırlarından sorumluymuş gibi onunla bağlantı kuran tutum ve davranışların eleştiri ile ilgili olmadığını da vurgulamak gerekiyor.

Adil yargılama kapsamında özel yetkili mahkemeler, terör mahkemeleri yönündeki eleştirileri yaparken Ergenekon/Balyoz-KCK ayrımı yapmayışı konusundaki tutumunun “Bunlar KCK’li KCK de hayır kurumu değil” diyenler ders olacağını ummuyorum.

Siyasi bakış açısından yapılabilecek eleştiriler bir tarafa genel olarak bakıldığında TBB Başkanı Sayın Metin Feyzioğlu’nun konuşması, hasretini çektiğimiz asgari müşterekleri dile getiren bir konuşmadır. Hükümetin buna karşı tehdit dilini kullanmasının yanlış olduğunu, tüm avukat ve baroların linçe dönüşebilecek tehditlerine karşı tavır sergilemeleri avukatlık mesleğinin geleceği ve demokrasi için gerekli olduğunu düşünüyorum.

Av.Feyzi ÇELİK