Ankara Barosu Başkanı Sema Aksoy, TBMM’ye sunulan 22 maddelik yargı paketi konusunda, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve diğer Ergenekon sanıklarına tahliye yolu açabilecek değişiklikler önerdi.

 

Oya Armutçu  Hürriyet

 

Aksoy, “Azami tutuklamaya önerimiz 2+1 formülüdür. Anayasa ve AİHM kararlarına uygun olan da budur” diyerek hükmen tutuklu statüsündeki sanıkların tahliye olabileceğini belirtti. Aksoy’un değerlendirmeleri şöyle:

 

1 GÜN BİLE UZUN TUTUKLULUK

 

Davası Yargıtay’da temyizde bulunanların ‘hükmen tutuklu’ (Hüküm özlü) şeklindeki ara statüleri nedeniyle azami tutukluluk süresinde tartışma yaşanıyor. Bu boşluğun yargı paketiyle doldurulması Anayasa’nın ‘eşitlik’ilkesi gereği zorunludur. Türk hukuku ve Anayasımıza göre cezası Yargıtay’da onanıp kesinleşmeyen tutuklu statüsündedir. Masumiyet karinesi kapsamındadır. Masum bir kişiyi, 1 gün bile yatırsanız o süre uzun tutukluluktur. Keyfi kararlarla insanlar cezaevlerinde çürümeye mahkum ediliyor.

 

KARAR KESİNLEŞMEDEN MASUMDUR

 

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4. maddesine göre; ‘Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz’ denilmektedir. Yani kesinleşmeden bir mahkeme kararı infaz edilemez. Tutukluluk süresinin ilk derece mahkemesinin verdiği mahkumiyet kararı ile bittiği ve uygulamada‘hüküm özlü’ tabiriyle hüküm verilmiş olup da tutukluluğu devam eden kişilere, kanundaki azami süre olan tutukluluk süresinin uygulanmayacağı görüşü doğru değildir. Çünkü, Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yerini bulan, bir kişi hakkındaki iddia kesin hükümle sonuçlanmadıkça o kişiyi masum saydığımıza göre ve daha olağan kanun yolu olan temyiz hakkını kullanıp belki de beraat edecekken nasıl olur da ilk derece mahkemesinin verdiği kararla ‘suçlu’ ilan edilebilir.

 

TUTUKLU STATÜSÜNDE

 

Hukuk mantığı çerçevesinde düşündüğümüzde kişinin yargılaması devam ederken masum sayılması ve tutuklu statüsünde durmasıdır. Yargılama bir bütündür. İlk derece mahkemesi yargılaması ile akabinde Yargıtay süreci de buna dahildir. Yargılaması devam ederken tutuklu olan da, hüküm verildikten sonra tutukluluğu devam eden de kanun önünde ‘masum’dur. Bu kişilerle ilgili ayrı statüler yaratmak ‘kanun önünde eşitlik’ ilkesine de aykırıdır.

 

5 YIL İNFAZ GİBİ

 

CMK’nın 102/2 fıkrasında ağır ceza mahkemelerinin görevine giren işlerde, tutukluluk en çok 2 yıl olduğu, bu sürenin toplam 3 yılı geçemeyeceği belirtilmiştir. Ancak, yasadaki amaç ve mantığa aykırı şekilde Yargıtay Ceza Genel Kurulu, buradaki süreyi 2+3 şeklinde yorumlayarak 5 yılı uygulamada gündeme getirmiştir. Kanunumuzda 5 yıl gibi bir süre bulunmamaktadır. Azami süresi 2 yıl olan tutukluluk süresinin üzerinde, o süreyi aşan bir uzatmadan bahsetmek hukuk mantığına uygun düşmemektedir. Tutukluluk geçici bir tedbir olduğuna göre 5 yıl süren bir tutukluluğun geçiciliğinden bahsetmek mümkün değildir, bu fiilen cezaya dönüşmüş bir hürriyet kısıtlamasıdır. Kişiye, olaya, zamana göre yasal düzenlemeler yapmaktan vazgeçip evrensel ilkeler çerçevesinde en az tartışmayı sağlayacak ve gelecekteki uygulamalarda çözüm odaklı olacak çalışmalara imza atmak gerekir.





halkinhabercisi.com